H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Trabzon/da Dil Keskin, El Ağır/dı

“Hükümet karşıtı protestoculara hakaret eden bakan görevden alındı “
 
Ne kadar da demokratik bir durum değil mi? Ama hiç umutlanmayın, çünkü bu tür bir davranış biçimini, her fırsatta yetkililerimizin artık ‘ileri demokrasiye’ geçtik demelerine rağmen, şimdilik ülkemizde görmemiz hayal gibi… (Bu olay Balkan Yarımadasının Kuzeyi’nde ki, 1980’li yılların sonuna doğru demokrasiyle ancak tanışmaya başlamış Romanya’da oldu. Başbakan Emil Boc; dışişleri Bakanı Teodor Baconşki’nin internetteki sitesinden; “ülkenin geleceği hakkındaki kararın ‘sert ve cahil kenar mahalle sakinleri’ tarafından değil, yaşam gayesi olan Romenler tarafından verilecektir” diyerek, hükümet karşıtı protestoculara hakaret etmesi üzerine, bakanını görevden aldı.)

Elbette ki, fiili bir saldırı olmadıkça, bir başkasının özgürlüğü engellenmedikçe, muhalefet ve protesto demokrasinin bir gereğidir. Fakat ülkemizde, özellikle iktidarın (başbakanımızın) ve taraftarlarının, “muhalefete ve protestoya” tahammülsüzlüğü had safhada; dilleri keskin, elleri ağır! Yönlendirilen yandaş basın ve emniyet mensuplarının sert tutum ve davranışlarını yansıtan fotoğraflar ve yazılara bakarak; hâlihazırda demokrasiyi yeterince içselleştiremediğimiz aşikâr. Edep ve üslubunca yapılan bütün karşı duruşlara aynı tahammüller çerçevesinde hoş görü ile bakmalıyız.
 
Bu görüşlerin doğrultusunda; Bingöl’ün Karlıova İlçesi’nde PKK’lı teröristlerin hain pususunda şehit düşen sekiz kahraman polisimizden biri olan; şehit Ümit Yıldırım’ın cenazesinin Trabzon Havaalanı’nda ki karşılama merasimine; elinde Türk bayrağı, yakasında şehit polisin resmiyle katılıp: "Siz aldınız, dağdan indirdiniz bunları. Otobüsle getirdiniz, karşıladınız" diye bağırınca saldırıya uğrayarak, baygınlık geçiren ‘Nursen Yetimoğlu’ adlı arkadaşımızın maruz kaldığı ‘şiddet’i fazlasıyla kınadığımı belirtmek istiyorum. Fakat bunun yanı sıra içimi acıtan diğer durum; kadınıma uygulanan yakışıksız şiddet sırasında, orada bulunan büyüklerimizin(!) saldırıya seyirci kalması; bunun yanı sıra bir vatandaşımın çantasında taşıdığı ay yıldızlı bayrağından ötürü, emniyet mensupları tarafından saatlerce sorgulanması ve de bu vatanperver arkadaşımızın provokatörlükle suçlanması olmuştur. 
 
Olaya elimden geldiğince, siyasi olarak bakmamaya çalışarak diyorum ki: “Eğer ‘şiddete uğramışlık’ konusunda, bir Türk kadını olarak hakkımız olan duruşu ve öfkeyi ortaya koymuyorsam, bu da ‘şehit annesine ve ailesine’ olan saygımdan ve de şehidimin ruhunun incineceği doğrultusundaki korkumdandır.”
 
Bu düşünceler içinde yazımı hazırlarken; Karlıova’da şehit düşen kahraman polisimiz Ümit Yıldırım’ın, amcasının oğlu ve aynı zamanda aile büyüğü olan ‘Metin Yıldırım’ ile yaptığım görüşmede; vatanına sevdalı gerçek bir Türk Milliyetçisi olarak, bu tür bir olayla anılmalarından dolayı ailece büyük üzüntü içinde olduklarını belirtmiştir. Olayın yaşanmaması gereken bir durum olduğunu, fakat o psikoloji içinde  olaya engel olunamadığını da ifade ederken: ‘Tek bir Türk Milliyetçisi’nin tırnağına zarar geleceğine, ben ölmeyi yeğlerim’ şeklinde konuşmuştur.
 
Şunu unutmamak lazım ki, rahmetli Ümit Yıldırım şehit düşene değin Yıldırım ailesine mensup, fakat şehit düştükten sonra Türk Milleti’nin evladı olmuştur. Bu duyarlılık ile, şehidimizin ruhunu huzursuz edecek yorumlardan kaçınılması gerekmektedir…
 
Önemli bir gerçek vardır ki, her ne kadar protestolarla ve yüksek sesle dile getirmemize müsaade edilmese de, AKP açılımları neticesinde şımaran ve kendine cephe oluşturan PKK’nın saldırıları sonucu her gün aldığımız şehit haberleri, halkımızın psikolojisini ciddi anlamda bozmuştur.
 
Dolayısıyla son olayın tek suçlusu AKP iktidarı, yaşanan şiddet ve “bayrağı” sorgulayan zihniyette bu iktidarın bozuk duruşunun, yurdum insanına yansımasıdır… Biline.
 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!