Arslan Küçükyıldız
Arslan Küçükyıldız

Herşey Eskisi Gibi Olmasın!

Herşey Eskisi Gibi Olmasın!

Bugünlerde herkesin dilinde “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” cümlesi dolaşıyor. Başta sağlık olmak üzere her alanın uzmanları, ne olacağına dair tahminlerini konuşup yazıyor. Okuduğum en sağlam tahminlerden biri Ali Osman Mola’ya aitti. Mola, tarım ve ekonomi konusunda ciddi tahlilleri olan, sağlam verilere dayanarak hadiseleri tahmin edebilen nadide kalemlerden biri. Herkesin aksine Korona sonrası için tarımda beklentilerini yazdığı yazısında hiçbir şeyin değişmeyeceğini öngörüyordu.[1] Korona sarganı(pandemisi) sonrasında maddi alanlardaki ve özellikle tarımdaki gelişmeler için Mola’yı takip etmeli. Bugün üzerinde hiç durulmayan bir alanda; manevi Türk varlığında(kültüründe) ne gibi değişme ve gelişmeler yahut gerilemeler olabilir, sorusu üzerinde durmak istiyorum. (Culture/Kültür kelimesini özellikle kullanmamaya çalışmamın tek sebebi, yabancının varlığına göbekten bağlandığımızı göstermek içindir.)

Bildiğiniz gibi insanlar topluluk halinde yaşar. Sosyolojik olarak da en gelişmiş topluluk milletlerdir. Her milletin kendine has bir dili, müziği, tarihi, coğrafyası, sanatı, edebiyatı, davranış kalıpları, adetleri, gelenekleri, töresi, kısaca o millete ait bir bilgi birikimi ve bu kaynaktan beslenen insanları vardır. Her millet, kendi incilerini kendi denizinden çıkarır. (Kutadgu Bilig: Bilgi denizin dibinde bir inci gibidir. Denizden çıkarılmazsa, ha inci olmuş ha çakıl taşı, der.) Milletler gücü oranında başka milletlerin varlığından yararlanır veya etkilenir. Doğal olarak ya da zorla; hileyle. Kendi isteğinizle komşu veya uzak milletlerin varlığından işinize yarayacak olanları almak ve onu kendi varlığına, muhtemel olumsuz tesirlerini yok ederek eklemek, ondan yararlanmak, doğal etkilenmedir. Bunun dışındaki etkilenme ise üç türlüdür: 1. Güçlü milletin kendi varlığını size zorla kabul ettirmesi (kültür emperyalizmi) 2. Sizin bu varlığa sahip olursam ben de güçlü olurum diye onun manevi varlığını kendi isteğinizle sahiplenme. Dilinizi, müziğinizi bir yana bırakabilir, sanatınızı bu güçlü milletin sanatıyla değiştirebilir; adetlerinizi ve törenizi unutabilirsiniz. Bunun adı ise ahmaklıktır. 3. Sömürgeci milletin çeşitli hilelerle, habersizce kendi varlığını size kabul ettirmesi.

Türk milletinin manevi varlığını oluşturan yukarıda saydığın ögelere tek tek bakıp durum tespiti yapmak bile kitap hacminde bir iştir. Ben özetini söyleyeyim. Türk manevi varlığı ağır bir tehdit altındadır. Kendi varlık değerlerini işlemeyen Türkler, bu hazineyi unutup başka milletlerin varlıklarını körü körüne kullanmaya başladı. Kendi manevi varlığını bilmeyen, başka milletlerin varlığını kendi varlığı sanan ahmak bir nesil yetişti. Türk Devletini idare edenler Türk varlığını geriye atıp yabancı manevi varlıkları parlattılar. Örnek o kadar çok ki! Bir su gibi berrak ve çağıldayarak akan Türkçe, önce sokaktaki tabelalardan, sonra da konuşma ve yazımızdan kaybolmaya başladı. Yazılarımız takır tukur. Zevkle okunmuyor. Türk müziği yerini ne olduğu belli olmayan bir müziğe bıraktı; Türk desen değil, ecnebi desen değil, hafif desen değil, ağır desen değil; tam bir garabet. TRT gençlik müziği diye bu müziği bize yutturdu.  Çınarın bütün itirazına rağmen kimse dinlemedi ve ayrık otu her yere bulaştı. Sanatın her alanına bakınız; Türk’ten çok yabancı milletleri görürsünüz. Bunun devlet eliyle yapıldığını ısrarla söylemek lazım. Spora bakınız: Buz patenine emek verdiğimiz kadar yağlı güreşe veya aba güreşine önem verseydik, bu dallar olimpiyat dalları sporlar olurdu. Saymakla bitmez.

