ABD ile masaya oturmak lazım diye bir yazı yazmıştım.
Bunu ABD ile birlikte hareket etmek gerektiğini ileri sürdüğümü zannedenler olmuş.
Ülkeler kimlerle masaya oturmuşlardır?
Tarihe bir bakın bakalım, savaştıklarıyla…
Başka ne olabilir ki?
ABD ile masaya oturmanın gerekliliği bu iki yüzlü politikasından onu vazgeçirmek içindir.
PYD sevdasından uzaklaştırmak adınadır.
Bölgede İkinci İsrail demek olan Kürdistan sevdasının kendisine nelere mal olacağını yüzüne çalmak için…
Ona dünyanın kaç bucak olduğunu veya olabileceğini göstermek için…
Türkiye’nin elinde çok koz vardır.
Türkiye ABD’ye mahkum değildir.
ABD’nin Ortadoğu bataklığında boğulması içten bile değildir. Türkiye’nin yapacağı bir hamleye bağlıdır.
Bunu da en iyi ABD bilmektedir.
ABD bilgi toplumudur.
Dünyada olup biten her şeyden haberdardır. Geçen asrın İngiliz entelijansiyası mirası ABD’ye geçmiştir. Ayrıca İngiliz Yahudi aklının pişirilip harmanlandığı ve yeni oyun alanları icat ettiği merkezlerin çoğu ABD’dedir.
O bakımdan o oyun kurucuların yaptıkları yanlışları yüzlerine çalmak, imkan ve kabiliyetlerimizin bir kısmını göstermek için vakit geç olmadan ABD ile elbette masaya oturmamız lazımdır.
Bu arada tabii ki de Rusya ile de…
İran ile de…
Suriye ile de…
İstanbul’da Betonlaşma Devam Ediyor
TOKİ Başkanı İstanbul için 7 proje daha açıkladı…
Vay belalı başım…
Binali Yıldırım da Kanal projesinin güzergahı konusunda yeni hayal kırıklıkları ve yeni ümitler yaşattı…
Yeni spekülasyonlar kovalamaya başladı bu açıklamaları…
Şimdi ne olacak?
İnşaat sektörü biricik sektörümüz ya…
Kolları sıvadılar yine…
İstanbul hiçbir devirde bu kadar tahrip edilmemiştir.
Bu kadar tarihi dokuya zarar verilmemiştir.
Bu kadar devasa yapılaşma hiçbir zaman olmamıştır.
Sayın Başbakan’ın şehirlerin ihyası projesi dediği herhalde bu olmasa gerektir.
AVM, plaza, towers ve toplu konut sapkınlığı ile şehirlerin ihyası medeniyetin ibdası mümkün değildir.
Firavunların yapılaşmaları bile bunlardan masumdu…
Yeter artık İstanbul’a çivi çakmayın.
Kentsel dönüşüm filan da yapmayın.
Hiç ellemeyin.
Dokunmayın bile…
Kırılır çünkü…
Kristaldendir.
Adanmışlık
Sayın Cumhurbaşkanı’nı dinledim dün gece…
Adanmışlıktan bahsediyordu.
Adanmışlık benim kırk yıldır sıklıkla kullandığım bir kavram…
Bizi başka alemlerden ayıran en mümeyyiz vasfımız.
Adanmışlık olsa bugünkü Türkiye’de Fatih’in İstanbul’u fethettiği dönemden daha güçlü olduğumuzun şuurunda olarak yeni fetihlere kanatlanabiliriz.
Eksik olan adanmışlığımızdır.
Fatih’in bu kadar ordusu yoktu.
Bu kadar okumuş bu kadar zengin kadrosu yoktu.
Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde bugünkünden güçlü değildi.
Anadolu’da da hiçbir zaman bugünkünden daha fazla Türk olmadı.
Eksik olan adanmışlıktır evet…
Fakat adanmışlıktan bahseden birinin adanmış olması icap eder.
Adanmış arkadaşları bir de…
Yanına topladıkları fırsatçılar, işgüzarlar, kıyakçılar, dalkavuklar olmamalı.
Adanmış insanlar olmalı…
Üç kuruşluk dünya menfaati için değil gerçekten adanmış insanlarla hiç karşılaştı mı acaba Sayın Cumhurbaşkanımız?
Karşılaşmıştır elbette vakti zamanında da, hiç ortak bir projeye imza attılar mı?
Karşılıksız kaç dava adamı var etrafında?
Bunu niye söylüyorum aslında bütün liderler yalnızdır. Yalnız ve dostsuz…
Kaymaya görsün ayağı bir toplumun derdi Sezai Karakoç…
Kaymaya görsün saltanat görün bakın batan gemiyi ilk kimler terk ediyor?
Liderler acaba hiç merak ediyorlar mı, bu etrafımdaki insanlar benim herhangi bir statüm olmasa da yine benimle beraber olurlar mı?
Hakikati bana bunlardan kaçı söyleyebilir eğip bükmeden…
Hiç akıllarına geliyor mu?
Adanmışlık bin yıllık tarihimizde en büyük hasletimiz. Ayırt edici vasfımız.
Alameti farikamız…
Fetihleri gerçekleştiren birinci amil o…
Gerisi ardı sıra gelir…
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı