Ben darbeci olsam sonuna kadar savunurdum.
Sayın Başbakan’ın dediği gibi ‘bülbül gibi öttüler’…
Hemen her darbeci inkârcı oldu.
İnkârcılık çoğunluğun davranış kodu haline geldi.
Sadece paralel yapı elemanları ve cemaat mensupları mı?
17-25 lafı arkasına saklanıp türlü türlü inkârcılıklar peşinde olanlar da cabası…
Yahu bir insan bu kadar inkârcı olur mu?
Şu kısacık ömürde bir insan, alamet-i farikasını inkâr üzerine kurar mı?
Faziletli insan bütün ömrüne ve hayatının her deminde yapıp ettiklerine kefil olur…
Hesabını da verir.
Son on yıl içinde o kadar çok insan tanıdım ki durmadan değişiyorlar. Yanılmışlar, kandırılmışlar, öyleyken böyle olmuşlar.. Aslında şöyleyken şöyle olacaklarmış.. Daha dün söylediklerini bile inkâr ediyorlar.
Dönüyorlar dönüyorlar dönüyorlar..
Ulan böyle inkâr üzerine kurulu yeryüzünde faziletli hangi dava var?
En soysuz memleketlerde bile tesadüf edilemez.
Darbe Gerekçeleri ve Darbe ile İhtilalin Farkı
Adam darbe yapıyor, ne için yaptığını açıklayamıyor.
Yarım yamalak bir TRT baskını sonrası yaptığınız bir açıklama var.
İnsan hiç darbenin haklılığı için, kamuoyu desteğini arkasına almak için bir takım gerekçeler sıralamaz mı?
Hani gerekçeleriniz?
Saysana…
“Türkiye kötü yönetiliyor…
Türkiye ABD çıkarları için bölgesel işbirliğinde huzursuzluk çıkarıyor ve stratejik müttefik olmada yeterli vasıflara haiz değil…
Hırsızlık, suistimal, adam kayırıcılık, rüşvet, irtikap had safhada…
Ordunun elini ayağını bağlayıp, teröristlerle işbirliği yapıp içerde ve hemen yanıbaşımızda Kürdistan devleti oluşturulmak isteniyor…
Vesayet zincirlerini kırma adına; Ergenekon, Balyoz vb sahte iddianamelerle ordunun en üst düzey kademesi içeri atılıyor ve herhangi bir savaş tehdidi karşısında moral olarak çökertilmek isteniyor.
Çözüm süreci adına bölücü terör örgütü bütün Kürtlerin temsilcisi ilan ediliyor ve geri dönülmez biçimde bölücü örgütün nihai hedefine hizmet ediliyor.
Şehir estetiği mahvediliyor, şehirler rantiye kapısı haline getiriliyor, tarihi dokusu ve kimliği bozuluyor. Şehir olmayınca temsil ettiğimiz kültür ve medeniyet de ister istemez ölüyor.
Üretim ekonomisi yerine rant ekonomisi, üç kağıt ekonomisi hakim hale getiriliyor. İnşaat sektörünü geliştireceğiz diye şehrin dokusu bozulduğu gibi insanımızı terörize edecek bir kent dokusu meydana getiriliyor.”
***
Bunları artırmak mümkün…
Bir tanesi bile darbeyi bilmem ama ihtilal yapmak için gerek ve yeter şarttır.
İhtilal…
Ruhlarda hal değişikliği…
Kalp değişikliği…
Estetik bakışta, bedii zevk ve anlayışta derin idrak ve şuur uyanıklığı…
***
Nasıl mı?
Eba Müslim Horasanî’nin yaptığı ihtilal gibi…
İslam ancak ihtilal ile gelir…
Başka türlü halk oyuyla gelecek değil ya…
Emevi saltanatının çizgiden çıkması ve ipek yolunu ele geçirip kapitalizme geçit veren yani biriktirmeye ve hırsının esiri olarak sömürmeye yönelik sapkınlık…
İşte bunun için Allah’ın dini elbette asıl çizgisine evrilecekti…
Bu nasıl olacaktı?
