Ülkü Kaybolur mu? – II


Güven Kemal Tuygan

Nasreddin Hoca’yı hala fıkra kahramanı sananlarımız vardır. Ancak onun Türk Düşüncesinin çok önemli bir noktası olduğunu hatırlatmalıyız ve Nasreddin Hoca’dan ilhamla gelin kaybettiğimiz şeyi aydınlıkta arayalım, ilmin aydınlığında[i]
Kültür üzerine çalışırken yapı analizine dayanan çok önemli bir makaleye rastlamıştım. Beylü Dikeçligil tarafından yazılan bu makalede kültür, üç boyutlu bir analize tabi tutuluyordu. Sosyo-kültürel olguların birbiriyle bağlantılı, iç içe geçmiş üç boyutlu bir yapıya sahip olduğu temel varsayımına dayanan bu analizde kültür; kognitif, normatif ve maddi boyut olmak üzere 3 boyutta inceleniyordu. Bu üç boyutu müellifi,“Bilişsel (kognitif) boyutta neyi, niçin yaptığımızı ihtiva eden anlam kodları mevcuttur. Yani bilişsel kodlar, zihniyet dünyası, temel kabuller, değerler ve değer yargıları bu alanda oluşur. Bireyin tutum ve davranışlarına ilişkin beklentiler normatif yapıda yazılı ve yazısız olarak yer alırlar. Zira bu kurallar bir davranışın nasıl yapılacağını gösterirler. Kurallar, bir davranışın nasıl yapılacağını gösterirken, anlam kodları niçin yapıldığını gösterir. Kültürün üçüncü boyutu olan maddi kültür unsuru ise, insan davranışlarının amaçlarının somut araçları olan unsurlardır[ii].” Şeklinde ifade etmektedir.
Bu analiz yönteminin pek çok açıdan kullanışlı ve değerli olduğu kanaatinde olmakla beraber, İskender Hoca’nın rehberliğinde başlayan tartışmaya kadar “Ülkücülük” üzerinde bu yöntemle bir analiz yapma fikri aklıma gelmemişti. Bu tartışma ile birlikte bu yöntemi “Ülkücülük” kavramı üzerinde nasıl uygulayabilirimi düşündüm. Karşıma Lider-Doktrin-Teşkilat üçlemesini hatırlatan başka bir üç boyut oldu: Ülkü-Töre-Teşklilat.
Bu noktada ülkü sadece, gaye, hedef, ideal anlamında değil aynı zamanda, ülkücülüğün bilişsel kodlarını, zihniyet dünyasını, temel kabullerini, değerlerini ve değer yargılarını da ihtiva eden bir boyuta dönüştü. Aslında içinde bunları barındırmayan bir “Kızılelmanın/ülkünün” de değersiz ve içi boş olduğunu da bu arada ifade etmek gerekir.
Normatif boyuta denk gelen “töre” kavramı ise belki de hepimizin daha rahat anlayacağı bir ifade oldu. Töreyi davranışlarımızın nasıl yapılacağını gösteren yazılı ve yazısız kurallar oluşturuyordu.
Maddi boyut ise genel anlamda insan unsuru olmakla birlikte “teşkilat” kavramının da bu boyutu karşılayacağını düşünmekteyim. Teşkilattan kasıtta, hem tek tek bireyleri hem de teşkilat birlikteliğinin olduğunu belirtmeliyim. Aynı zamanda “Lider” de bu boyutta ele alınmalıdır.  Bu üç boyutun iç içe geçtiğini ve birbirlerini etkilediklerini belirtmeyi de unutmamak gerekir.
Bu şablonu “Ülkücülük” üzerinde kafa yoranların dikkatine sunduktan ve fikirlerini aldıktan sonra, bu analizi Erol Güngör’ün bazı fikirleri ışığında tartışıp, ülkünün neden kaybolmadığını izahla devam ettireceğim. En sonunda ise ülkücülere çözüm için bir önerim olacak. Ancak öncelikle bu şablonun tartışılmasının bence çok önemli olduğu kanaatindeyim.


[i] Meşhur bir Nasreddin Hoca fıkrasıdır.
Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşuları:
– Hayrola Hoca efendi, demişler, birşey mi kayıp ettin?
– Mühürüm düştü de…
– Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim…
– İçeride düşürdüm, avluda…
– Avluda kayıp olan şey sokakta aranır mı be Hoca?
– Avlu karanlık, Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum…

[ii] DİKEÇLİGİL, Beylü (1997 ), “Bir Analiz Modeli Denemesi ‘Sosyal Yapı’ ve
‘Toplumsal Yapı”, Yeni Türkiye, 3. Yıl, 15. Sayı, ss.447-666.
 
 
 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!