Ülke dönüşüyor cumhuriyet; “Yeni Türkiye” adı altında evrimleştirilmeye çalışılırken. Yeni Türkiye’de:
Türk, yok,
Türklük, yok,
Atatürk, yok,
Cumhuriyet, yok,
Hukuk, yok,
İnsan hakları, yok,
Diyanet, yok
Varlığım Türk varlığına armağan olsun, yok,
Kadının ise kendisi yok.
Yeni Türkiye’de olacaklar ise:
Apo, var,
Şivan Perver, var,
Şıhlık, var,
Müridlik, var,
Mele, var, kaygı ve endişesindeydik.
Böylesi bir Türkiye’yi kökü, dışarıda kolları, Türkiye’de Cemaat ya da Hizmet Hareketi adıyla kamuflajlı birileriyle kol kola yapmaya çalışıyordu S. Başbakan.
Bu birliktelik, büyük Türkiye’yi idare etmek kolay değil mantığıyla, küçük eyaletlere bile dönüştürmeye, hatta bazı bölgeleri Türkiye’den ayırmayı bile düşünüyorlardı. Bunun mantığı ve cilası da, “Anaların gözyaşı akmasın- Şehit haberleri gelmesin” söylemiydi. İddialar bu şekildeydi.
Bu birliktelik, epey de yol almıştı:
Balyoz, Ay ışığı, Poyrazköy, Ergenekon kumpaslarıyla sindirilmiş. PKK ile dişe diş mücadele eden değerli paşalar, Silivri’ye doldurularak; TSK pasifize edilerek kışlasına hapsedilmişti.
Milli Eğitim, yapılan yasal değişikliklerle Millilikten çıkarılmış; ne eğitimi, ne öğretimi olmayan bir sisteme yönlendirilmişti.
Böylece, düşünmeyen, akıl etmeyen, yorumlamayan cahil, tembel, kredi kartına ve akıllı telefonlara bağımlı bir gençlik hedeflenmişti.
Yasama, seçim sistemi sayesinde gücünü seçmeninden değil, genel başkanından alan hadım, konuşamaz, üretemez, parmak kaldır-indir sistemiyle kontrol altına alınmıştı. Yasalar milletin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda değil hükümetin ve S. Başbakan’ın istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda çıkarılır hale getirilmişti. İddialar böyleydi
Zaten “tam bağımsız” olduğu su götürür Yargı sistemimiz, son oynamalarla hükümetin arka bahçesine dönüştürülmek üzere.
Sosyal-medya, gerekli zaptı-rapt altına alınmak istenmekte.(İddialar böyleydi)
İşler bu kadar yolunda iken,
Her şey oldu oluyor derken.
Bizler ise dönüşen Türkiye’de HUMEYNİ görevini kim üstlenecek hesabındayken. Olmayacak bir şeyler oldu.
Herkesin bir hesabı vardı da, yüce Allah’ın (cc) da bir hesabı olduğunu unutanlar; 17 Aralık depremiyle uyandılar.
Hesaplar ters-yüz oluvermişti.
Suç ve günah ortakları; ellerinde savaş baltalarıyla birbirlerine saldırırken görülüverdiler.
Hesap, bir kere daha Türk milletinin hayrına bozulmuştu.
Biz Humeyni kim olacak hesabından; kim kimi bitirecek, düello nasıl bitecek hesabına geliverdik
Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler, Şerleri hayreyler.
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı