Aslolan elbette ki, değerli yazar M.Aslan’ın dediği gibi, "İnsansan, insan san!" diyerek, insanlığı cinsiyetin hep önünde tutmayı bilmektir. Ama erkeğin eş ve eşiti olan kadın (gerekli olduğu yerleri) ihmal etmiş ve edilmişse ona da, çözüm aramak “ insanlığın” gereği değil midir?
Bu sefer erkekleri sorumlu tutmadan ‘öz eleştiri yaparak’ soruyorum: Kadınlar siyasette neden yok?..
“Bilgisizlikten, korkudan, sorumluluk duygularının eksikliğinden, siyasette var olabilme yöntemlerini bilmemelerinden, işlerinin yoğunluğundan, zordan, duyarsızlıktan… Evet hangisi? Sizce bu sorulara cevap bulsak, sorunu çözüp sonuca ulaşabilir miyiz, yoksa bu tartışmalar böyle uzayıp gider mi?
Fikrimce, bu sorulardan bizi bir nebze olsun sonuca götürecek olanı; ‘kadının kendini fark edememesi ve siyasette var olabilme yöntemlerini bilmiyor olması’dır. Buradan yola çıkarak da önce, kadının ‘farkındalık’ yaratması ve siyasete ısınma hareketlerine nereden başlaması gerektiği noktasında, bazı örneklemeler vereceğim…
Siyaset hayatın her alanında mevcut diyorsak ve kadının da hayatın bütün aşamalarında olması gerektiğini savunuyorsak, kadının sorumlulukları ve emekleri ile sıcak siyasete geçeceği köprüyü kurabilmesi ve o köprüden yüreklice karşıya geçebilmesini sağlamamız gerekiyor.
Bunun dışında, kadının, tesadüfen keşfedileceğini beklemesi, amiyane tabirle safça bir düşüncedir ki; ‘insan beyninin cinsiyeti yok’ diyorsak; kadın, daha kafadan(!) erkekle, aynı kulvarda yarışa başlayacak duruşu alabilmelidir. ’Tecrübe’ derseniz, o da anne karnında öğrenilmediğine göre, çıkılan yolculukta herkes alacağını alacaktır.
Şimdi kadının siyasete pişeceği en önemli alanı söylüyorum: sivil toplum örgütleri…
İşte o örgütlerden sadece biri, geçtiğimiz hafta; “Dünya’yı düşüncede, bakışta, yürekte, kalemde, seste, renkte ve çizgide güzelleştirmek için yola çıkıyoruz” diyen, Femin&Art Kadın Sanatçılar Derneği; 5. Uluslar Arası Resim Festivalini gerçekleştirdi… ‘Doğadan Sanata’ teması işlenen festivale yurt içinden ve dışından çok sayıda ressam, akademisyen ve kadın sanatçı katıldı. Bu kadınların ortak noktaları, kendi toplumlarının ve insanlığın sorunlarını dert edinerek, sanatla bu sorunları duyulur hale getirip, çözüm aramaktı…
Beş yıldır onlarca ressamın Trabzon’da; ‘doğa, sevgi ve barış’ için tek ses oluşturmaya çalışması, bu çalışmalar içinde kadının bilgilenmesi, tecrübelenmesi ve “düşünüyorsa”bir sonra ki adım olan siyaset adımı için ne kadar önemli değil mi?
Kadın, ister akademisyen olsun ister ev kadını, eğer siyaset düşünüyorsa, yardım dernekleri, sanat dernekleri ya da bir başkası fark etmez, mutlaka bir sivil toplum örgütlenmesinde çalışmalı ve o ortamlarda bilgilenip, tecrübelenmelidir. İşte kadını siyasete taşıyacak en önemli köprü de budur.
Bu arada, “kadının” siyasi partilerin kadın kollarında çalışmasının, “siyasette var olması açısından” getirilerini de göz ardı etmiyorum. Ama ben yine de ısrarla, bir konun altını çizerek; Sivil Toplum örgütlerinde edinilenlerin, yarın bir gün siyasete taşınması ve kadına katkısının çok fazla olduğunu belirtmek istiyorum.
Önemli olan bir konu da, “kadının” siyasete girmesi kadar orada-siyasette- kalmak için kararlı olması ve de vereceği mücadele ile her ne olursa olsun, her ortama ve döneme aynı inançla hazırlanmasıdır.
“Yani mesele biraz da; erkeğin yakasında değil kadının kafasındadır.”