Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Başbakan’ın Nüfus Politikasına Bir Derkenar

Başbakan’ın düğünde toyda Türk nüfusunun artması için gelinlere damatlara açıktan açığa çoluk çocuk tavsiyesinde bulunmasını, âdeta uluğ Türk hakanının Büyük Doğu’ya fermânı veya başbuğun budununa sempatik buyruğu gibi algıladım ilk başlarda…

Rahmetli Türkeş de yüz milyonluk büyük Türkiye idealini bizlerle paylaşıyordu. Bir ülkenin demografisi konvansiyonel olarak da temel güç parametrelerinden birisiydi ebedî olarak…

Rahmetli Özal da zaman zaman hele bir yüz milyonu aşalım o zaman bazı ülkelerin yan bakmasına karşı elimize geçecek kozların hesabını yapardı.

Başbakan’ın önceki liderlerin izini sürmekten başka, son on yıldır gerçekleştirdiği yahut vesilesi olduğu ekonomik istikrar sonucu Türkiye’de servetin el değiştirmesiyle nüfusun ihtiyarlaması ve keyif ehli olmasına paralel olarak göstergelerin bazı tedbirlerin alınmasını zorunlu hale getirdiği gerçeğinden hareketle hem aile kurumunu ayakta tutmak, hem de gençleştirme vizyonunun sözcülüğüne oynamak gibi bir stratejisi de olduğu muhakkak.

Ayrıca demografik yapıdaki geleneksel dengenin bazı iç dinamikleri tersyüz edecek biçimde bozulduğu ya da bozulmaya başladığı bilgisi de malumlarıdır.

Bu yüzden bir takım teşviklerin gündeme gelmesi kaçınılmazdı ve taşıdığı mesuliyet ona bilinen konuşmaları yaptırıyordu.

Ahmet Hakan’ın programında da mesele bütün veçheleriyle tartışıldı.

Ahmet Hakan, Başbakan’ın düğünde toyda üç çocuk tavsiyesini yapmasını normal bulurken teşvik konusunda somut adımlar atılmasını uygun bulmadığını ilan etti. Devletin vatandaşın işine karışmaması gerektiğine de işaret edildi.

Fakat ben tam tersini düşünüyorum.

Devlet adamları bazen millî politikalarla ilgili bilfiil söylemleriyle ve eylemleriyle önderliğe soyunabilirler. Bu, sosyal mobilite açısından önemli olduğu kadar moral bakımından da büyük katkılar sağlar. Ayrıca “bizden” kanaatini pekiştiren bir propaganda aracı olarak da kullanılabilir. Ancak bu meselede “asla söylenmeyip, dillere düşürmeyip bilakis teşvik uygulamalarıyla sonuç alınması” metodunu benimsemeliydik.

Mesela çalışan kadınların doğum izinlerini artırmak, ücretli izinlerin süresini uzatmak önemli bir tedbir olabilir. Çok çocuklu doğurgan ve fakat ekonomik ve entelektüel seviyeleri düşük kesimlerin “yaşam” standardlarını yükseltmek için tedbirler almak ve çocukların eğitim ve sağlık sorunlarıyla ilgilenirken gerektiği kadar çocuk sahibi olmaları yolunda rehberlik yapmak gerekirken âdeta tersi bir politik çizgi takip edildi bugüne kadar… Ulu orta nüfus kontrolünü abartarak doğurganlığı ilerde asla geri gelmeyecek biçimde okumuş ve çalışan kadınlarda kendiliğindenlikle durdurmak biçimindeki politik yanlışa gidildi. Bu bakımdan millî bir nüfus politikası gerekiyordu. Bu yönetişimsel olarak kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri, strateji, eylem planları ve geri beslemeleriyle devlet kademelerinde pişirilmesi ve medya lakırdılarına düşürülmemesi gereken bir politika olmalıydı. Ama ne yapsın Başbakan? Böyle bir yönetişimsel eylem planı gerçekleştirecek vasıf kadroda yok… O da kendini ortaya koydu tabiÎ olarak…

Evet bir pilot uygulama yapılabilir ve çalışan kadınların doğum izinleri (ücretli olarak) iki yıla çıkarılabilir. Ciddî bir veri tabanı da teşkil edilir ve önümüzdeki yirmi beş yılın projeksiyonu hazırlanır. Her beş yılda bir de geri besleme yapılır ve alınan mesafe kontrol edilir.

Strateji, yönetim, mevzuat ve eylem planı aşamalarında bu zihinsel ve matematiksel çözümleme bir kalite ve zaman yönetimi takviyesiyle sonuç alınca hâsılatı zaten anlaşılır.

Sayın Başbakan’ın meramını bin yıllık terkibimizin hissiyatıyla anlıyorum ama metodunda bu uluorta açıklamalar yerine Fatih’in hermonetiğini tavsiye ediyorum. 
 
Sakalın tek kılı bile sükût makamında daha muteberdir.  Anlamak evlâdır, konuşmak değil…
 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!