‘Ahde vefa imandandır.’ sözünü ilk onun ağzından duymuştum. Üniversitede okurken Amasya Bizim Ocak eğitim masası başkanlığı yaptığım 1991 yılında Metin ağabeyi ‘Ülkücü Hareketin Dünü Bugünü Yarını’ konulu bir konferans için davet etmiştik…
Amasya’da üç gün misafirimiz olmuş hem üniversite istişaresine katılmış hem de ertesi gün bizleri gözyaşlarına boğan bir konferans vermişti.
Ondan duymuştum ülkülerin gökteki yıldızlara benzediğini, yıldızlara ulaşamasak da onlar sayesinde yönümüzü tayin edebileceğimizi…
İstişare toplantısının açılış konuşmasını ben yapmış ve gençliğin verdiği heyecanla oldukça coşkulu ifadeler kullanmıştım. Bana “Ne kadar çok ortak özelliğimiz varmış. Sen de solaksın bende; sen de manevi meseleleri ön planda tutuyorsun bende; sende metinsiz konuşuyorsun bende; ama sen konuşurken kalem çeviriyorsun ben çevirmiyorum” diyerek beni överek ikaz etmişti.
O zamanlar hep kendime inandığı gibi yaşayan örnek bir ülkücü arayıp duruyordum. Metin Tokdemir’i tanıyınca aradığımı bulmanın şevki ile onun dediği gibi “Hizmette en önde, ücrette ise arkada” olma gayreti ile koşuya devam ettim.”
1994 yılında Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine öğretmen olarak atandığımda, Ankara’da mütevazı bürosuna gitmiş ve koskoca genel başkanlık yapmış Metin Tokdemir’in çektiği maddi sıkıntıya şahit olmuştum. O ziyaretimde “Aslanım artık ülkücülüğü Galip Erdem’in “Mefkûreciye Mektubunda” bulabiliyoruz” demişti.
Doğubayazıt’ta Allah bize Ülkü Ocağı’nı açmayı nasip edince aklıma gelen ilk isim Metin Tokdemir olmuş ve telefona sarılmıştım. Bana ciddi sıkıntılar içinde olduğunu, konferanslara gitmediğini, hatta gidemediğini; “Ama Başbuğ’un uç beyini de yalnız bırakamam.”demiş ve iftar yemeğimize konuşmacı olarak katılmıştı.
Program boyunca Metin Tokddemir’e “Metin abi” diye hitap ediyordum. Ve yüzünde, çile yumağına sarılı ızdırap ipliğinin çizgilerini okuyordum. Nitekim konuşmasında da ülkücü şehitlere ağırlık vermiş, Mustafa Yardımcı’nın şahadetini anlatırken hem ağlamış hem de ağlatmıştı.
Ayrılmadan önce “Ahiret azığımı hazırladığım yer.”olarak adlandırdığım Doğubayazıt ocağın kuytu odasında şöyle bir diyalog yaşadım.
-Abi, bizleri kırmadın, Allah sizden razı olsun. Buralara kadar zahmet ettiniz. Ben sizin kardeşinizim. Dönüş için paranız var mı?
-Gardaş geliş için birinden bir miktar para almıştım. Ama biliyorsun hava şartları Trabzon üzerinden Erzurum’a geçmeme sebep oldu. Hali ile dönüş için de tek kuruş para kalmadı.
Bana dönüş için parası kalmadığını ve benim davetime iştirak için borç para aldığını söyleyen kişi Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir ülkü devi idi.
O ki belediye otobüsü ile Ocak açılışına gidecek kadar mütevazi, konferans için gittiği ocaklarda- ailesini aramak için-bütün ısrarlara rağmen “Ocağın telefonunun Beytül mal” olduğunu söyleyip aldığı jetonlarla telefon kulübesine gidecek kadar hakperest bir liderdi.
Ama bir gece yarısı telefonum çaldığında, Trabzon KTÜ Öğrenci Derneği 2. başkanı can kardeşim Yıldırım hıçkırıklar arsında:
“Abi, Metin Tokdemir biraz önce vefat etti.”dediğinde; gözümün önünde Doğubayazıt’ın ürkek bir gecesinde, terörün kol gezdiği bir demde Mustafa Yardımcı’yı anlatan Sayın Genel Başkan’ımın, Yardımcı’nın yanında cennet bahçelerini gezdiği canlandı.
Ruhun şad olsun büyük insan!
VE YOLUNU YOLUMUZ YAPMAK, ÜLKÜCÜLÜĞÜ TIPKI SENİN YAŞADIĞIN GİBİ YAŞAYIP YAŞATMAK AHDİMİZDİR. AHDE VEFA İMANDANSA AHDİMİZDE DURACAK VE VEFASIZLARDAN OLMAYACAĞIZ