Hızla değişen gündem, bir can yakıcı sorundan diğerine savrulmak ülkenin rutini oldu. Bir soruna yoğunlaşıp onu çözmeden, ondan çok daha can yakıcı sorunun gündeme dahil olması işi çığırından çıkarmaktadır. Soruna yoğunlaşamamak, önceliklerini ve acil olanları belirleyememek Türkiye siyasetinin iki temel sorunudur.
Güvenliği, demokrasiyi ve bütün olarak ülkeyi tehdit eden acil çözüm bekleyen sorunlara bakalım.
PKK-PYD ve IŞİD sorunu!
PKK, “öz yönetim” ilan ederek bazı mahalleleri ağzına kadar bombalı hendeklerle doldurmuş durumdadır. Duruma müdahale eden güvenlik güçleri ciddi kayıplar vermektedir. Ülkenin her yanına şehitler gelmektedir. Canlı bombalar ve bombalı araçlar, terörü ülkenin her yanına taşımaktadır. Ekonomi, turizm ve güvenlik büyük tehdit altına girmiştir. Terör ülkenin can yakıcı ve acil sorunudur.
Suriye’deki iç savaş her ülkeden daha çok Türkiye’yi ilgilendirmektedir. PKK’nın uzantısı olan PYD adlı terör örgütü Türkiye-Suriye sınırının önemli bir kısmını kontrol eder hale gelmiştir. Türkiye’ye rağmen bu örgüt Rusya, Almanya ve ABD gibi ülkelerde temsilcilikler açmaktadır. Türkiye’deki terörü ve yıkıcı faaliyetlerle Suriye’nin kuzeyinde meydana gelen otorite boşluğu arasında önemli bir ilişki vardır.
IŞİD her alanda Türkiye’ye karşı savaş açmış durumdadır. Ülkede istikrarsızlık yaratmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Canlı bombaları ile ülkenin hassasiyetlerine saldırmaktadır. İç çatışma ve kargaşa çıkartmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
PKK-PYD-IŞİD, Türkiye’ye yönelik terörün kaynağıdır. Dokunulmazlıklar da aynı çerçeve içinde gündeme düşen konudur. Devletin karşısında terörün yanında yer alan siyasi görünümlü odakların dokunulmazlıkları da aynı çerçeve içinde ele alınması gereken sorundur.
Uzun vadede Türkiye’nin başını ağrıtacak en önemli sorunların başında Suriye’den Türkiye’ye sığınmış olan üç milyona yakın mülteci gelmektedir. Bu mültecilerin yarattığı ekonomik yıkım bir yana ülkeni demografik, sosyolojik, ailevi ve ahlaki yapısında uzun vadede ciddi sorunlarla ülkeyi başbaşa bırakacaktır.
Konu züğürt tesellisi gibi ‘biz dünyanın vicdanıyız’ ya da ‘ecdadın geçmişte yaptığını yapıyoruz’ söylemleriyle geçiştirecek gibi değildir. Mülteciler bağlamında Almanya üzerinden AB ile yürütülen ilişkilerde ciddi sakıncalar taşımaktadır.
Rusya ile ilan edilmemiş bir savaş yürütülmektedir!
Bir Rus uçağının sınır ihlali nedeniyle düşürülmüş olması, Rusya ile Türkiye ilişkilerini tam anlamıyla kronik bir konuma getirmiştir. Rusya her alanda Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. Turizmden ticarete, ekonomiden dış politikaya Rusya Türkiye’ye ambargolar, suçlamalar yapmaktadır. Adeta Türkiye ile Rusya arasında bir sessiz savaş yürütülmektedir.
Her iki ülkede birbirleriyle Suriye, IŞİD, PYD ve ekonomi üzerinden konuşmaktadır. NATO ve ABD’nin, Rusya ile Türkiye ilişkilerindeki tutumu ise tam anlamıyla ibretliktir. Müttefik ülkeler Rusya ile Türkiye ilişkilerinin mevcut haliyle sürmesinden çok memnun gözükmektedir.
İktidar yandaşları ülkenin geleceği yönünden hayati derecede önem arz eden bu sorunları vakayı adiyeden niteler olmuştur. ‘Terörle yaşamaya alışmak’, ‘mültecileri vicdani sorun olarak görmek’, ‘Rusya ve AB-ABD’nin tutumlarını geleneksel tavırlar’ olarak görüp geçmek gibi bir anlayış söz konusudur.
Hâlbuki bu sorunlar stratejik olup üzerinde gece-gündüz çalışılması ve bir an önce çözülmesi gerekir. Öncelikli olarak ele alınması ve üzerinde yoğunlaşılması gerekir.
Terör, Rusya ile ilişkiler, mülteciler, Kilis’e düşen roketler, terör saldırısı altında olan mahallelerden yaşanan iç göç, ülkenin tepesindekilerin umurunda bile değildir. Varsa yoksa dillerinde “Yeni Anayasa” ve “Başkanlık sistemi” vardır.
Can yakıcı sorunları çözüm beklerken “sıra başkanlıkta” diyenler var. Önceliğini kaybeden ve yoğunlaşma yeteneği olmayan insanların yönetiminde ibretlik bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıyayız!