Sayın Cumhurbaşkanı Taksim’e tarihi bir eser yapacağını söyledi.
Bu bana Ankara Hamamönü’nü hatırlattı.
O tarihi doku –ki içinde İstiklal Marşımızın yazıldığı Taceddin Dergahı da bulunuyor- uzun yıllar ihmal edilmişti. Hamamönü’nün çalışkan belediye başkanı Veysel Tiryaki orayı ele aldı. Tarihi dokuyu korumak üzere bir plan geliştirdi. Bazı konakları restore ettirdi, bazılarını ise eski resimlerinden yola çıkarak yeni teknolojilerle yeniden yaptırdı.
İnsanlar bazı batı ülkelerindeki old city merakını kendi ülkelerinde de gidermek istiyorlar. Batılılar o eski şehirlerini titizlikle muhafaza ediyorlar. Oralarda tek çivi çakmıyorlar. Hadlerini aşmıyorlar. Yollarını bile genişletmiyorlar.
Geçenlerde Cenevre’ye gittim. Mükemmel bir eski şehir dokusu var. Yeni şehir elbette çevre kenti olarak dışarda genişliyor. Ama tarihi dokuya dokunmamışlar. Hele hele Leban Gölü’nün kıyısında ilerleyen daracık yolu genişletmeyi hiç düşünmemişler.
Halbuki geniş bir yeşil alan var.
Dedim ki zavallılar son model arabalarıyla yavaş yavaş ilerliyorlar. Buraya bir Ankara belediye başkanı lazım. Dümdüz etsin şuraları, şuralara da twinsler, towerslar, plazalar, AVM’ler gökdikenler dikiversin…
Hamamönü Ankara’nın old city’si oldu bir bakıma…
Kale de öyleydi zaten. Her çeşit abanmaya, hadnaşinaslığa rağmen…
Fakat bazı binalar tamamen yeni..
İnsanlar onları da tarihi eser sanıyor. Hani cumbalı filan ya…
Demek ki Tayyip Bey gibi düşünüyorlar.
Tarihi eserlerin yapılabileceğini sanıyorlar.
Arda mı Terim mi Paralel?
Milli takım hezimete uğradı.
Birinin paralel olması lazım..
Arda paralel mi yoksa?
Yoksa Fatih Terim mi?
Birinin paralelci ilan edilmesi ve bütün suçların onun üzerine yıkılması lazım.
Sayın Cumhurbaşkanı ne bekliyor?
Niçin milli maç, daha doğrusu o büyük hezimet için konuşmuyor.
Birini paralelci ilan etmesi için ne bekliyor yandaş medya?..
ASLINDA HEPİMİZ PARALELİZ
Paralel suçlaması yapanları bazı arkadaşlarımız deşifre ediyorlar.
Mesela Kerime Yıldız, Hilal Kaplan’ın Fethullah Hoca için ne kadar cansiperane kalem oynattığını vukufla yazdı.
Neden böyle ki insanoğlu?
Devlet Bey, Hocaefendiyi tenkit ettiğinde başta en baştaki AK Parti’li olmak üzere bütün AK Parti’liler nasıl da büyük bir taarruza girişmişlerdi. Şimdi FETÖ diyen diyene…
MÜSAVAT DA PARALELMİŞ
İşin garibi MHP Kongresinde Divan Başkanlığı’na seçilen Müsavat Dervişoğlu’na bir kısım medyanın paralelci damgası vurması.
Sonunda Müsavat da paralelci oldu ya, artık herkese paralelci damgası vurulabilir.
Acaba Müsavat isminden yola çıkarak hani müsavi diye düşünüp bu damgayı uygun mu buldular…
Acaba paralel suçlamasını bol bol yapanlar eskiden de paralele karşı mı idiler?
Ne gezer?
Onlar o zaman hocayı yere göğe sığdıramıyorlardı.
Hemen hepsi icazet almaya Pensilvanya’nın yoluna dizilmişlerdi paralel paralel…
O medyanın zamanında ne paralel söylemleri olmuştu…
Başkası da hızını alamamış MHP’nin paralelcilerce ele geçirildiğini yazmış
Eski polis istihbarattan bir köşe yazarı da Semih Yalçın’a paralelci diyor.
MHP Kongresi milli maç hezimetini gölgeledi.
Asıl paralelciler ortaya çıkarılmalıydı, çıkarılamadı.
Arda mı paralel, Terim mi anlaşılamadı.
Bu konuda yukarıdan bir işaret gelmedi.
Fakat MHP’nin paralelle yaftalanabilmesinin önü açıldı.
Bir parti kongreye gidiyor, bir parti genel başkan değiştirmek istiyor.
“Yok yapamazsınız!
Bu paralelin oyunu…”
Aman aman pek korktuk…
Turgut Cansever’in ‘Kubbeyi Yere Koymamak’ Adlı Eseri Bütün Okullarda Ders Kitabı Olmalı
Bu başlık biraz uzun oldu ama meramımı tam anlatmak istedim. Olsun.
Turgut Cansever bu ülkenin yetiştirdiği örnek şehir mimarlarından. Şehir estetiği ve felsefesi üzerine ondan öğrendiğimiz çok şey var.
Selatin camilerin nereye yapılabileceğini, nereye yapılamayacağını, kimlerin selatin cami yaptırabileceğini da…
Tarihi dokunun ne idüğünü ve nasıl korunması gerektiğini…
Kubbeyi bir tas gibi tersine yere oturtursan ecdada zulmetmiş olursan.
Sayın Cumhurbaşkanı herhalde bunu demek istedi…
Bu şehre evet çok zulmettik.
Ama o zulmeti öyle geçmiş yıllarda arama pek…
O zillet ve zulmet daha çok son yıllarda ortaya çıkmadı mı?
Gelin Kaplumbağaları Tersine Çevirelim
Küçükken çok yaramazdık. Ama insan büyüyünce akıllanmaz mı?
Eskisi gibi artık yaramazlık yapmaması gerekmez mi koskoca adamların. Küçükken yaramaz çocuklar kaplumbağaları tersine çevirirlerdi. Ben de çevirdim bir iki…
Ama çevirince bırakıp gitmezdim o zavallıcığı… Başında beklerdim bir müddet… Ne yapacak, nasıl dönecek diye.. Ama dönemezdi tabii ve ben tekrar kaplumbağayı düzeltir yoluna koyardım. Kaplumbağalar bizim dedelerimizi görmüş olabilirler.
Tabiatın en yaşlı güngörmüş geçirmiş canlıları onlar. Bir insan kaplumbağaları nasıl tersine çevirir ki? Çevirmekten ne zevk alır ki bu yaramaz çocuklar kaplumbağaları?
Kaplumbağa ile tavşan masalını herkes bilir. Malum tavşanla kaplumbağa iddiaya girmişler başlamışlar uzun bir yarışa.. Doğal ki tavşan hızla öne fırlamış sonra bakmış ki kaplumbağa pek yavaş ilerliyor, bir ağacın dibinde keyif çatmış. Fakat derin bir uyku sarmış tavşanı… O uyuyunca da kaplumbağa yarışı tamamlamış.
Ne kadar hızlı olsan da dalacağın bir uyku hali seni yarış dışı bırakabilir. Devlet Bahçeli’yi Oblomov’a benzetenler oldu. Kaplumbağa hızıyla yol aldığını söylediler. Adında hareket olan bir partinin bu kadar atıl kapasite kullanmasına Gülse Birsel bile çok şaşmıştı. Birçok eleştiri almıştı böylece Sayın Bahçeli. Şimdi muhaliflerinin pek saygısız davrandıklarını, yüzüne bakamayacaklarını, onları tosbağa gibi tersine çevireceğini söylüyor.
Kafka’nın hamamböceğini hatırladım birden. Hamam Böceği de tosbağaya benzer. Tersine çevirirsin toparlayamaz. Hitaplarımızda bazen eleştirdiklerimizin yerine koymalıyız kendimizi… Tosbağa ya da hamam böceği olmak hiç hoş değil. Yabancılaşmanın bu kadarı da fazla…