H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Türk Devleti Geleneğini Yaşatmalı!..

Salgınla birlikte bir kez daha sistemin bizi nasıl bencilleştirdiğini, yalnızlaştırdığını ve sahip olmamız gereken aidiyet duygularımızın, yok olma noktasına geldiğini görüyoruz. 
 
Günlerdir insanlara, ülken ve sevdiklerin için “evde kal” mesajları veriliyor. “MECBUR OLMAYANLAR dışarı çıkmasın” denilerek telkinlerde bulunuluyor ama insanlar hala sokaklarda, sahillerde, piknik alanlarında, son olarak da, online ev partilerinde.
 
Kendi hareket ve duygularını kontrol etmekte zorlananlar, sorumluluklarının farkında olmayanlar yüzünden bizlerde bugün, “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” noktasına geldik.
Ülke olarak hayati bir mücadele verilirken, “ toplu yaşamanın gereğini yerine getirmenin” ne kadar önemli olduğunu söylemekten yorulduk.
 
Peki, nedir insanları bu kadar vurdumduymaz yapan?
Mesele; mevcut sistemin kimliksizleştirdiği insanlar. Bu insanların kendini, yaşadığı topluma ait hissedememesi; yani, aidiyet duygularının eksikliği.
 
Aidiyet duygusu temelinde, “Sosyal ve Duygusal birliktelik” barındırır. Kişide yaşadığı topluma karşı sorumluluk ve güven oluşturur.
 
“Sokağa çıkmayın, bu sevdiklerinizin ve toplumun hayrına” deniliyor sizde bunu, yerine getirme konusunda bir kararlılık gösteremiyorsanız; “yaşadığınız toplumla herhangi bir gönül bağınız kalmamış” demektir.


 
Kapitalist sistemin istediği de, tam olarak budur. 
Sistem sunduğu amaçlar doğrultusunda yaşamanızı,  bencil, sadece kendi mutluluğunuz ve hevesiniz için çalışmanızı ister…
Demem o ki, “Aidiyet başlangıç değil sonuçtur.” 

Aidiyet duygunuz yoksa kolay kolay yaşadığınız toplumla bütünleşemez, ülkenizle aranızda derin bağlar kuramaz, “ben değil biziz!” noktasına gelemezsiniz. 
 
Bugün sistem ve Küresel güçler Milli Devlet yapımızın bozulmasını, ülke birliğimizin dağılmasını istiyor. 
Salgın onlara bu fırsatı verebilir mi?
Başka ülkeler için bir şey diyemem ama Türk Milleti tarih boyunca ağır sınavlardan geçmiş, kazandığımız her zaferle birlikte, inancımız ve birlik şuurumuz genlerimize işlemiştir.
 
O vakit, yapmamız gerekenler çok açık; 
Sistemin girdabından çıkıp özümüze dönmek.
Biz olabilmenin gereğini yerine getirerek, toplumla dayanışma içinde, “kendimizi karantinaya almak.” 
 
“Ellerimizi nasıl yıkarız, virüsten nasıl korunuruz?” kadar önemlidir, biz olmak!
 
Biz olmak demek! Bu zor günlerde, çaresizlerin, yaşlıların ve yoksulların yanında olmak demektir.
 
Bütün dünyaya örnek olacak bir toplum dayanışması ortaya koymalıyız.
Bu dayanışmayı gerçekleştirebilirsek eğer sadece virüsü değil, çürümüş ben merkezli sömürgeci sistemi ve Küreselcileri de yeneriz.
 
Bugün inzivaya çekiliyor, MECBUR KALMADIKÇA EVDEN ÇIKMIYORUZ!.
Ya evine ekmek getirmek için çalışmak zorunda kalanlar?
 
Onlar için de artık, devletin gereğini yapmasını bekliyoruz.
Devletimiz tek bir vatandaşını dahi mağdur etmemeli. 
Vatandaşlarımızın işleri, ekmekleri ve yarınlarıyla ilgili endişeleri acilen güvence altına alınmalı…
Ki herkes,   evinde ve sağlıklı kalabilmeli.
 
Şeyh Edebali’nin; Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gazi’ye verdiği o meşhur nasihati, TÜRK devlet geleneğini hatırlatırım; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!”
 
Batının lime lime döküldüğü bu süreçte, TÜRK Devleti geleneğini, TÜRK Milleti’de değerlerini ve kültürünü yaşatmalı ki; küresel sistem kurucuları da, virüs de gereken cevabı alsın.
 
Sağlıklı kalın!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!