Gerçek gündem ne?
Bence medya, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı ve hükümetimiz gündem saptırma peşinde.
Maalesef Türkiye’nin gündemi iki gazetecinin içerde yatıp yatmaması meselesi oldu…
Oysaki asıl gündem başka…
Asıl gündem pek acıklı…
Hal-i pür melâlimizi tam resmediyor.
Edirne’de hudut kapısında teslim ediliyor mülteciler tarafımıza…
Pek acıklı bir hâl…
Demiştik ya: Türkiye ‘Uluslararası Göçmen Kampı’ yapılmak isteniyor diye…
İşte; yapıldığının resmidir o…
Dönüp dönüp o resme bakın ve yıllar evvel ne demek istediğimi, Avrupa’nın yine bizi yüz yıl önceki tuzağa düşürdüğünü anlayın.
Bu cihan savaşı tuhaf bir savaş…
Eskilere bazen benziyor bazen benzemiyor.
Vekâlet savaşları terör örgütlerinin yeni oluşundan dolayı anlaşılamıyor ama eskiden de vardı o biçim savaşı başka topraklarda sürdürme taktiği…
Ama bu göçmen yönetimi ne yazık ki bizim bu savaşta daha baştan yenilgiyi kabul ettiğimizin, çaresizliğimizi tescillediğimizin işareti…
Henüz Başbakanımız Dışişleri Bakanı iken yapmıştık uyarımızı…
Ne yazık ki bizi dinleyen olmadı ve göz göre göre imzaladılar ülkemizi göçmen kampı yapan antlaşmayı.
Anlaşmanın adı: Türkiye içinde, KOLAY VİZE ANTLAŞMASI idi.
Sözüm ona tüccarlar bürokratlar gibi kolay seyahat edeceklerdi Avrupa’ya…
Avrupa gözlüğünden bakılınca da: GÖÇMEN İADE ANTLAŞMASI…
Çok taktik ve strateji geliştirdik, yazdık, ilgilileri uyardık.
Ama adımız Yiğit olmadığı için ya da fetvacı hocalardan, yahut saraya danışman olmadığımız için bizi kaale alan olmadı.
Ülkemizin aklı, ne yazık ki üç beş ‘profesörden evliya koyma avluya’ türünden kerameti kendinden menkul yaratıcı entelektüalizmden tek bir kırıntı sahibi olmayan işgüzarların eliyle teşkil olunmuş.
Gâvur da bunu bildiğinden yapabileceklerimizin sınırlılığını göz önüne alarak tarihçi Hammer’in tarif ettiği geçen asır İngiliz entelijansiyasının elinde oyuncak ediliyor o akıl…
Hammer’in dediği gibi, namuslu bir simsar kılığında her gailede çıkıp bir takım fırsatları kotarıyor yine İngiliz elçileri, devlet adamları, ajanları… İngiliz Yahudi aklının ve medeniyetinin çağdaş versiyonları… Ve her zaman olduğu gibi geç sömürgecilik intikali nedeniyle Almanya…
Üç kuruşa bizim aklımızı çöpe attılar.
Türkiye uluslararası göçmen kampı oldu.
Oysa yazmıştık. Avrupa komisyon ve konsey karar alma süreçlerini yakinen bildiğimizden bize nasıl bir istikbal hazırladıklarını tahmin etmeliydik…
O yüzden yazdık Kilis’teki göçmen kampının Edirne’ye taşınması gerekliliğini…
O zaman 45 bin civarında idi göçmen sayısı…
Ama azıcık uluslararası ilişkiler, azıcık tarih azıcık devletlerin ve örgütlerin niyet ve amellerini takip edenler görecekti ki savaşın soyutları büyüyecek ve gerek Suriye’nin gerekse Türkiye’nin demografik yapısı değişecekti.
Avrupa beş yüz yıldır kâhinin anlattığı günün korkusunu yaşıyor dedik.
Nostrodamus’un kehanetinden yola çıkarak tehdit algılarını ve ona karşı güvenlik stratejilerini hazırlıyorlar dedik.
Üç milyon kara adamın güneyden ve doğudan Avrupa’yı istila etmesi, bütün batılılar için dünyanın en büyük felâketidir.
Bu ise Türkiye’nin Avrupa nezdinde elindeki en büyük koz…
İşte bu kozu, devlet aklı pek ucuza sattı.
Şimdi sınırlarımızda, gümrük kapılarımızda göçmen iadesi sürecine hazırlanmalıyız.
Otuzar kişilik üç yüzer kişilik ilerde de üç biner kişilik göçmen iade törenleri…
Bakın sessiz sedasız ilki gerçekleşti.
Artık Avrupa arkasını getirir.
Yedik zokayı…
Avrupalılar kendi aralarında konuşuyorlar şimdi:
“Tuttu bu iş, yaşasın!”
İlerde yok “faşizm dirildiydi de, Avrupa kamuoyu yabancı istemiyor filan…” diye oralarda vatandaşlık verdiklerini bile iade edebilirler…
Zaten 11 Eylül’den Paris saldırısına kadar bir dizi operasyon sonucu Batı kamuoyunda İslamofobi almış başını gitmiş. Zaten onları haklı çıkaracak biçimde de İslam coğrafyasında IŞİD ve benzeri örgütler eliyle bir araya gelmesi düşünülemeyen İslam ile terör hep birlikte anılır olmuş…
Dolayısıyla adamlar kendi kamuoylarına göçmenlere yönelik acımasız tutumlarını izah etmek için bir ayrı gayretin içine girmeyecekler…
Devlet adamlarımız lütfen biraz feraset sahibi olunuz. Lütfen biraz ileriyi okuyabiliniz. Lütfen Batılıların taktik ve stratejileri üzerine biraz kafa yorunuz.
Bunların hiç birini yapamıyor musunuz?
O zaman lütfen eski yazılarımızı okuyunuz.
Ey halkım sen de göçmen iade törenlerine şimdiden hazırlansan ve yeni ENSAR VE MUHACİRİN olabilme psikolojilerini içselleştirebilsen diyorum.
Güneyden Suriye ve Irak göçmenleri…
Yarın İran’ı karıştıracağız ve oradan da Türkmen ve Azeri göçmenleri…
Öbür gün Kırım işgal edilecek yeniden. Kırım Tatar göçmenleri kuzeyden…
Haftaya… Batı’dan daha evvel kabul etmek zorunda kaldıkları ilk başta Suriye göçmenleri olmak üzere, son elli yılda Avrupa’ya yerleşmiş bütün Doğuluların ve Güneylilerin iadesi süreci…
Yarın, öbür gün, haftaya filan dediysem bunu Akif’in tarif ettiği Yarın gibi anla!
“Yarın’dan da yakın…”
Ama sen en iyisi mi Üstad’ın şu mısralarıyla avun:
“Mehmedim sevinin başlar yüksekte
Ölsek de sevinin eve dönsek de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın elbet bizim elbet bizimdir
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir”