Yıllar önce Ermenek’te Göksu Nehri’nin kenarında bir tarlamız vardı. Bu tarlada ben küçükken bir bölümünde kavak ağaçları dikiliydi. Bu ağaçları dedem kestirdi ve sattı. Daha sonra zeytin ağacı dikmeye karar verdi. Ben de içimden dedeme hep kızıyordum: “Neden upuzun ağaçlarımızı kesti de bu sevimsiz ağaçları dikti?” diye.
Daha sonra öğrendim ki bu ağaçlar; bereketin, bolluğun, sağlığın baş tacıymış. Kışın bile yaprağını dökmeyen, dallarının arasında inci tanelerini gizleyen barışın simgesi bir ağaçmış. Dedeme kızmakta haksız olduğumu bir kez daha öğrenmiş oldum. Büyüklerin gerçekten bir bildiği varmış. Ne yazık ki bu ağaçlarımız şu an baraj altında kaldı. Zamanında sular altında kalmaması için elimden geleni yapsam da sular altında kaldı bereketim. Başaramadım, sulara teslim etmek zorunda kaldım, topraklarım sular altında kaldı.
Velhasıl son zamanlarda yine zeytin ağaçlarıyla ilgili değişik haberler duyuyorum.
Yıllar önce, kulağı çınlasın, Sosyal Bilgiler öğretmenim Mustafa Fırat, 1939 yılından bu yana yürürlükte olan ve zeytinliklerle ilgili bir yasadan bahsetmişti: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin ve gatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.”
İşte, yıllar önce öğretmenimden duyduğum, Atatürk’ün özenle korunması gereken bir ağaç olduğu için yasa çıkarttığı Zeytinlerin; bugün kesilip rant sahasına dönüştürebilmek için yasayı değiştirmeye çalışıyorlar.
Merak ediyorum kimle, ne antlaşması yaptınız da benim bereketime, sağlığıma dokunuyorsunuz?
Benim ülkemin iklimi zeytin yetiştirmeye en uygun yerlerden biri.
Acaba iklim değişti de benim mi haberim yok?
Bu ülke tarım ülkesi efendiler; zeytini kes, elmayı kes, cevizi kes, buğday ekme, fasulye ekme, mısır ekme, pamuk ekme…
Ekmeyelim, keselim de nereye kadar?
“Cep delik cepken delik…” demiş Orhan Veli.
Bizim gemiciklerimiz yok, yatlarımız, katlarımız yok.
Ayakkabı kutularımız hiç dolmadı.
Köylüyüz biz Efendi!
Toprak anaya sırtını dönersen aç kalırsın. Beton yığınları ya da ne peşindeysen bunlar geçicidir.
Gel sen dedemi dinle:
“Toprak zenginliktir. Zeytin berekettir!”
SAYGILAR…