ABD Başkanlık seçimini 274 delegeyle alan, Cumhuriyetçi Parti adayı milyarder işadamı Donald Trump hakkında ortaya getirilen iki önemli tanımlama var, “Narsist ve tüccar”.
Obama’dan sonra, “en büyük tutkusu para kazanmak ve ne pahasına olursa olsun kazanan taraf olmak konusunda engel tanımayan” bir adam var karşımızda.
Bu tanımlamalardan yola çıkarak, ABD’nin Trump’dan, “Show’uyla umut dağıtmak, ekonomiye yönelik çözümler üretmek… gibi” iki önemli beklentisi olduğu söylenebilir.
Bunun dışında, Ha Clinton ha Trump… Nihayetinde ABD’nin, dış siyasette ki yol haritası ve kırmızı çizgileri bellidir. Dolayısıyla bundan sonrası için, ABD politikalarında çok da büyük değişiklikler beklemek yanlış olur.
ABD menfaatleri ne gerektiriyorsa o yapılmaya devam edilecek, Rusya’yla süren derin ilişkiler, muhtemelen daha da genişletilecektir… Yani SAVAŞ CEPHESİNDEN, Müslümanlar adına olumlu olacak adımlar ve haberler beklemeyin, küresel güçlerin kirli ilişkileri seyretmeye devam.
………
Gelelim ülkemiz siyasetine, son günlerin en dikkat çekici gündem konusu, HDP ve tutuklanan vekiller…
Bu tutuklanmalarının ardından neler yaşanacak, hangi gelişmelere tanık olacağız bilemem ama konuya eni boyu yorum getirmeden evvel, iktidarla HDP’nin bir zamanlar itinayla sürdürdükleri şu meşhur “açılım” diye başlattıkları, düzeyli(!) işbirliğini hatırlatmak isterim.
“ÇÖZÜM SÜRECİ” adı altında kurgulanan “çözülme” projesinin emekçileri(!) nasıl oldu da, bir dönem sonra (iktidar tarafından) terörist ilan edildi…
2009 yılı Oslo (MİT-PKK) görüşmeleri ile başlatılan işbirliğin “HDP’lilerin, dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra” (ifade çağrısına uymadıkları gerekçesiyle) gözaltına alınmalarına kadar varması, ibretlik bir siyasi sonuç olsa gerek…
Dün neyse bugün de aynı olan HDP’nin hukukla tanıştırılmasının bu kadar geciktirilmesi, hayati konularda yaşanılan yanılgıların bir nedenidir!
Bütün bu soruların cevabını bulmak için kâhin olmaya gerek yok. Bu resmi doğru yorumlamalıyız..
Yaşanılanları bir yanılma ve de kandırılma olayı olarak değil, bölgesinde yalnız ve güçsüz bırakılacağı korkusuyla iktidarın, küresel güçlere verdiği tavizler olarak okumalıyız.
Bunun için, Rusya ve ABD ile olan ilişkilerimize, geçmişten aldığımız tecrübeler ışığında, bir göz atmamız yeterli olacaktır…
Dün de, bugünde ABD ile RUSYA, bölge hakimiyeti için işbirliği içinde..
Nihayetinde Rusların akıl babasının ABD olduğu, Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasının şekillenmesinde büyük bir uyum içinde çalıştıkları ortadadır. Bu ne ilk ne son.
Bilindik bir işbirliği, “Stalin Rusya’sının ikinci dünya savaşı sonrasında Kars-Ardahan’ı ve Boğazları istemesi neticesinde, Türkiye’nin NATO’ya girmesinin sağlanması…”
ABD, Rusya paslaşmasının neticesi değil miydi?
Geçtiğimiz günlerde, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, Türk mevkidaşı Hulusi Akar ile bir araya geldikten sonra, “Ankara’daki Genelkurmay Karargâhı’nda ABD’li üst düzey bir subayın görevlendirilmesinin kararlaştırıldığı” açıkladı. Çok geçmeden bir işbirliği açıklaması da Rusya’dan geldi…
Rusya Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Aleksandır Fomin, Türkiye ve Rusya’nın askeri-teknik alandaki iş birliğine yeniden başladığını belirterek, “Türkiye ve Rusya arasında askeri-teknik iş birliği alanında hükümetler arası toplantının bu yılsonuna kadar düzenleneceğini düşünüyorum.” dedi.
Bütün bu iyi niyet gösterileriyle Türkiye bu sefer neye zorlanıyor derseniz? “TSK’nın son zamanlarda karşı karşıya kaldığı güçsüzleştirme politikaları, bu oyunun bir parçası olabilir mi acaba” diye sormak isterim!
Son olarak;
ülkemizde varılmaya çalışılan BAŞKANLIK SİSTEMİ, ABD DAYATMASIDIR…
ABD ve Sovyetler Birliği’nin oluşturduğu güç dengesiyle dünyayı biçimlendirmeye çalışanların Türkiye’de ki güç dengelerini dönüştürerek varmak istedikleri nokta, (Orta Doğu politikalarında kendi amaçlarına uygun çalışan, söz dinleyen) eli kolu bağlı, bağımlı, ABD denetimli bir Türkiye olsa gerek.
Bizim de aklımız armut toplamıyor elbette…
Bundan sonrasında, Erdoğan- Trump ne kadar uyum içinde olduklarının mesajını verseler de, Türk Milleti, oyuna gelmeyecek, özellikle BAŞKANLIK SİSTEMİ KONUSUNDA gereken duruşu göstererek, Anadolu topraklarında bölünmeyi getirecek olan dış dayatmalı bu “BAŞKANLIK SİSTEMİNE” hayır diyecektir.