Onlar planlarını yaptılar, haritalarını yayınlandılar ve uygulamaya koydular.
Onlar kim mi? ABD-İngiltere-Fransa şer üçlüsü.
Sinsi planın uygulamasında; önce Türkiye’de milli devlet algısını, Türk Milleti anlayışını, bağımsızlık düşüncesini tersyüz edecek kadrolar yetiştirilerek iktidara getirildi.
Türkiye üs haline getirildi. Washington, Londra-Paris üçgenine İstanbul dahil edildi.
BOP genel anlamıyla Büyük Ortadoğu Projesi, resmi adıyla Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi ABD’nin batıda Fas, doğuda Moğolistan, kuzeyde Çeçenistan, güneyde Yemen’e kadar uzanan bir coğrafyada yer alan ülkelere yönelik siyasi, hukuki, bilgi/eğitim, ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarını içeren kapsamlı bir İslam coğrafyası dönüşüm stratejisidir. Uzun vadeli bir değişimi hedeflemektedir.
BOP; ABD’nin Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz, Richard Perle ve William Kristol öncülüğünde, 1997’de oluşturduğu Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin (PNAC) bir unsurudur. ABD Kongresinin 1957’de kabul ettiği Ortadoğu’da Barış ve İstikrarı Koruma başlığını taşıyan ve Eisenhower Doktrini olarak anılan kararı, BOP’tan farklı değildir.
NNSS 02 olarak kodlanan Ortadoğu’da ABD’nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrası Analizi, (New National Security Strategy of The USA in the Middle East Apost September 11 Analysis) adlı belgeye dayandırılmaktadır. ABD bu politikasını farklı yollarla açığa çıkarmaya başlamış ve ABD- Orta Doğu Serbest Ticaret Alanı önerisi ve Aralık 2002’deki Orta Doğu Ortaklık Girişimi bünyesinde destek programları bunları oluşturmuştur.
ABD’nin bu projesi ile bölgedeki 27 ülkenin sınırlarının değişmesi hedefleniyor. Bunun ilk adımları da Afganistan ve Irak’ın işgalleri ile atılmıştır. İkinci hedef enerji kaynaklarının ele geçirilmesidir. Daha şimdiden bölge petrollerinin yüzde 40’ı olan Irak petrolleri, Afganistan’daki zengin uranyum kaynakları fiilen olmak üzere el değiştirdi. Bu durum dünya bor tuzlarının yüzde 75 ine sahip bulunan Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Üçüncü olarak yüksek ve ileri teknolojinin bölge ülkelerinin eline geçmesi de engelleniyor.
Küresel sömürü aracı olan doların mevcut hegemonyası sürdürülecek. Bölgedeki enerji kaynakları da kullanılarak bu ülkelerin ekonomik olarak felç edilme durumunun sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Öyle ki her imkana sahip olan bir ülke bile doları yoksa hiçbir şey yapamaz haldedir. Dolar bulmak için ise ya borçlanması ya da mevcut imkanlarını başka birilerinin bastığı kağıt parçaları ile değişmesi gerekmektedir. Bunun da özellikle bölge ülkelerinin köleliğinin devam etmesi anlamına geldiği çok açıktır. Yaşadığımız bu coğrafyaya yönelik hesaplar, bu coğrafyanın gerçeklerini, dinamiklerini, değerlerini yok sayarak belirleniyor. Bu nedenle ABD’nin en önemli hedeflerinden birisini İran oluşturmaktadır. ABD, nükleer projeleri bahane ederek İran’ı vurmak için gün sayıyor.
Daha fazla demokrasi söylemleriyle, ülkede karışıklık çıkartılıyor.
ABD kendi propagandasını yaptırtmak için; gazeteciler, akademisyenler, STK mensupları satın alıyor, eğitiyor, görevlendiriyor. Gazeteciler, gazete sütunlarından bir yandan ABD’ye övgüler yağdırırken ülkedeki azınlıklara destek vererek Amerikan misyonerliğine soyunuyor. Gazetecilerin satın alınması için Pentagon’un ayrı bir birim kurduğu belirtiliyor. Buradan aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkedeki gazetecilere milyonlarca dolar gönderiliyor.
ABD; ülkeleri böl, parçala, yönet taktiğini uygulayarak kontrolü altında tutuyor. Bunun zeminini hazırlamak için, öncelikle sivil toplum örgütleri, bölücü unsur ve terörist grupları kullanıyor. Öncelikle ABD sivil toplum kuruluşlarına Soros gibi darbe finansörlerinin aracılığıyla para yağdırıyor. Bu paralarla meydanlara çıkan Amerikancı sivil toplum örgütleri daha fazla demokrasi söylemlerini dile getiriyor. Azınlıklara daha fazla özgürlük isteyen bu örgütlere, sözde insan hakları raporlarıyla destek veriliyor. Bu raporlar aracılığıyla hedef ülkeler uyarılıyor. Bu arada, hedef ülkeyi tehdit eden terör örgütleri finanse ediliyor. Teröristler ülkede karışıklık çıkartmak için silahlı mücadeleye başlıyor. Bu unsurlarla mücadele etmek isteyen güvenlik güçlerinin yetkileri ise, baskı yapılarak kısıtlanıyor.
ABD’nin 135 ülkede askeri, 702 civarında askeri tesisi var. Ordusunun yüzde 18’e yakını başka ülkelerdedir. . Bu üsler bölgesel savaşlara göre dizayn edilmiştir.
ABD’nin Operasyon kuvvetleri sahadadır. ABD’nin çeşitli ülkelerde Pentagon’a bağlı özel birlikler konuşlandırmıştır. Washington Post gazetesine göre, operasyon planlaması yapmaları ve istihbarat toplamaları için 20 ülkedeki ABD temsilciliklerine özel birlikler gönderildi. Ülke dışındaki Amerikan birlikleri yabancı ülkelerde girişecekleri operasyonlar öncesinde artık daha az engelle karşılaşıyor. Buna göre, özel kuvvetlerin gerçekleştireceği operasyonlar için o ülkedeki Amerikan büyükelçisinden izin alma zorunluluğu kaldırıldı. Askeri operasyondan diplomatik temsilcinin haberdar edilmesi yeterli olacak.
ABD; terörle savaş’a yaklaşımını değiştirmiş, bu kampanyasını artık, Uzun Savaş diye nitelemeye başlamıştır. Yeni terörle mücadele planıyla buna bağlı iki farklı öneri paketinin onaylanması ve hayata geçirilmesi Pentagon’un birinci önceliği haline geldi. Söz konusu planlar, farklı bir askeri komuta merkezine teröre karşı uzun bir savaş yürütme görevinin verilmesi anlamına geliyor. Buna göre ABD’nin bu özel birlikleri rahatça çeşitli ülkelerde suikastler de dahil her türlü operasyonu yapacaktır.
Türkiye yürütülmekte olan kapsamlı bölgesel operasyonlarda kilit ülkedir. Yeni Osmanlı, Hilafetli İslam ülkeler birliği liderliği hayalleriyle Küresel güç odaklarının emirlerini yerine getiren siyasi, akademik, medyatik kadrolar işbaşındadır. Türk Milletinin devre dışı bırakıldığı Federatif bir ABD eyaleti devlet modeli projesine karşı Türk Milleti uzun dönemli savaşa hazırlıklı olmalıdır.
Günün Sözü: İradesi başkasının elinde olanların yönetiminde devlet yıkılır, toplum çözülür.