Birileri sizin ne yapmak istediğinizi biliyorsa, sizin ne yapamayacağınızı da öngörüyor demektir. İzleme, dinleme ve görüntüleme düşman niyetlerin tespiti ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla yapılır. Dinleme doğrudan istihbarat sağlar. İstihbarat diplomasinin görünmeyen yüzüdür.
Son zamanlarda dinleme konusunda ilk skandal Brezilya Devlet Başkanı’nı Washington ziyaretini iptal etmesiyle somut bir tepkiye dönüştü. Ardından Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) dünya çapında bir dinleme operasyonu yürüttüğü haberi Fransa ve Almanya’nın tepkisini çekti.
Kendi telefonlarının bile dinlendiği bilgisine ulaştığını söyleyen Almanya Başbakanı Angela Merkel’e Obama “Seni dinlemiyoruz” demek zorunda kaldı.
Merkel kendisinin dinlenmesiyle ilgili olarak Obama’dan açıklama ister, O da “Seni dinlemedik… Bundan sonra da dinlemeyeceğiz” der.
Merkel, dinlenmelerin onaylanamaz ve kabul edilemez olduğunu açıklar. Almanya ve ABD gibi yakın dost ve partner arasında hükümet başkanının iletişiminin izlenmemesi gerektiği, bunun ciddi bir güven sarsılmasına neden olacağı belirtir.
ABD ise yaptığı açıklamada "müttefiklerin ve vatandaşların güvenlik kaygıları ile özel hayat kaygıları arasındaki dengenin sağlandığından emin olmak için ABD olarak, istihbarat bilgilerini toplama yöntemlerini gözden geçirdikleri" açıklar.
Merkel’in sözcüsü ise “Almanya’nın açıklamadan tatmin olmadığını ve ABD’nin izleme faaliyetleriyle ilgili acil ve kapsamlı bir bilgi talep ettiklerini” söyler.
Dinlenme hikâyesine bir itiraz da Fransa’dan gelir. Le Monde gazetesi, Amerikalı ajanların, sadece 2012 ve 2013 tarihlerinde Fransa’da 70,3 milyon telefon görüşmesini kaydettiğini yazar. Durumdan haberdar olan Fransız yargısının, geçen temmuzda ön soruşturma başlattığını duyurmuştu. Fransız Cumhurbaşkanı Hollande’ın da Avrupalı Liderler zirvesinde konuyu gündeme getireceği açıklanır.
Dinlenmenin Türkiye boyutu ise çok yönlüdür. NSA’in eski çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı gizli belgelerin ayrıntıları arasında, Türk siyasi liderlerinin iletişimlerinin, NSA’in “en yüksek ikinci grupta” yürütülen istihbarat faaliyetleri kapsamında dinlendiği ileri sürülmüştü.
2010 yılına ait bir NSA belgesinde, AB’nin Washington ve New York temsilciliklerinin yanı sıra Türkiye, Fransa, Yunanistan ve İtalya büyükelçiliklerinin de NSA’in istihbarat ve gizli dinleme faaliyetlerinin hedefinde bulunduğu iddia edilmişti. AKP iktidarı bu iddiaları duymazlıktan gelmişti.
Türkiye’ye yönelik bir dinlenme iddiasını da The Guardian ortaya atmıştı. Gazete, daha önce “Çok gizli” bir belgeye dayanarak Londra’da 2009’da düzenlenen G20 toplantısına katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dinlendiğini öne sürdü. Bu dönemde gazetenin haberine göre, “Türkiye, Güney Afrika ve Rusya, İngiliz hükümetine kızgın bir tepki verdi ve izah istediğini” yazdı.
Türkiye’nin dinlenmesiyle ilgili olarak ciddi bir haber Der Spiegel dergisi tarafından ortaya atıldı. Dergiye göre, Almanya’nın istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaştırılacağı “ana ülkeler” olarak belirlendiği, 30 ülke arasında NATO müttefikleri Türkiye ve Arnavutluk’un da bulunduğu bildirdi.
AKP hükümetinin ve Tayyip Erdoğan’ın bu vahim iddialar karşısında sessiz kalması ve ABD’den açıklama dahi istememiş olması ilginçtir. Almanya’nın BND örgütünün Türkiye’yi dinlemesi konusundaki AKP’nin tepkisi yüzeysel olmuştur.
Dış İşleri Bakanlığı dinleme skandalının ortaya çıkmasından 3 gün sonra Almanya’nın Ankara Büyükelçisini bakanlığa çağırır. Almanya Dışişleri Bakanı sözcüsü, büyükelçinin “istişare için davet edildiğini, dostça bir atmosferde görüşmelerin gerçekleştiği”ni açıklar. Zamanın dış işleri bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin dinlenmesiyle ilgili olarak “basındaki ifadeler açıklığa kavuşturulmalıdır” der. Hepsi bu kadar!
Merkel’in, Holand’ın dinleme konusundaki tepkisiyle Tayip Erdoğan’ın tepkisi mukayese dahil edilemez. Acaba bunun nedeni nedir? Ayrıca Erdoğan, Türkiye’yi dinleyenlerin ne idüğü belli olamayan ‘paralel’ falan değil gerçek devletlerin olduğunun farkında değil midir? Farkındaysa size göre gereğini niye yerine getirmiyor?