Emevi saltanatını ikna ederek değil herhalde…
İşte bu yüzden Eba Müslim Horasanî ihtilal yaptı…
Şanlı bir ihtilal…
Türkler de işte bu ihtilal sonrası kavim kavim, topluluk topluluk, boy boy Müslüman oldular…
Yoksa çok zordu…
Hatta Emevilerin(tabi Endülüs Emevilerinin o yüksek medeniyet ufkunu buna katmıyorum) yani Doğu Emevilerinin Talas’ta bizzat Türk katliamının intikamını almak üzere bütün Alpertunga yani Afrasyab ordularının tıpkı ateşperest İran’a saldırması gibi yeni bir taarruz hazırlığındaydı…
Fakat hilafetin Abbasilere geçmesi ve yeni halifenin yeni konsepti Türklerin halife ordusuna asker olmasına kadar gidecek süreci başlattı…
Abbasiler Samarra kentinde sırf Türklerden oluşan bir şehir inşa ettiler… Ordu kent…
El Cahiz’in yazdığı Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri adlı kitabı tam da bu süreci anlatır.
Türk’ün yüksek karakterini henüz Müslüman olmadan da keşfeden El Cahiz, bu kitabında Türk hakanının halife ordusunun genelkurmay başkanı ile mülakatına yer verir..
Ne güzel tariftir o…
İşte bütün bu değişim ruhlarda meydana gelen bir ihtilalin, bir inkılabın eseridir.
Yerleşik Karakter: Takiye
Darbeyi savunan kimse yok.
O zaman niye yaptın kardeşim darbeyi?
Belki de haklısındır ne bilelim…
Bir anlat bakalım…
Yetmez kurduğun kumpasın ve bir takım dünya nimetleriyle teşkil ettiğin çetenin kullanılması…
Evlilik planlamaları…
Para transferleri…
Menfaat ayarlamaları…
Makam mevki dağıtmaları…
Vb…
Uyuşturulmuş beyinleri haşhaşiler gibi kullanıp atıyorsun… Hadi o beyinleri sildik süpürdük…
Ama yarattığın toplumsal psikoloji bütün ümmeti sarmış, ne yapacağız? Öyle bir idol olmuşsun ki, bugün sana karşı durduğunu sananlar da senin karakterine sahip olmuş. Herkes sürekli takiye peşinde, sürekli inkar içinde…
Delikanlı adam kalmamış maalesef…
Yeni Darbe Peşinde
Darbe yapıyorsun ve her aşamasında takiye yapmaya devam ediyorsun…
Delikanlı ol be!
Fetullah Gülen baştan beri kıvırıyor…
Eskisi gibi…
Başarsa kim bilir neler diyecekti…
Bu kadar güya örgüt elemanını yitiriyorsun yine de zerre-i miskal üzülmüyorsun…
Hani nerede o eski ağlamalar, zırlamalar, burun silmeler?
Örgütün tamamı heder olmuş adam hala kıvırıyor…
Yine mi anlamadınız baştan beri bu adam, küresel gücün entegrasyonuna hizmet ediyor.
Sızıntı’dan beri… Ve itirafçılar o zamanlar işledikleri cinayetlerinin hesabını vermiyorlar…
Sen Necip Hablemitoğlu cinayetinin neresindesin ondan haber ver!
17-25 diyen safdilliliğin bu gerçekten haberi var mı acaba?
***
Küresel güce ve onun finans merkezine ve bütün dinleri tek bir din haline getirme peşinde olanlara hizmet veren himmetin mürşidi neden ağlamıyor artık…
Bu ülkenin çocukları hâlâ umurunda değil…
Yeni bir darbe peşinde…
Yeni bir küresel güç dizaynının hayâlini kuruyor.
Acaba NATO nasıl Türkiye’ye karşı harekete geçirilebilir onun hesaplarını yapıyor…