Gazeteler, televizyonlar; Türkiye, bölge ve dünya gündeminde yer alan konularla ilgili haberlerle yaptıkları yorumlarla, halkı aydınlatmaya çalışıyor. Her biri konuyu; bağlı olduğu merkeze göre farklı açıdan ele alıyor, zihinlere istenilen algıyı yerleştirmeye çalışıyor.
Halk arasında mankafa denilen, meslek sahibi olmuş kişilerle, her nasılsa bir yolla profesör unvanı almış, para kazanma ya da bürokraside bir yere gelmek için çaba sarfeden ama hiçbir bilimsel esere imza atmamış tipleri bir tarafa bırakırsak, aydın denilen kesimin dayandıkları ideolojik temel bakımında her konuya baktıklarını görüyoruz.
Bir tek Türkiye odaklı düşünmeyen bu beyinler; ne yazık ki rahatlıkla yabancı kültürlerin taşıyıcısı olabiliyorlar, siyasi anlamda ise işbirlikçiliği tercih etmekte sakınca görmüyorlar.
Oysa; Türkiye, yine çok cepheli bir ateş altında. Sürekli tehdit ve taciz altında tutuluyor. Milli/Ulusal refleksler yavaşlatılmak ve milli/ulusal direnç kırılmak isteniyor. Bir şey yapmak için tehditlerin neler olduğu bilinmelidir. Bilinirse, önlemler alınabilir. Önce görmek ve tanımak gerekir.
Görünen o ki; Türk Milleti, kimliksizleştiriliyor.
Anadolu, ilk uygarlıkların ortaya çıktığı bir yer. Yine çeşitli uygarlıkların kurulup geliştiği bir alan üzerindedir. Bu topraklarda kurulan devletlerin hemen hepsi önemli olaylarında belirleyici olmuştur. Hitit, Lidya, Roma, Selçuklu, Osmanlı Devleti bunlar arasındadır.
Türkiye’nin huzurlu, güvenli, kalkınmış, refahı artmış, hak ve özgürlükler ülkesi olmaması için her türlü çirkin girişim, entrika, terör, kriz yaşatılıp duruluyor.
Bu halk, emperyal duyguları tatmış ve dünyaya düzen vermiştir. Şimdilerde emperyalizmin aracı olarak Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Balkanlarda sözcüsü durumundadır. AB ve ABD’nin ve bir şekilde başımıza geçirilen işbirlikçilerin yapmak istedikleri bu değil midir?
Topluma yerleştirilmeye çalışılan aktarma tüketim kültürünün kullan-at ilkesi geleneksel kültürel öğeler yanında düşünceyi, geçmişi, kısaca her şeyi kullanıp atmayla sonuçlanmıştır. Geçmişin unutulması, geçmişteki çözümlerden yararlanmama sonucunu da ortaya çıkarmıştır.
Toplum; giderek geçmişi daha az anımsıyor, düşünce modaya teslim oluyor. Yine; geçmiş, itirazla karşılaşmadan hüküm sürmektedir. Bunun aşılması için öncelikle hatırlanması gerekir. Geçmişteki çözümleri unutuyor ve hatalarımızı tekrar ediyoruz!
Yeni adına eskiyi rafa kaldıran günümüz eleştiri tarzı, devrin zihniyetinin bir parçasını oluşturur; unutarak temize çıkmaya ve savunmaya yarar. Kısacası, toplum belleğini ve onunla birlikte aklını yitirir. Geçmişi düşünme yeteneksizliğinin ya da gönülsüzlüğünün bedeli düşünememektir.
Bellek yitimi, geçmiş düşünceyi fazladan bir entelektüel çöplük gibi sırtından atan radikal ampirisizm ve pozitivizmden, kuramlara kadar çeşitli biçimler alır.
Bu arada kitleleri uyuşturmak için ateş suyunu sadece Amerikalılar kullanmadı. Rusların da benzer politikalar izlediğini, SSCB dağıldıktan sonra görüldü. Ateş suyunun adı da votkaydı.
Dünün emperyalizmi, bugünün küreselleşmeciliği, ateş suyu etkisi yaratan birçok araç geliştirmiştir.
Alkol ve Uyuşturucu Bağımlılığı
Kültürsüzleştirmek, Ödlek Tavşanlar Yetiştirmek
Yabancı Dilde Eğitim
Cinselliğin Yozlaştırılması
İdeolojilerin Saptırılması ve İçeriksiz Kavramlar
Bilimsel Bilgiden Uzaklaştırma
Dincilik ve Sahte Din Anlayışı
Yapay Gündem
Bunlar; toplumu belleksizleştirmeye, kimliksizleştirmeye ve kişiliksizleştirmeye yol açmaktadır.
Sömürgeleştirmek istedikleri Türkiye’de, zihinler yeniden inşa ediliyor. Oluşturulmaya çalışılan, bizim olmayan, yapay, emperyalizmle dost ve uşağı bir zihindir.
Sorun; Türkiye’nin varlığı ve bekası sorunudur!
Çözüm; Akıllı bilgili bilinçli insanların, ortak değerlerde birleşmesi ve hareket etmesidir.
Günün Sözü: Yetenekli cahillerin yönetiminde toplumların kaosa gitmesi kaçınılmazdır.