H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Hırsıza ‘Hırsız’ Denir!..

“Hırsızlık tek başına yapılacak kadar kolay bir eylem değildir. Önce, suçuna göz yumması için vicdanını soyarsın…"

Son yıllarda insanların inançları üzerinden kazanç elde etmek amacıyla helal giyim, helal gıda gibi ‘helal etiketli’ yeni bir ‘helal’ sektörü oluşturuldu. Lakin Müslüman Türk Milleti hangi etiketle neyi yemiş, içmiş olsa da bilir ki; İslam inancına göre en büyük haram, kul hakkı yemek, kulun hakkını gasp etmek, çalmaktır…

Biz buna inanır, bunu biliriz ki, kul hakkını yiyen de, buna müsaade eden de, hem bu dünya da hem öteki dünyada şüphesiz ki aynı seviyede karşılık görecektir.

Durum şu: Devletteki makamının gücünü kullanan birilerinin elde ettiği haksız kazançta, yetimin, öksüzün, fakir fukaranın çilesi göz yaş vardır ki, güvenip malımızı, canımızı, geleceğimizi teslim ettiğimiz insanlar bir şekilde; üstümüzden yorganımızı, altımızdan yatağımızı, soframızdan lokmamızı, gençlerimizin emeğini, umudunu ve ülkemizin geleceğini çalıyorlar.

Bir düşünün, her konuşmasına ‘hamdolsun’ diye başlayıp, ‘elhamdülillah’ diye bitirenlerin, meğerse boğazlarından geçen lokmalarının her birinde, koca bir milletin hakkı varmış. Ee bu lokma nasıl helal lokma?..
Her fırsatta dindarlıklarıyla övünüp, seçim meydanlarında bunu oya çevirenler, şimdi yüce dinimizin en hakir gördüğü işlerden birisiyle bu milletin karşısındalar. Ne acı…

Yavuz hırsız ev sahibini bastırma derdinde olsa da, Milletimin söyleyeceği çok şey var aslında, gördüğü bu pişkinliği, bu üste çıkma çabalarını hiç de yutmadı. Eğer karşınızdakinin ar damarı çatlamışsa, utanma, mahcubiyet gibi ulvi erdemlerini kaybetmişse, daha fazla kelâm eylemeye de gerek yoktur diye düşünüyor ve son sözünü sandığa saklıyor.

Bu hal üzerinden kıssadan bir hisse nakletmek istiyorum size:
Hoca bir gece gürültüyle uyanmış. Bakmış, bir hırsız eşyaları topluyor… Korkmuş, sesini çıkartmamış ama peşine de düşmüş. Az sonra, durumu fark eden hırsız, kızgınlıkla sormuş: -Neden beni takip ediyorsun efendi? Hoca sakin sakin yanıtlamış: -Ben… demiş; sırtında taşıdığın evin sahibiyim!..

Evet Sayın Başbakan, bu milletin çoluğunu çocuğunu okutup, onlara güzel bir gelecek kazandırmak adına, gece gündüz demeden dişinden tırnağından artırıp, alnının terini akıtıp, yeri geldiğinde kanından, canından olup kazandığı üç beş kuruşu sessiz sedasız ekibinizle beraber topladınız.

Toplamakla kalmayıp, bir yandan da büyük bir korku imparatorluğu yarattınız! İnsanların her itirazına, her karşı duruşuna yüz misliyle, bin misliyle; bağırarak, söverek, evinden, yurdundan, görevinden, işinden ederek karşılık verdiniz. Adeta bir koca milleti, üstüne basa basa, sesini kısa kısa sindirmek istediniz…

Zannettiniz ki bu millet hiç uyanmayacak! Zannettiniz ki bu millet hep sinip, pusacak! Zannettiniz ki vatanını sahiden seven insanlar, bu zulme hep boyun eğecek! Zannettiniz ki hak gelip, batıl zayil olmayacak!.. Ama yanıldınız işte…

Adeta hırsızlık çetesi edasıyla; çaldıklarını kasalara, kutulara, çantalara, bohçalara sarıp sarmalayıp aşırmaya çalışırken, yüce Türk Milleti tarafından suç üstünde yakalandılar!

“Hırsız cebinin, en az iki de ortağı vardır.” Artık şu pişkinliği ve uydurma komplo masallarını bırakın da, gelin bu milletin sinesinde, ortaklarınızla birlikte ‘helalinden’ bir hesap verin!..

Unutmayın hangi etiketle kapatmaya çalışırsanız çalışın nafile; hırsıza “hırsız” denir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!