Ülke yönetimi ve sosyal politikalarıyla ilgili mevcut iktidardan bile daha çok konuşan tek bir isimvar, üstelik bugüne kadar ki bütün politikalarının iflasına rağmen!. Sadece kendi partisi olan AKP’de değil, ülke yönetiminde de, son olarak kadın konusunda da, tek söz sahibi Erdoğan…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Kadın ve DemokrasiDerneği’nin (KADEM) hizmet binası açılışında, “Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden birkadın iş hayatında ne kadar başarılı olursa olsun eksiktir, yarımdır” yorumuna, bugüne kadar uyguladıkları kadın politikaları üzerinden bakarsak eğer, asıl“yarım modellerin” kendi politikalarından, zihniyetlerinden ve geleneksel kadın kimliğine verdikleri zarardan kaynaklandığını söyleyebiliriz…
Kısacası, söylemleriyle uygulamaları birbirini tutmayanların; kadını aile içinde güçlendirmek, toplumun bir parçası yapmak,aydınlanması ve kendi olması için politikalar üretmek gibi bir dertleri yokdemektir…
Türkkadınları M. Kemal Atatürk’ün, “Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin anakucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır.”“Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.” söylemini içselleştirmiş, aile kurumu içinde ki sorumluluğunu kimliği olarak sahiplenmişse eğer bu, Atatürk’ün kadına verdiği değeri,uygulamalarına ve politikalarına yansıtmasındandır…
Kadın ve aile yapısını,sivil toplum çalışmaları ve ”Batı projeleriyle” yürütmeye çalışanların, kadının sosyal hayatına, çalışma veev kadınlığına, “geleneksel” ağız kullanarak yorum yapmaları, kadınlar konusunda ( milli ve manevi) hiçbir kaygı taşımadıklarının, sorunlarına çözüm konusunda da bir o kadar samimiyetsizolduklarının göstergesidir…
Kısacası,kadınlara biçtiği rol konusunda kararsız, “yerelle batı arasında” sıkışıp kalmış bir iktidar…
Durum böyle olunca sizin “kadın ve anneler üzerine yaptığınız YARIM-yamalak” sohbetleriniz, gündem değiştirmek adına, mahalle sohbeti kıvamından öteye gitmiyor…
Kadınlar diyorlar ki, “asıl sorun ve yarım/ lık”;
İnançlı Türk Kadınının,kendi olamaması, sosyal yaşamında, siyasi ve ekonomi hayatında adil muamele görememesi, hayatını anlamlandıran alanlarda aktif katılım gösterememesi,kendine dair farkındalığını artırma fırsatı bulamaması… Terörün “annelerin ağlamasın”dan(!) anne ölümlerine kadar tırmanması… Bu yüzden de, kadının kimliğine, zihin, beden ve ruh bütünlüğüne sahip çıkamaması…
Türk Kadınının güçlü olması, kendi sorunlarını dile getirebilmesi, kendi kararlarını alabilmesi için öncelikle bir kavgaya değil, kendiyle barıştırılmasına, kendi olabilmesine, gelecekle ilgili endişelerinin iyileştirilmesine ihtiyacı vardır.
Biz kadınlar Atatürk’ün,“Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”Sözünde işaret ettiği gibi, münevver, cesur, idealist, önder, “Tomrislerin, Kara Fatmaların, Nene Hatunların, Şerife Özden Kalmış ve Nefize Özsoy’ların”takipçileriyiz. Elhamdülillah.