Lütfü Şahsuvaroğlu
Lütfü Şahsuvaroğlu

‘Bacı’ Günü

‘Bacı’ Günü

İzmir’de şehit düşen Polis Memuru Fethi Sekin’in cenazesi Elazığ’ın Baskil ilçesinde toprağa verilirken kız kardeşi, tabuta sarılarak ağabeyine seslenmişti. O sesleniş yürekleri nasıl da dağladı?

Başka bir Şehit Polisin ablası, önünden kardeşinin tabutu geçerken heyecanlandı ve “belki nefes alıyordur, bir açın, bir açın bakalım!” diyerek feryatlara gark oldu.

Her şehidin ya bir eşi, ya bir annesi, ya da bir kız kardeşi vardır. 

Onların yüreklerindeki yara herkesin yarasından daha büyüktür.  

Bugün Kız Kardeş GünüŞehitler kalkarak kabirlerinden ablalarına şöyle derler: 

Abladır yiğide takviye moral 

Hazar’a kardeştir Ural ve Aral 

Tanrım Rabia’ya komşu eylesin 

Ablam iki cihanda da aziz kal 

Bugün aynı zamanda Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun yıldönümü

Asker veya polis olsun kardeşinin vurulduğu ânı hisseder kız kardeşVe bin kez o ânı, o düğün gecesini yaşamak isteyen ruh da yukarılardan seyreder: 

Ömrümün en güzel çağı hasretinle karardı 

Karardı da gül bahçeler, garip bülbül ağladı 

Yere yattı her bir başak, yeşil bostan sarardı 

Zalimlere gün doğdu bak şeytan mermi yağladı 

Tezkereye üç gün kala zehir kurşun yollandı 

Nişanlımdan mektup geldi gözyaşlarım çağladı 

İmansızlar dört bir yandan üzerime çullandı 

Resmim düştü, küçük bacım feryat, figan ağladı 

Anneciğim yola düştü karaları bağladı 

Kahpe felek yolum kesti, ciğerlerim dağladı 

Avuçlarım açılmadı, söz ağzımda bulandı 

Dualarım duyulmadı; içim, göğsüm daraldı 

Arkadaşlar ismim andı, sanki asuman yandı 

Helallik de edemedim her işim yarım kaldı 

Metin babam metaneti içerinde patlattı 

Ne var ne yok içe attı, gözünden yaş akmadı 

Kalbi delik deşik oldu, ruhunu rahatlattı 

Öyle gitti koca çınar, kimse dönüp bakmadı 

Anneciğim yola düştü, karaları bağladı 

Kahpe felek yolum kesti, ciğerlerim dağladı 

Öldüm, öldüm; öldüm, öldüm; öldüm ölmeden önce… 

Yüzlerce askerimiz, polisimiz adı konmamış bir savaşta şehit oldular.

Adı konmamış dediğime bakmayın.

Bizim tarafımızdan adı konmamış…

Koyan adını koymuş: Büyük Ortadoğu Projesi diye…

Adım adım çeyrek asra varan süre içinde tatbik edilen bu senaryoya göre; önce Türkiye’nin etrafı ‘dizayn’ ediliyor, Irak, Suriye, Libya, Mısır, İran ve…  

Elbette pivot ülke konumundan hedef ülke konumuna getirilmesi kaçınılmaz olan Türkiye ile ciddî bir hesaplaşmaya gidileceği beklenmeli.

İslam âlemi, köklü bir medeniyet birikimine sahip olmakla övünürken karşı karşıya bulunduğu tehdidin tahlilini yapabilme kudretinde midir? 

Şüphesiz bu senaryolar ve tehdit algıları onu hayata geçirmeye karar verenlerin mıntıkasındaki algı ve davranış kodlarıyla uyum içerisinde bulunmalıdır.

Bin yıllık tarihi boyunca İslâm âlemi bugünkü kadar çaresiz, müflis, imajı kırık olmamıştı. 

Peki bu küresel kötülük merkezinin senaryosu nasıl boşa çıkarılabilir? 

Onun senaryosunda rol almayarak bunu başarabiliriz. 

Kendi tekstimizi yazarak.

Nasıl?

Normalleşerek. 

Önce kökdendinci yaftası yapıştı üstümüze.

Ardından sert İslam – Terör İslâm’ı ve yumuşak İslâm ayrımı…

Alevilik, Sünnilik, selefilik, ehli sünnet, İran İslâm’ı, Suud İslâm’ı ve daha neler neler…

Bölünme potansiyelini sürekli kaşırsanız senaristler de oynar. 

Montrö’de de öyle oldu. 

Montröcüler ve karşıtları diye ikiye ayrıldık yine…

Bir taraf bütün bağımsızlığımızın tehlikede olduğunu vurgularken karşı taraf, darbeci imajıyla köşeye sıkıştırıyor muhataplarını… 

Elçiler bile daha önce bildiri kaleme almışken şimdi darbeci mi, emekli mi oldukları meşkuk amirallerle bir arada gözükmek istemiyorlar. 

Zevzek suçlaması yapan ile rütbeleri söküp lojmandan atmaya kalkanlar dönüp millete “Montrö kırmızıçizgimizdir!” diyebiliyorlar. 

Nasıl ki her darbenin arkasındaki ukala ve had bilmez Coni, Hacivat Karagöz oyunumuzdan esinlenerek bize ait olanla bizi vurmayı planlıyorsa aynısı oluyor her beş yılda bir neredeyse…

ABD Deniz Kuvvetlerinin dünya yüzünde yüzlerce şirketi var ve müthiş bir kapitalist temerküze sahip.  

MHP’nin hükümet ortağı dönem. İçişleri Bakanlığı da yapmış eski İstanbul valisi o sıralarda güneydoğu illerinden birinde vali yardımcısı… Şanlıurfa ve Diyarbakır valileri pek hevesliler, yatırımın kendi illerine yapılması peşindeler.

Üzeyir Garih ile Amiral Işık Biren Hüsnü Yusuf Gökalp’ın bakanı olduğu Tarım Bakanlığı binasında üst düzey bürokratlara sunum yapıyorlar. Agro Endüstri bölgesi kurulacak GAP’a… 

Projenin iki sayfalık broşüründe “Arap and Israel Waters” yazıyor. Yani bizim Fırat ve Dicle suları öyle tanımlanıyor. Bu fakir, durur mu; hemen itiraz etti tabii… Yok efendim kem küm bu sefer…

Bu konunun başka veçheleri de var ama şimdilik ABD Deniz Kuvvetleri ile irtibatının olduğunu belirtip geçeyim. Yani ABD Deniz Kuvvetleri bizim amirallerden bazılarını ‘Ceo’ olarak çalıştırıyor olabilir. Montrö’nün delinmesinde en fazla istek sahibi kim? Elbette ki ABD Deniz Kuvvetleri…

Peki Rusya, Çin, Katar, ABD ve AB stratejilerine karşı Türkiye’nin kozları yok mu? 

Mümkündür ki, bu arızalı durum, ‘soft power’ ile bertaraf edilecektir. Bunun için de normalleşmek gerek

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!