Ulusal medya, ülke insanımızın ilgisini sadece, “İmralı’yla iktidarın el birliği ile ilerletmeye çalıştığı, (güya) barış sürecine” yoğunlaştırmaya çalışsa da, belediye seçimleriyle ilgili başlatılan çalışmalar taraftarlarca çok sıkı takipte.
Elbette milli duyarlılığımızın tavan yaptığı bu günlerde, yerel seçimlere tam olarak odaklanmak zor. Ülkemizin üzerinde dolaşan kara bulutlara bir de, yaşadığımız kentin sorunları eklenince hepten umutsuzluğa kapılsak da, bu bizi, yerel sorumluluğumuzdan alıkoymamalı.
Geçtiğimiz hafta, Milliyetçi Hareket Partisi Akçaabat İlçe Başkanlığı’nca organize edilen, "Tüm Akçaabat’lılar Akçaabat için el ele" etkinliği, bu sorumluluk çerçevesinde hazırlanmış olup, parti ve halk’ı yan yana getirerek, güzel bir kucaklaşmayı gerçekleştirdi.
İlçe halkının ilgisinin yoğun olduğu etkinlik, program akışı, konuşmacıları ve de ortaya getirilen sorunlara çözüm arama şekliyle, fazlasıyla amacına ulaştı diye düşünüyorum.
Toplantının en güzel yanı; ilçenin sorunlarının yerel halk ve sivil toplum örgütleri tarafından dile getirilmesi, çözümlerin de, karşılıklı fikir alışverişiyle yine aynı ortamda tartışılmasıydı.
Akçaabat’ın sorunları tartışılırken bir şeyi anlıyoruz ki, genel olarak belediye hizmetlerinden kimse memnun değil.(Bu demektir ki, belediye, kent imkânlarıyla halkının isteklerini buluşturamamış.) Akçaabat’ta ki herkesin ortak sıkıntısı; su, yol ve park sorunu oluyor. Öyle ki, zar zor ayakta kalmaya çalışan esnaf bile, kaldırımların yetersizliği ve gelişi güzel park etmiş araçlar yüzünden müşterisiyle buluşamadığını ifade ediyor.
Kentler, halkının sadece üzerinde yaşadığı mekânlar olmanın ötesinde sosyal ve kültürel hayatların paylaşıldığı yaşatıldığı yerlerdir. Akçaabat’ta ki yaşam alanının darlığının ve kentin sıkışmışlığının bu paylaşımları zorladığını düşünüyorum.
Akçaabat gibi yaşam alanı darlığı olan kentlerimizin büyük yapılaşmalar yerine butik bir sahil kenti olarak yaşatılmasının daha doğru olduğu kesin. Yanlış yapılaşma sevimsiz bir Akçaabat resmi ortaya çıkaracağı gibi, halkı da nefessiz bırakıyor.
Günlük telaş içinde ki kent halkı, sıkıntılarını ortaya koyma yöntemlerinde eksik kalıyor olabilir ki işte burada, sivil toplum örgütleri devreye giriyor. Onlar kent insanının sorunları etrafında örgütlenirken aynı zamanda da, yerel hizmetlerin en iyi denetçisi oluyor.
‘Halk’ örgütlenmeden ve yerel meselelerde söz sahibi olmadan, yönetime ağırlığını koymadan “yerel ve genel” sorunlara doğru çözümler bulunamayacak, sosyal gelişme de sağlanamayacaktır. Örgütlü siviller, ‘Sosyal yönü ve baskı oluşturabilme unsurlarıyla’ yönetimin denetçisidir. Bu bağlamda salonda bulunan sivil toplum örgütlerinin yerelle ilgili konuşmalarını çok önemsedim. Bu açıklamalar merkez siyasetin de dikkate alması gereken konular oluyor.
O gün salonda, Akçaabat’ın sosyal, kültürel ve çevre sorunlarının yanında, ülke gündemine ilişkin bazı konuların da dile getirilmesi, çeşitli mesajlarla da iktidarın eleştirilmesi, salonun genel havasının bir gereği olarak ortaya çıktı. Sırayla söz alan konuşmacılar kent sorununu dile getirirken bir kadın konuşmacının, “ülkemizin durumu ortadayken, yaşadığım yerle ilgili bir sorunumu dillendirmek bana zül geliyor” söylemi, salonda ki kalabalık tarafından büyük bir alkışla desteklendi. Alkışlı tepkilerden de anlıyoruz ki, AKP adayları seçim alanlarında, İktidar ve Erdoğan’ı savunurken epey ter dökecek.
MHP’nin yerel politikalarının eksikliğinden dem vuranlara cevap niteliği taşıyan; MHP’nin belediyecilik anlayışının güzel bir (MHP’nin çözümleri, dayatma değil, halkın istekleri ve talepleri doğrultusunda şekilleniyor) örneğini yaşadığımız toplantıda, emeği geçenleri ve özellikle de MHP Akçaabat İlçe Başkanlığını kutluyorum.
