Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Seçimlerin Arkasından (1)

31 Mart 2019 yerel seçimlerinin süreç ve sonuçları bize şunları yaşattı ve öğretti:
 
1-Recep Tayip Erdoğan (RTE) Ayrıştırıcı:
 
RTE seçim sürecinde kendine destek vermeyen, rakip olan partileri ve kişileri çok suçladı. Seçmeni ayrıştırdı, bazı parti başkanları ve başkan adaylarını aşağıladı. Bu huy Cumhurbaşkanlığı makamına hiç yakışmıyor. Bir Cumhurbaşkanı birleştirici olmalı. Cumhurun başı, yurttaşlarımız hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar, birliğimizi, karşılıklı sevgi saygımızı yok edecek tutumlardan uzak durmalılar.  
 
 
2-Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Sakıncaları:
 
Siyasi rejiminiz parti başkanını aynı zamanda cumhurun başı yaparsa, bölme ve bölünme kaçınılmaz oluyor. Cumhurbaşkanı olan birisi bir de kaprisli ve kavgacı olursa, kendimizi yer bitiririz. Türkiye’nin aklı başındaki psikolog, sosyolog, politikacı, düşünür ve devlet adamları bugünkü örnekten hareketle, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin zararlarını anlatarak, önümüzdeki döneme normal bir sistemin hazırlanması için çalışma yapmalılar.
 
 

3-Rezil Oluyoruz:
 
RTE seçim propagandalarında Mansur Yavaş için: “Kazansa bile gönderilir” dedi, rakip adayları gizli-açık tehdit etti. Binali Yıldırım, kaybettiğini gördüğü halde, iktidarda olmanın verdiği “güç bende psikolojisi” ile; “seçimi ben kazandım, hayırlı olsun” dedi. Bu örnekler hem vicdanımızı incitti ve hem de dünyanın gözü önünde bizi rezil etti. Bu nasıl insanlık? Biraz erdemli olmak gerekir. Türkiye’nin geleceğini düşünenler, vakit geçirmeden, “daha vicdanlı, daha olgun, daha çağdaş, daha insan bir kuşak yetiştirmek için” eğitim sistemimizi düzenlemeliler.
 
 
4-Parti ve Medya Diktatörlüğü:
 
Bu seçimde iktidar partisi devletin tüm imkanlarını kullandı. Kamunun gelirleri iktidar partisinin yararına (kamunun zararına) kullanıldı. Medya dediğimiz basın-yayın organları iktidar partisine çalıştı. Ne gazetecilik ahlakı kaldı, ne onurlu insan modeli. Her şey eridi, eritiliyor. Sözde “Atatürkçü, Cumhuriyetçi, çağdaş” denen kişi, kuruluş ve partiler bile diktatörlüğü takviye ettiler. Halkımız bu tür parti ve medya kuruluşlarını da normal ve dürüst olmaya zorlamalıdır.
 
 
5-Türk Milliyetçiliğinin Eriyişi:
 
30-40 yıldır “Türk milliyetçiliği” tezi üzerine siyaset yapan bir parti, tarihinde ilk kez kendisini milliyet karşıtı, siyasal İslamcı ve proje bir partinin çadırında geceledi. Başta lideri olmak üzere, birçok üyesi kendi ölçülerini ve doktrinini çöpe atarak milliyet ve Türk hasmı kişileri ve onların partisini kurtarmak, bu kurtarmanın karşılığında kendilerini bir dönem daha ayakta tutmak için oy kullandılar, siyaseten intihar ettiler. Artık Türkiye’de-özellikle siyaseten-milli bir yapılanma zarureti vardır. İradesizlerle milliyetçilik yapılmaz.
 
 
6-Akıl Dışı Dindarlığın Geleceği:
 
Konya, Kayseri, Erzurum gibi illerde AKP yüzde 70, 60’larla seçimi kazandı. Nedeni, “AKP’nin dindar” olduğudur. Böylesi illerin AKP’li seçmenlerini konuştursanız, diğer siyasi partilerin “dinsiz, hırsız, ajan” olduğunu söylerler. Bu bir akıl dışılıktır (körlük, sağırlıktır), kokuşmadır. Kutsallarımızda akıl dışılık yoktur. AKP bu seçimde de din tüccarlığı yaptı, cennet bileti sattı. Konya’nın “mütedeyyin” birçok fuhuşçuları, Erzurum’un “takva sahipleri”, “dindarlar” gerekçesiyle AKP’nin ömrünü uzatıyor. Eskiden Konya’da “Sille Lastiği” denen bir ayakkabı vardı. O ayakkabı yumuşak, her tarafa döner, ayağı hiç havalandırmazdı, ayakları çok kokuturdu. O ayakkabılar aklıma geliyor; Konya, Kayseri, Erzurum gibi illerin havasız dindarlıkları ayaklarımızla birlikte beyinlerimizi de çürütüyor. Akıl dışı dindarlığın geleceği çürüme ve kokmadır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!