“Şehit babasına son kez bakıyordu!” diye yazıyor haberin başında. Aslında bizlerde “o şehit yavrusuna son kez bakıyorduk!” belki de. Unutuverecektik hemen, unutuverecektik yaralı bir kuş gibi yavruları başında çırpınan eşini, unutuverecektik yüreğine ateş düşen anneyi, babayı! Alışmıştık şehit vermeye nede olsa, cenazelerde kalıplaşmış demeçlerle vazifemizi yapmış olmanın rahatlığına; alışmıştık.
Toplumsal vicdan ve zihniyetimizi çürütmekte olan bulaşıcı hastalıklarımızdan “alışmak;” sosyal alanda en güçlü olduğumuz hususlardan olan, aile bağları ile başlayıp millet olma şuuru ile şekillenen; yardımlaşma, dayanışma, ilgi oluşturma, sahiplenme, yüceltme duygularımızın tahrip edilmesine yol açmıştır.
Mukavemet yönümüz çökmüş, başı derdimize düşmüş ve bünyemiz harap olmuş, ittifak duygumuz zedelenmiştir.
Bu sebeple sosyal dokumuz her türlü müdahaleye açık hale gelmiş, yönetilebilir, yönlendirilebilir, uzaktan şekillendirilebilir bir hüviyete dönüştürülme süreci konum kazanmıştır.
Kötü olana alışıp tepkisizlik, yanlış olana alışıp vurdumduymazlık, abes olana alışıp pişkinlik, zor olana alışıp çaresizlik, iyi olana alışıp sahipsizlik, iliklerimize kadar işlemiş, dolayısı ile “En kötü alışkanlığımız, alışmak” olmuştur.
- Çöküş ve çözülme süreci, tüm pervasızlığı ile hınzırca iliklerimize kadar işlerken, suni gündem peşinde şahsi hesaplar uğruna, günü kurtarmayı öncelik kılıp; değerlerimizi, vatanımızı, satmayı marifet bilip, kolaycılığın zavallılığına alıştık…
- Gücünü milletten, adaletten, doğruluktan almak yerine; dışarının icazetini güç bilip, karşılığında, onurumuzu, birliğimizi, geleceğimizi, koyanları alkışlayanları; seyretmeye alıştık!..
- Helal kazanmanın, alın teri dökmenin, yetim hakkı gözetmenin onur ve erdemini unutup, bir dönemin köşe dönmeciliği, yeni dönemin nasıl olursa olsun, önemli olan “netice almaktır” zihniyetine; teslim olmaya alıştık!..
- Yıllardır dış mihraklar ve beslemelerinin milletimize, “hasta adam” davranış ve dayatmasına ayak uydurup, “edinilmiş çaresizlik” kıskacında; biz hastayız, onlarsız olmaz, konjoktür böyle, tutsak düşüncelerine alıştık!..
En kötü alışkanlık; alışmaktır!..
- Vatanımızın terör üzerinden bölünme girişimi alçaklıklara gözümüzü kapatıp, yeter ki terör bitsin, bilmem şu kadar paramız gitmiş, analar ağlamasın gibi kalıplara sığınıp, şahadet şerbeti içenlerin kemiklerinin sızlatılmasına şaşıramaz hale gelmeye alıştık!..
- Terör illetinin maşaları vatan evlatlarını katlederken, o maşaları yöneten hainleri meclise alıp, yetkilerle donatıp tüm imkanları emirlerine vermek yetmezmiş gibi, daha şehitlerimizin kanları kurumadan alçakça konuşmalarını meydan okumalarını sinemize çekerken, birde bunlarla müzakere etmeyi övünç kaynağı, cesaret abidesi gibi gösterip, verip kurtulalım aymazlığına alıştık!..
- Hainlerin korunaklı olarak beslenerek katliamlar için bağrımıza gönderildiği, sınırımız ötesinde, teröristlerin hamisi, dün postal yalayıcısı dediğimiz, bugün kırmızı halılarda karşıladığımız, “anaç beslemelerin” palazlanıp bizlere meydan okuyabilmeleri için, tüm imkanlarımızın sunulmasına, hatta ülkemiz içinde şirket kurup para kazanmalarına sessiz kalmaya alıştık!
En kötü alışkanlık; alışmaktır!..
- İnsanlarımızın ekonomik, ve sosyal alanlarda uç noktalara taşındığı, tahammül sınırlarının yerle bir edildiği, bir tarafta dolar milyarderleri ayrık otu gibi çoğalırken, diğer taraftan ekmeğe muhtaç insanlarımızın milyonlarla ifade edilmesine pervasız kalıp, memnuniyet gösterilerine alıştık!
- Son yıllarda etrafımızda, sınırları değişmeyen ülke kalmamış iken, “yeni kurulan Dünyanın” bizim coğrafyamız etrafında şekillendirildiği gerçeğini görmezden gelip, iç ve dış Türk düşmanlarının elbirliğiyle tüm değerlerimize sırtlanlar gibi saldırırken, biz hala tek ses olup birlik içerisinde karşı duruşu gerçekleştirememenin acizliğine alıştık!
Velhasıl…
Yaşadığımız coğrafyanın önem ve kıymetinde, bir şuura sahip olup, tarihi çok iyi bilip, geleceği belirleyecek planlar içerisinde olmamız gerekirken, belirlenenler içerisinde sürüklenip, rüzgar önünde savrulan yaprak misali kimliksiz, güvensiz, ümitsizlik girdabında çaresizliğe alıştık…
En kötü alışkanlık; ALIŞMAKTIR!..