Türklerin kurduğu bütün devletler, tarih boyunca sayısız entrikaların muhatabı olmuş, çok şükür ki bu entrikalar Türkleri ne dünya yüzünden silebilmiş ne de mazisine, şan ve şerefine bir leke getirebilmiştir. Büyük bir millet olma sorumluluğu ve kararlılığından hiç ödün vermeden bugünlere kadar gelinmiştir. Yalnız böyle bir hazineye sahip olmamıza rağmen, hala en büyük noksanımız yeterince geçmişimizden ders çıkaramamış olmamızdır…
Bugün ülkemizin ileri demokraside olduğunu söyleyenler ve bizi daha daha demokratikleştirmenin(!) çabasına girenler, tarihten ders almamışçasına, sorumsuzca, Türk milletinin aleyhine olacak işlerin içinde, söylemiyle bile ayrıştırmayı getiren süslü paketler derdindeler. Tarihten ders almadan sadece yazma sevdasında olanlara bende, bugünlerde yapılan yanlışlara ışık tutması adına, tarihin satır aralarından günümüze ışık olacak bazı vesikaları hatırlatırım…
Bâyezîd Han Cem Sultan’ın: “Ülkemizi ikiye bölelim, yarısında sen hükümdar ol, yarısında ben olayım!.” teklifine; “Kardeşim, vatan ümmetin malıdır. Devlet gücünü kaybeder. Neticede güçsüz beyliklere döneriz.
Bu büyük bir vebâl olur. Gövdem ikiye bölünür, ümmet toprağı bölünmez!.” diye cevap verir.
İslam ve Türk kimliğini yan yana taşıyarak, her alanda önder millet olma iddiasını sürdürüyor olmamız; fitne ve birliğimize saldırıların hiçbir zaman tükenmeyeceğinin sebebidir. Yani emperyalist Haçlı’nın kirli hesapları, dün Osmanlı’yayken, bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir haldedir… Tarihimiz bölünmemiz ve yok edilmemizle ilgili yaşanmış derslerle doluyken ve bütün tarihi gerçeklere rağmen ülke yöneticilerinin geçmişe dönük yüzleriyle yaptıkları politik hatalar, bizleri yeni kararlar almaya, onları bu hatalarından dolayı uyarmaya sevk ediyor…
Bâyezîd Han’ın Cem Sultan hitaben yazdığı bir mektup;
“Sevgili kardeşim Cem! Peygamber efendimiz: ‘Fitne uykudadır uyandırana lanet olsun…’ diye buyuruyor. Bildiğin dibi devletimizin birçok gailesi ve düşmanı vardır. Bu düşmanlar ve memleketimizi bölüp parçalayarak yok etmek istiyorlar. Akıllı kimse, sadece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir. Her Müslüman tüccardır. Bugünün (yani dünyanın) değil, yarının (yani ahretin) tüccarıdır. Müslüman olan dünya ve ahret saadetinin sermayesini ele geçirmiştir. Ancak ticarette gaye kar etmektir. Zira iflas edene akıllı tüccar denmez. Fıkıh bilmeyen, İslam ahlakına, kul hakkına riayet etmeyen iflas etmekten kurtulabilir mi? Peygamber efendimiz der ki: “Dünyaya, burada kalacağınız kadar, ahrete de orada kalacağınız kadar çalışınız.’ Boş yere Müslüman kanının dökülmesinin elim mesuliyetini alma…”
Cem Sultan’ın ölmeden evvel yaptığı: “Ya Rabbi! Din düşmanları, İslamiyet’e karşı uğursuz faaliyetlerinde beni kullanmak istiyorlarsa, canımı bir an önce al.” duasını da, bugün dinimizi kendi siyasetinde ve hatta Haçlı’nın istekleri doğrultusunda kullananlara hatırlatırım. Tarihimiz, inançları ve vatan toprakları için canını ortaya koymuş yüzlerce kahramanlarımızın hikâyeleriyle doludur… Görünen o ki, Türk Milletine önderlik yapmaya niyetlenenlerin o dersleri bir daha okumaları ve sonra da gereği neyse yapmalarını gerekiyor…
Hoş pek ciddiye almadıklarını bilsem de, bu konuda Atamızın 1919’da Erzurum Vilâyeti Aliyyesi’ne verdiği istifa dilekçesini okumalarını tavsiye ederim.
“Mübarek vatan ve milleti, parçalanmak tehlikesinden (kurtarmak) ve Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan milli savaşlar uğrunda, milletle beraber serbest surette çalışmaya, askeri ve resmi sıfatım artık mâni olmağa başladı. Bu kutsal gaye için milletle beraber sonsuza kadar çalışmaya, mukaddesatım nâmına sözvermiş olduğum cihetle; pek âşıkı bulunduğum yüce askerlik mesleğine, bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra, milli ve kutsal gayemiz için, her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere, sîne-i millette bir savaşçı kişi suretiyle bulunmakta olduğumu, tamimen arz ve ilân eylerim…” (İmza) Mustafa Kemal. ATATÜRK
