Küreselleşme; ekonomik, siyasi ve kültürel olarak hayatın her safhasında bir değişim ve etkileşimi ifade eden çok boyutlu bir kavramdır. Küreselleşme; bugün artık ulus devletleri, milletleşme olgusunu sekteye uğratan insanları her yönden kuşatma altına alan bir karmaşık kavramdır.
Küreselleşme bugün ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde ekonomik boyutlu bir kavramdır. Samuel Hangtington, medeniyetler çatışmasında aslında küreselleşmeyi analiz etmektededir. Hantington’un bahsettiği medeniyetler çatışmasında oryantalizm kastedilmektedir. Küreselleşme Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde kültürel ağırlıklıdır, çok boyutludur ve kültürel yozlaşmayı kendine parametre olarak seçer. Bugün AKP’ni başlattığı çok kültürlülük, etnik mikro milliyetçilik, Türkiyelilik gibi safsata kavramların arkasında emperyalizm ve onun sihirli sözcüğü küreselleşme kavramı gelmektedir. ”biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyen bir zihniyet küresel güçlerin Truva Atı görevini layıkıyla yerine getirmektedir.
Türkiye’nin en büyük sıkıntısı milletleşme sürecini tamamlamayışıdır; dolayısıyla milletleşme şuuru oluşmadığı için Türk milleti kendini taşeronların kontrolünde bulmaktadır ve tepki mekanizması oluşmadığı için küresel Truvalar istediği şekilde at oynatmaktadır. Mütareke döneminde İstanbul’u, Çanakkale’yi ve Anadolu’yu işgal eden dış güçler bile ”biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” cesaretini gösterememiştir. Bugün gelişen olaylar çok vahimdir. Türkiye adım adım bölünme ve parçalanma sürecine götürülmektedir. Milliyetçiliğe saldırı karşısında en güzel cevabı Sayın Kamer Genç vermiştir, bence MHP’nin vermesi gereken cevabı Sayın Genç vermiştir, Genç’i kutlamak gerekir. İnsanlara anladığı dilden cevap vermek gerekir, emperyalistlerin Truvalığına soyunarak bir millete hakaret etmek suç olmuyor, ona tepki vermek suç oluyor, sevsinler sizin demokratlığınızı, bu millet sizi ayaklar altına alacak merak etmeyin sizi de, küresel ağabeylerinizi de deliğe süpürecek.
Türkiye’de yaşanan anayasa tartışmaları ve APO denen katille yaşanan pazarlıkların temelinde Arap baharının Türkiye emelleri yatmaktadır. Libya’yı, Mısır’ı, Irak’ı kanla bölen ABD ve küresel ortakları Türkiye’yi anayasa değişikliği ile bölme emelleri peşindeler. Zaten anayasa değişikliği ile bebek katili ile pazarlıkların beraber yürütülmesi tesadüf değil küresel güçlerin ustaca politikalarıdır. Bu görüşmeler İmralı ile değil, terör örgütü ile Türkiye Cumhuriyeti’nin pazarlık çalışmalarıdır. Bugün PKK ile açıkça anayasa pazarlığı yapılıyor. PKK’ya özerklik Erdoğan’a başkanlık al gülüm ver gülüm. Oslo’da PKK terör örgütüne verilen tavizler adım adım yerine getiriliyor. APO, artık AKP’nin pusulası oldu, yol haritası veriyor, açlık grevlerini bitiriyor, geleceğe dönük projelerini açıklıyor. Türk halkı APO denen eşkıya ile meşgul ediliyor, hayaldi gerçek oldu! PKK uzantıları İmralı canisi ile pervasızca
görüşüyor, caniye Sayın diyor, güdümlü yandaş medya da bunu ballandıra ballandıra veriyor.
Dünyanın hiç bir yerinde hiç devlet, ömür boyu müebbet ceza almış bir katille pazarlık yapmaz. Zaten hükümlü bir kişi hukuken cezai ehliyeti yoktur, yani hiç bir şeyi geçerli değildir, ama ne hikmetse AKP bu caniyi fenomen yaptı, hayaldi gerçek oldu.
AKP’nin PKK ile pazarlık masasın esas gayesi yaklaşan yerel seçimlerdir. AKP kurulduğu günden beri en büyük hedef olarak seçim kazanma taktiği gütmüştür. Bilindiği üzere AKP, 2010 referandumunu Oslo’da varılan mutabakatla kazanmıştır. Amaç, PKK ile seçim öncesi pazarlık yaparak, seçim sonuna kadar saldırmazlık anlaşmazlığı yaparak, kitleleri kandırmak ”bak adamları gördün mü, PKK’yı nasıl bitirdiler” imajı vererek seçim kazanmak. Nnitekim, 2010 referandum ve 2011 genel seçimleri PKK ile yapılan pazarlık sonucu kazanılmıştır. PKK ile müzakere süreci artık AKP’nin seçim öncesi başvurduğu seçim taktikleridir. PKK seçimden önce niye saldırmaz? AKP’ye oy veren kitleler bu soruyu kendilerine sorması gerekir. Bebek katili, dün PKK’ya çağrıda bulunarak saldırmazlık tavsiyesinde bulundu, bunun şifresi ”biz seçim sonuna kadar saldırmayacağız, AKP de seçimi kazanacak, ondan sonra görüşmelere devam edeceğiz” AKP bu ortamı oluşturduktan sonra, MHP ve CHP’ye her türlü şantaj, sindirme, yıpratma ve uydurma bel altı kasetleri ile yıpratma, karalama kampanyasına başvurması an meselesidir. Gerek MHP ve gerekse CHP, bu komplolara karşı dikkatli olmalıdırlar. PKK ile müzakereden sonra seçimi kazanmak için geriye ne kalıyor, makarna, kömür servisini yürürlüğe sokmak ve muhalefete komplo kurmak. AKP’nin seçim taktiği budur. 2010 referandum öncesi CHP’ye ve 2011’de yapılan genel seçimler öncesi MHP’ye yapılan kirli tezgahın altında AKP’nin gizli emelleri açıkça görülmektedir. Tabi ki bu gizli ve kirli politikaların esas gayesi, deliğe süpürülme korkusudur. Deliğe süpürülme korkusu her türlü kirli tezgahları yaptırmakta ve her türlü teslimiyet politikalarına kapı aralamaktadır.