“Evet” ya da “Hayır” Demek!

 

Emredersiniz efendim”, “doğrudur efendim”, “isabet buyurdunuz efendim”, “zati alinizin sözünün üstüne söz söylemek bize düşmez efendim”, “evet efendim”  derseniz işleriniz ve ilişkileriniz iyi gider.

Resmi ideolojiyle, hâkim güçle, kudret elitleriyle iyi geçinmenin yolu eğik baş, mahcup duruş ve alttan alıştan geçer. Bütün bunların göstergesi de yumuşak ve sitemkâr bir “evet” çekmektir.

Bir “evet” de kurtul, hayır denilmesi gereken yerde de “he he” de, ya da o meşhur “evet” anlamına gelen “hı ”yı hecele geç!

Ülkeyi sen mi kurtaracaksın? Sana mı düştü mütegallibenin görüşlerine karşı çıkmak? Yapılan işi, akılla mantıkla ilişkisini kurulamıyorsa o zaman sizin için uygun olanı buyuranların ‘bir bildiklerinin var olduğunu’ düşüneceksiniz ve “evet” diyeceksiniz.

 

Demokrasi: “He”, “hı” ya da “evet” demektir!

Birileri PKK ile Oslo’da, Habur’da, Dolmabahçe’de kolkola olacak ya da FETÖ’yle birlikte ‘ölüleri bile mezardan kaldırıp referandum için oy kullandıracak’ size düşen sorgulamak değil  “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” diyerek basacaksınız mührü “evet”in böğrüne…

Dahası imam “hayır” demenin şeytan işi, savcı hayırın “küsmecesi olmayan… suç” anlamına geldiğini, kaymakam hayırın hizmet dışı kalmak olduğunu, Rektörün ise hayır demenin “güçsüzlük” demek olduğunu söylemesi boşuna mıdır?

Hele hele eski vekil Şevki, “Kimse boşuna uğraşmasın. Hadis var.
16 Nisan’da evet çıkacak
” dediyse size mi düşmüş haddi aşarak “hayır” demek!

Hayır” demenin hukuken suç, ahlaken “kötü”, dinen “haram” olduğunu devlet iktidarını elinde tutanlar söylüyor.

Sonuçta demokratik (!) bir süreç yaşanıyor.

İsteyen “he” ya da “” istemeyen de “evet” der!

 

Sadakat, biat ve itaat!

Söylenenin aksine tam itaat, sonsuz sadakat ve itirazsız biat yalnız tarikatların değil siyasi partilerin -daha doğrusu siyasi görünümlü tarikatların- ön şartıdır. Siyasetçiler ne denli yumuşak başlı, evet demeye hazır, mevcut yönetimleriyle yetinir bir durumdaysa iktidar da o kadar demokratik (!) demektir!

Siyasetin oligarkları, dini kurumlar, vakıflar, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler şu veya bu biçimde radikal bir biçimde “evet” demeyi ve yönetime uyumlu bir duruşu teşvik etmektedir.

Görüş ve düşüncelerini iktidarın resmi formatı olan “evet”in dışında ifade etmeye kalkanların başı, eski tabirle  “baran-ı belâda” demektir.  

 

Yoksa siz hala evcilleşmediniz mi?

Yoksa siz iktidar medyasında inandığını yüksek sesle ifade etmenin “küstahça bir cüret”, iktidarın yanlışlarını göstermenin “haddini aşmak”, karşı çıkışların da “ihanet” olarak algılanıp yargılandığının hala farkında değil misiniz?

İktidar ve uydusu bizzat pazarladıkları “evet” teşvikiyle birey bilincine büyük katkı (!) sağlamaktadırlar.

Size mi düşmüş karşı çıkmak, itiraz etmek hatta “hayır” demek! 

Evet efendim” demek neyinize yetmiyor.

Siz bu ülkenin dini, eğitim ve siyasi sisteminin ‘suya sabuna dokunmayan’, ‘etliye sütlüye karışmayan’, “evet efendimcilik”  felsefesi üzerine kurulduğunun farkında bile değilsiniz.

Yoksa siz hala evcilleştirilemeyenlerden misiniz?

 

“Hayır” demek ya da meydan okumak!

Yaratıcılık, ilerleme, gelişme sisteme ve mevcuda teslim olmanın değil, meydan okumanın sonucudur. İnsanlara kendilerini ilgilendiren konularda bile “hayır” deme ve şaşırma hakkının tanınmaması sonuçta yaratıcılık yeteneklerini ve geleceklerini köreltmektedir.

Hayır diyebilme, reddetme ya da karşı çıkma öncelikle bireyin kendi rüştünü onaylamasının bir aracıdır. “Hayır” deme iktidarın baskı ve tehdidine rağmen özünden fedakârlık etmeyi göze almaktır. Meşakkatli bir iştir.

Baskıcı iktidarlar bireylerin yumuşak başlı ve uyumlu olmasını, önüne geleni onaylamasını ve evet demesini kutsallık ölçüsünde önemserler. Bir despot için kişinin ne olduğu değil, kendisine “evet” denilip denilmediği önemlidir. Millet bunun farkındadır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!