Her TV kanalında herkes FETÖ konuşuyor, onun ne menem bir kan emici, din sahtekârı olduğundan bahsediyor. İşin en enteresan yanı da bizler: “Fetö art niyetlidir. Onun maksadı ŞEYH olmak değil ŞAH olmaktır. Ülkeyi de, ülkenin insanını da, güzel İslam’ı da onun elinden kurtaralım” dedikçe. Bizleri din düşmanı, yapılan hizmeti hazmedemeyen, “Hoca Efendi” düşmanı ilan edenlerin televizyonlarda birer Fetullah uzmanı gibi konuşuyor olmalarıdır.
Ey muhteremler, dün neredeydiniz?
Ülke buna odaklanmışken ben de biraz kitap karıştırayım dedim. Ermeni tehciri ve “Sözde Ermeni soykırımı” iddiaları üzerine çalıştım.
Çok enteresan bilgilere ulaştım. İç ve dış basında öyle hava estiriliyor ki, sanki bütün Ermeniler TEHCİR edildi ya da toptan imha…
Etmeyin eylemeyin beyler! Tarih yalan söylemez. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Osmanlı asla Ermenileri toptan tehcir eylememiştir. Soykırım iddiaları ise İFTİRADAN öte bir şey değildir. Soykırım halkların dilini keserek yok etmek ister. Dili yok edilen halklar çok kolay asimile olur.
Acaba Türkler, böyle bir uygulamayı yapmış mıdır?
Tarihten bir örnek: Tehcir olayından beş ay sonra: 02. Eylül.1915 Maarif Nezareti bir talimatname yayınlıyor. Adı: “Mekâtib-i Hususiyye Talimatnamesi”
İktidarda da sürekli “TÜRKÇÜLÜK” yapmakla suçlanan, kötülenen, pek çok meselenin müsebbibi görülen İTTİHATÇILAR var.
Bunların eğitim dilini nasıl düzenlemesini beklersiniz? Şöyle olabilir mi? “Okullarda öğrenim dili Türkçedir, Dersleri de Türk öğretmenler verir.”
Hiçte böyle değil. Bilakis tam tersi bir uygulama yapılır. Talimatnamenin 6. Maddesi: ”Her Osmanlı cemaati kendi dilinde eğitim yapar. Ancak bu okullar Osmanlı’nın resmi dili Türkçeyi de öğrenmek zorundadırlar. Ermeni okullarında Ermeni öğretmenler, Rum okullarında Rum öğretmenler, Yahudi okullarında Yahudi öğretmenler ders verecektir.”
İşin asıl can alıcı noktası ise talimatnamenin 26. Maddesine göre bu okulların öğretmenlerini: Yahudi, Rum ve Ermeni cemaatlerinin ruhani liderlerinin seçecek olmasıdır.
Şimdi zurnanın zırt dediği yere gelelim. Bu eğitim talimatnamesini çıkaran Dahiliye Nazırı Şükrü Bey’dir. Bu Şükrü Bey’i bıçağının iki yüzü de kesen İngilizler: “Ermeni kıyımcısı” diye suçlayarak Malta’ya sürgün etmişlerdir.
Oysa bu suçlama ile “dili kesilen” Osmanlı olmuyor muydu?
Atatürk bile iki Ermeni’ye: Agop Martanyan’a; DİLAÇAR, Berç Keresteciyan’a TÜRKER soyadlarını vermiştir.
Bunca gerçekler ortada iken, tarih bu gerçekleri yazarken utanmadan, sıkılmadan masum bir milleti: “SOYKIRIM” yapmakla suçlamak neyin nesidir Allah aşkına?
Hala “Soykırım” diyenleri ve savunanları anlamakta zorlanmaktayım.
Gerçekleri başka kalıplara sokarak tanınmaz hale getirenlerin amacı, tarih yazmak değil: birilerine taşeronluktur.
Esen kalınız.