nazim-peker
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Neden Şaşırıyorsun Birader?

Neden Şaşırıyorsun Birader?

0
Paylaş

Metin, Nazım Peker tarafından kaleme alınan “Neden Şaşırıyorsun Birader?” başlıklı bir denemeden alıntılar içermektedir. Yazar, doğrudan okuyucuya hitap ederek, özellikle “yetmez ama EVET” diyerek başkanlık sistemini destekleyen bir kişiyi eleştirmekte ve mevcut ekonomik zorlukların ve toplumsal sorunların (yoksulluk, sığınmacılar, dış politikadaki gelişmeler) bu tercihin doğal bir sonucu olduğunu iddia etmektedir. Peker, okuyucunun geçmişte parlamenter sistemi savunanları aptal ve hain ilan etmesini hatırlatarak, Ortadoğu’daki diktatörlük ve karmaşa sistemleriyle benzerlik gösteren bu yönetim biçiminin ülkeyi felakete sürüklediğini öne sürmektedir. Ayrıca, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) gibi yapılanmalar konusundaki uyarıların da zamanında dikkate alınmamasını eleştirerek, Türkiye’nin cumhuriyetçi ve ulusal iradeye dayalı tek devlet olarak ayakta kalma mücadelesinin bu hatalı tercihler nedeniyle zorlaştığını ifade etmektedir.

 

Hani sen çok akıllı, çok bilendin ya!

Biz etmeyin, yapmayın dedikçe, bizleri aptal yerine koyup, hain ilan ediyordun ya!

Üzülerek söylüyorum, bu yazıyı senin için yazıyorum.

Hatırlıyor musun, hani “yetmez ama EVET” dediğin günü?

Şu uçacağımıza, süper güç olacağımıza, kolayca Dolar’a, altına, gıdaya ulaşacağına inandığın günü canım.

Başkanlık denince, aklına şıp diye ABD gelmişti ya!

Etmeyin arkadaş, kazın ayağı öyle değil, demokrasiden, parlamenter sistemden vaz geçmeyin dediğimizde, sen çok bilmiş, çok akıllı, bizleri aptal, şapşal, hain diye suçluyordun ya!

Bugün yaşadığın yoksulluk, yokluk işte o savunduğun sistemin (!) inanılmaz nimetleridir.

Neden ah, vah edip, “ellerim kırılsaydı” demiyorsun? Yaşadığın çile, senin kendi tercihin unutma!

Şöyle haritayı aç bir bak: Ortadoğu’ya hürriyet getireceğiz, daha çok özgürlük olacak diye Batı ve ABD’nin dizayn ettiği devletlerin çektiği çilede, hemen hemen sana başkanlık sistemi diye yutturulan sistemin aşağı yukarı aynısı değil miydi? Biz bunları anlatırken, sen bıyık altından gülüyordun değil mi?

Hani şu “BAHAR” diye getirdikleri ve Irak, Mısır, Suriye, Libya, Yemen gibiler var ya! Halkının bir türlü refah bulmadığı, yüzlerin gülmediği, varlık içinde yokluk yaşayan ve emperyalistlerin sömürüsü olanlar; anımsadın mı?

Bak birader! Aynı ikazı Fetö konusunda da dediğimizde, Türkiye’deki 72 cemaat ve tarikatı biz kurduk diye itiraf ettikleri İngiliz, İsrail istihbaratının ülkemizdeki ileri karakolları dediğimizde; sen savunma yapmıştın hatırlıyor musun? Bizi kafirlikle suçlayıp Fetö satılmışını “Muhterem (!) hoca efendimiz” diye savunmuştun.

Anlayabilecek misin, umutsuzum ya bir hatırlatayım.

Bir daha yazayım, Ortadoğu’da devlet kurma ve devlet yönetme yeteneği olan, ulusun iradesine dayalı: cumhuriyeti bilen tek devlet biziz. Onun için içten ve dıştan bunca baskı ve kışkırtmalara, hatta senin gibilere rağmen dimdik ayakta duran Türkiye’dir.

Bilmeyerek ya da birilerinin gazıyla, bu güce ve sisteme dayanan ülkeni, Ortadoğu ülkelerinin diktatorya ya da otokrat sisteme döndürmek için oy verdin, EVET dedin hatırlıyor musun?

İyi düşün dedikçe, hatta sana salak mısın diyenlere de EVET dedin biliyor musun?

Evin tapusunu hanımının üzerine vermeye korkarken ülkenin geleceğini bir kişinin üstüne verilmesine evet diye yırtındın, hatırlıyor musun?

Şimdi ise elli kuruş, üç lira ucuz alacağım diye ucuz AVM geziyorsun, kampanya kuyruklarında ekmek, et, yağ alacağım diye sıralarda titriyorsun.

Her şey pahalı, geçinemiyorum” diyenlere, cebindeki telefonu çıkar diye hakaret ettin. O gavur malı telefonu, kendi refahın, huzurun, itibarın sandın, biliyor musun?

Acaba akıllandın mı? Sanmam, yine aynı kafasın?

Yakıt alırken, doğalgaz, elektrik, su, apartman aidatını öderken, markete, kasaba gittiğinde cebindeki parayı, aldığın maaşı, çektiğin çile suratına tokat gibi patlıyor ama sen halen kimden geldiğini, neden geldiğini akıl edebiliyor musun; yoksa dış güçler diye topu taca atmaya mı çalışıyorsun?

Her açıklamalarında senin zekân ile alay ediyorlar, ezilmediğine, refah seviyenin yükseldiğine, Almanya’nın bizi kıskandığına seni inandırıp, senin oyunu alıyorlar da yediğini tokatların nereden geldiğini düşünmüyor, “Ne oluyor arkadaş?” bile diyemiyor, halen uyanmıyor musun?

ABD ve İsrail’in çıkarları için Suriye sınırında 600 km’lik bölümünde PKK/YPG devleti kurulurken, bunu başarı, kahramanlık ve dünyaya ayar veriyoruz sandın değil mi? Orada can veren vatan çocuklarına rahmet diledin de neden bizim çocuklar ölüyor diye sormadın, akıl etmedin bile!

Öyle sanıyorum ki, Emevi Camisi’nde Cuma namazı kılmak için boy abdesti bile aldın.

15 milyona yakın sığınmacıyı, kaçkını “ümmet” diye sırtına sardılar, ekmeğine, işine, aşına ortak, parklarda çocuğuna musallat ettiler. Sen “Ensarlık” duygusuyla övündün, kıvanç duydun doğru mu?

Daha fazla yazmayım istersen, o küçük beynin zaten dolu, düşünme özürlüsün de.

İnanır mısın, senin bu aptallığın sayesinde, hiçbir günahımız olmadığı halde senin hatanın cezasını biz de fazlasıyla çekiyoruz.

Seni bir kez daha uyarıyor ve bu sadakat huyundan vazgeçmeni istiyorum. Ama sen okumadığın kitaptan, takip etmediğin gündemden, bilemediğin giz ajandalar ve ilişkilerden bi haber, her şeyi herkesten iyi bildiğini sanıp burun kıvıracak, aynı hataları tekrarlayıp bizlere küfredeceksin.

Onun için hatalarının cezasını yokluk ve yoksullukla çekmeye talim edeceksin.

Darılma birader ama işte seni bu yüzden sevemiyorum. Kurunun yanında yaşı da yaktığın için.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!