  • Türk manevi varlığına hizmet etmeyen devlet organlarına, yabancı milletlerin manevi varlıklarını yükseltme görevini kim verdi?
  • Türk çocukları nasıl oluyor da yabancı müzikleri kendi müziğine tercih eder hale geldi?
  • Vergilerimizle ayakta duran kurumlar, nasıl oluyor da Türk varlığına değil de yabancı varlıklara hizmet edebiliyorlar?
  • Bu kurumları yönlendirenler, nasıl oluyor da yabancı manevi varlıkların bekçisi gibi davranırken kendi varlıklarından habersiz olabiliyorlar?
  • Türk manevi varlığının her alanı yakından ilgilenilmeğe muhtaç iken niçin her dönemde ona üvey evlat muamelesi yapıyorlar?

Bunun birkaç sebebi olabilir:

  1. Manevi varlık alanını yönlendirenler Türk değildir; azınlıklara mensuptur, hizmet etmemeleri doğaldır.
  2. Şahsi menfaatleri Türk manevi varlığına hizmetten onları alıkoymaktadır. Mal, mülk, makam mevki gibi geçici zevklere meyilli ve zayıftırlar.
  3. Türk’tür ama kendi manevi varlığından habersiz yetişmiş, okul, çevre, gazete, radyo ve televizyonlardan sürekli gördüğü manevi varlıkları Türk’ün zannetmektedir.
  4. Uçurumun kenarındaki Türk varlığına sahip çıkması gerekenler ise yeterince donanımlı, hassas ve örgütlü değildir.

Kanaatimce bu dört sebep Türkiye’de Türk varlığının gittikçe yok olmasına hizmet etmektedir.

Yabancı milletlerin 18. Yüzyıldan günümüze kendi manevi varlıklarını başka milletlere zorla kabul ettirmeleri sömürgeciliklerinin bir gereği ve sonucudur. İçimizdeki azınlıkların, sömürgecilere yakın durması ve onların varlıklarını sanki bizim varlığımız imiş gibi bize yutturmaları da bir yere kadar anlaşılabilir. Ya gördüklerini Türk’ün zanneden ahmağı ne yapacağız? Manevi varlıklarımızı bilmeyen, öğrenmeyen, bunların geliştirilmesi için örgütlü mücadele veremeyen Türkleri nasıl harekete geçireceğiz?

Bugünlerde Korona mücadelesinde ikinci safhaya geçen milletlerin manevi varlıkları sayesinde bu insanlık felaketinden en az zararla çıkacaklarını, buna karşılık kendi manevi varlıklarına yabancı duran bizim gibi milletlerin bu sargandan çok ağır darbe yiyeceklerini düşünüyorum. Çünkü sıkıntıya düşen çocuklar gibi ana kucağına; Türk manevi varlığına sığınmamız gerekirken tam tersi olmaktadır. Türkü dinletmesi, Türk’ün örnek özelliklerini, güzelliklerini dillendirmesi gerekenler, yabancı milletlerin borazanlığına devam ediyorlar. Evet, size söylüyorum, haber bülteninizde yine, en son ve dolayısıyla gönül açma haberi olarak verilen haber, “Metallica” topluluğu haberi idi. NTV! Bu davranışınızın temeli nedir? Türk sanatçılardan çok sürekli yabancı sanatçıların gösterilmesinin amacı nedir?

Korona sonrasında sokaklardan, dükkânlardan yabancı tabelalar kalkacak mı? Mecliste bekletilen Türkçe kanunu çıkarılacak mı? Türk klasikleri yabancı klasik eserlerden önce evlerde okunur hale gelecek mi? Televizyonlarda Türkü, şarkı sunumu, diğer müziklerden doğal olarak fazla olacak mı? Güreş, atlı sporlar, cirit, çelik çomak spor kanallarının ana programları olacak mı? Türk çocuklarına Türk manevi varlığından çok yabancı milletlerin zenginlikleri gösterilmeye devam edilecek mi?

Sağlıkta, ekonomide, tarımda bizi nasıl bir gelecek beklediğini konuşup dururken, manevi varlık (kültür) alanında konuşmamamız biraz tuhaf değil mi? Konuşmalı ve gittikçe fakirleşen manevi varlık alanımızı zenginleştirmeliyiz. Yabancı manevi varlıkları ülkemizde hâkim kılmak isteyenler Türk varlığına ihanet içindedir. Devlet, Türk manevi varlığını beslemeye mecburdur. Amerika yerlisi kardeşimizin hikâyesinde olduğu gibi: Torunu dedesine sorar. “Dede sen hep bu ak ve kara itleri dövüştürüyorsun, hangisi kazanacak?” der. Dede de “Ben hangi köpeği daha çok beslersem o köpek kazanacak.” diye cevap verir.

Mevcut durumda olağanüstü bir gayret göremediğimize göre hiç bir şey değişmeyecek ve kötüye gidiş sürecek demektir. Çünkü böyle giderse belki adı Türk ama kendisi başka bir milletin değerleriyle tamamen doymuş olan bir nesil yoldadır.

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!