Türkiye’yi Suriye’ye ve Irak’ta yaşananlar karşısında hareket edemez hale getirmek küresel gücün stratejisiydi. Terör örgütü PKK, cemaat kılıklı FETÖ bu amaç için harekete geçirilmişti. CIA, yönlendirdiği darbe girişimleri ve terörist eylemlerle Türkiye’de istenilen sonucu almaya yetmedi.
6-8 Ekim CIA’nın gözünü kamaştırmıştı!
Türkiye’yi içeride bloke edecek yeni aktörler arayan ABD, PKK’nın sivil uzantısı olan HDP’yle uzun süredir temas halindeydi. 6-8 Ekim tarihinde HDP’nin halkı sokağa dökmekteki başarısı CIA’nın gözlerini kamaştırmıştı.
HDP’ye süreçte biçilen misyon, halkı arkasında konsolide etmek ve Kandil’den talimat geldiğinde sokağa çekmekti. Daha sonra HDP’nin halkı sokağa dökmek için yaptığı “Sur’a yürüyüş”, “Cizre’ye Giriş”, “Parkta Cuma namazı” girişimleri ise hüsranla sonuçlanmıştı.
Vekillerin dokunulmazlıklarının kalkması sonrasında HDP’lilerin inatla ifade vermeye gitmeyeceklerini açıklamaları uygulanan stratejinin gereğiydi. Demirtaş’ın “tıpış tıpış” gitmeyeceğiz” türünden meydan okuyan sözleri kitleleri harekete geçirmeye yönelikti.
HDP’liler ifadeye topluca götürülmelerinin, halkı tahrik edeceği ve toplumsal hareketlenmeye sebep olacağının hesabını yapıyorlardı.
HDP’li milletvekillerine yönelik operasyonun ardından sokak ve şiddet çağrılarına kulak asmayan Kürt vatandaşlara Hasip Kaplan’ın “Kürdün …….., tırşıkçısına yazıklar olsun” demesi yaşanılan hayal kırıklığının yansımasıydı.
Bayık ve Karayılan sürekli kışkırtıyordu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Şimdi El Bab’a yürüyoruz. Ondan sonra Münbiç’e, Rakka’ya yöneleceğiz.” Demesinin ardından olaylar daha da hızlandı. Türkiye’nin hem Suriye’de hem de Musul’da elinin zayıflatılması için CIA kendisine müzahir devletleri ve terör örgütlerini hareket geçirdi.
Bir yandan Irak hükümeti, diğer yandan PKK tam da ABD’nin talepleri doğrultusunda harekete geçti.
Abadi’nin ABD’den habersiz Türkiye’ye meydan okuması düşünülemez.
Türkiye’nin sınır ötesindeki hareketlerini caydırmak temel amaçtı. Terör örgütünün ele başlarından Cemil Bayık, HDP’ye “Eğer TSK, Münbiç ile Tel Abyad’a operasyon düzenlerse her türlü imkânı kullanarak onbinlerce sivili sınıra yığın” emrini verdi.
Münbiç ve Tel Abyad’ı PKK’dan temizlemeye yönelik TSK harekâtı durumunda Türkiye genelinde yapılacak her türlü eylem ve sabotajı organize etme görevi yine HDP’lilerin olacaktı.
PKK ile işbirliği halindeki HDP’liler dışında ‘Halkların Birleşik Devrim Hareketi‘ çatısı altında yer alan tüm illegal oluşumları da sürece dahil etmek isteyen Kandil, 6-8 Ekim 2014 olaylarına benzer kaosun yaşanması için “Tüm Kürtleri sürece sokun. Yeni bir hendek bozgunu yaşanmasın. Sokaklarda kaosun derinleşmesi durumunda hükümet en fazla 3 ay dayanabilir” şeklinde mesaj verdi.
HDP’li vekillere yönelik operasyon hamlesinin işte tam da bu süreçte gerçekleşti. Türkiye’nin hem içeride hem de dışarıda El Bab, Sincar, Telafer hattında elini güçlendirmeye yönelik bir operasyon olmuştur.
ABD’den misilleme gibi operasyon!
Türkiye’nin Rakka’ya operasyonu “birlikte yapalım”, PKK-PYD’yi dışarıda bırakın” talebini ABD duymazlıktan geldi.
Tam da bu aşamada ajanslardan ABD’nin Rakka’ya operasyon başlattığı haberleri geldi. SDG sözcüsü operasyona yaklaşık 30 bin SDG mensubunun katılacağını söyledi.
Türkiye’de gerçekleştirilen HDP operasyonunun arkasından ABD Rakka operasyonunu Türkiyesiz başlatması manidardır. Operasyona Suriye Demokratik Güçleri bayrağı altındaki Arap, Kürt ve Türkmen gruplarca ve YPG’nin aktif katılımıyla başlandığı açıklandı.
ABD içeride bloke edemediği Türkiye’nin dışarıda elini zayıflatma stratejisi izliyor. Bunun için terör örgütü PYD-PKK’yı bölgede etkin ve güçlü hale getirmeye çalışıyor.
ABD resmen PKK-PYD’yi DAEŞ belasına karşı mücadele eden kurtuluş örgütü olarak muhatap alıyor, işbirliği yapıyor ve silahlandırıyor.
HDP’li vekillerin yargının karşısına çıkarılması stratejik sonuçları olacak bir tavırdı. Onların arkasındaki güçlerin ortaya koydukları tavırların da demokrasiyle değil çıkarlarıyla ilişkili olduğu açıktır.
