Muhalefetin muvazaalı olduğunu defaatle yazdık.
Karayalçın fobisini kullanarak ‘Gökçek gidecek – Sol Gelecek’ afişlerinin de bir üst akıl işi olduğunu ısrarla vurguladık.
Karayalçın’ın borçlarını kim ödedi diye soran çok zevat var Ankara’da.
CHP ile MHP AK Parti’ye muhalefet gibi dursalar da tayin edilmiş bir muhalefet izlenimi veriyorlar.
Hakiki muhalif görüşler yine AK Parti’nin beslendiği damarlardan geliyor.
Yusuf Kaplan ara sıra öyle yazılar yazıyor ki insanın okuyunca yüzü kızarır ve nedamet rüzgarları ensesinde dolaşır. İnsan dediysek de azıcık vicdanı kalmış iktidar çevrelerinden insanları kastediyoruz.
Muhalefet o kadarını da bilmez.
O kadar söylüyoruz.
Şehirlerimizi barbarlar istila etti diye…
Muhalefetten çıt yok.
Demek ki muhalefetin bir şehir ve çevre programı yok.
Yani bunlar büyükşehirlerde görevi maazallah devralacak olsalar mevcutların yaptığının aynısını devam ettirecekler.
Siz hiç Ankara’nın, yani başkentin dinozor heykelleriyle doldurulması karşısında muhalefetten doğru dürüst anlamlı bir eleştiri yapıldığını gördünüz mü?
AOÇ arazisinin işgal edilmesi ve üstüne en anlamsız parkın yapılmasına karşı bir bilgili-bilinçli sesin yükseldiğini gördünüz mü?
Kabirlerin, türbelerin, ancak yerinde bir anlam ifade eden yapıların oyun alanına monte edilmesi karşısında gerek il genel meclisinde, gerek belediye encümeninde, gerek TBMM’de bu saçmalığı sorgulayan bir insana şahit oldunuz mu?
Yahya Düzenli, Mehmet Doğan, Yusuf Kaplan ve bendeniz haylice yazı yazdık.
Turgut Cansever Hoca’nın o meşhur deyişiyle kubbe bir tas gibi çevrildi ve yere kondu.
Artık içinde ne zıkkımlanıyorlarsa?..
İslam şehir mimarisinden eser olmadığı gibi en ufak bir nedamet de gösterilmiyor.
Bu şehre çok zulmettik derken bile tarih öncesi yapılan yanlışlıklardan dem vuruluyor sanki…
Asıl içine düşülen zilletten kimse haberdar bile değil.
Yaptıklarının doğru şeyler olduğunu düşünüyorlar.
Şehrin göbeğinde iğrenç oyuncakların –heykel bile değil- oraya buraya fütursuzca konmasına kimse ses çıkarmıyor.
Kars’ın bilmem neresindeki ucube için isyan edilirken başkentin göbeğindeki ucubelerden kimse rahatsızlık duymuyor.
Profesör olan önceki Başbakan bile…
O kadar ısrarla vurgulamamıza rağmen saçma sapan açılışlara katılabildi ne yazık ki…
Tema parkıymış…
Sevsinler öyle tema parkını…
Mevlana’nın orada ne işi var?
Yok mu başkaca köçeklik…
Ecdada, kutsal değerlere, yapılara bu kadar saygısızlık ne cüretle yapılabiliyor?
Kabe’yi İstanbul’un ortasına koyma saçmalığından bunların ne farkı var?
Hele hele kapılar…
Ya bir de saatler…
Böyle şehir mobilyacılığı olur mu?
Böyle şehir estetiğinin İslam şehir mimarisiyle hiç ama hiçbir ilgisi olamaz.
Niçin o zaman Diyanet İşleri Başkanı konuşmuyor?
Niçin o zaman üniversitelerimiz o kadar sanat bölümleri olduğu halde seslerini yükseltmiyorlar?
Hepsi mi rantiyeye ortak yoksa?
Geçenlerde gazeteler CHP milletvekili Necati Yılmaz’ın TBMM’de soru önergesi verdiğini yazdı.
Sayın Yılmaz yüreklere su serpmiş…
Ha ha ha…
Merkez Lokantası’nın adı niye değişiyor, niye restore ediliyor, niye kuracı şöyle neden hatırası yaşatılmadı babından sorular…
Merkez Lokantası’nı savunun savunun da kardeşim bir tek kültür varlığı o muydu?
Koskoca AOÇ talan edilirken neredeydiniz?
Hem de kaç defa…
AOÇ’un ortasına yapılan ucubeyi niye hiç eleştirmediniz?
Belli ki bu tür dejenerasyon girişimlerden hoşnutsunuz.
Şehre karşı işlenmiş suçları bir bir sıralamaya kalksak bir tanesinde bile muhalefetin ne demek istediğimizi anlayacağından kuşkuluyum.
Sanırım onlar da Ankara’nın büyütülmesinden, nüfusunun artışından, her tarafın TOKİ, twins, towers, AVM, plaza oluşundan memnunlar.
Sanırım onlar da mera arazisinin üzerine üniversite, stadyum dikmenin faziletli bir şey olduğunu filan sanıyorlar.
Sanırım onlar da büyümeyi inşaatların devasa ve fütursuz yükselişi olarak ele alıyorlar.
Cami mihverli medeniyetin, İslami şehir dokusunun ne idüğünün onlar da bilincinde değil.
Herhangi bir MHP’li veya herhangi bir CHP’li mevcut iktidarı sadece “niçin bu ranttan biz de yararlanmıyoruz, bize de böyle bir şans gülmüyor niçin” diye ah u vah etmenin ötesinde eleştiremiyor.
Bir çevre, bir şehir bilinci ne yazık ki muhalefette de yok…
Merkez Lokantası duyarlılığı dışında bir duyarlılığı beklememiz abesle iştigal demek ki…
Konya’nın ortasına binlerce ton beton dökülüp mağara yapılmasına itiraz etmeyen, 21. Asırda Ortaçağ şehirlerinin şehir kapılarının modern şehrin girişlerine fütursuz konduruluşuna karşı çıkmayan, oraya buraya saat kulesi dikilmesini eleştirmeyen, şehrin siluetini yok eden TOKİ binaları dikilirken sesini çıkarmayan, hemen her kupon araziye yoğunlaşma sınırının çok çok üstünde yapılar kondurulurken protesto etmeyen, Eskişehir yolu koca koca ve saçma sapan devlet binalarıyla doldurulurken sorgulamayan bir anlayıştan ne beklenir?
Dikine dikine yapılaşmanın herkesi mest ettiği ortada…
Vay halimize!