“Cihat” kelimesi, İslami terminolojide sık kullanılan önemli bir terimdir. Bu kelimenin geniş anlamı:Malıyla, canıyla velhasıl bütün imkanlarıyla Allah ve din yolunda mücadele etmektir.
“Cihat” kavramının kapsamına Allah’ın emirlerini öğrenmek, öğretmek, Allah’ın adını yaymak, dini ve Müslümanları korumak için verilecek – savaş dahil olmak üzere – tüm mücadeleler girer. Allah ve din yolunda cihat edenlere de “Mücahit” denir.
Allah yolunda cihat edebilmek, yani mücahit olabilmek, her kula nasip olan bir şey değildir. Gerçek anlamıyla mücahit olmak çok şerefli bir iştir. Allah, böyle gerçek anlamda mücahit olanlardan razı olsun. Her şeyin sahtesi olduğu gibi maalesef mücahitlerin de sahtesi olabiliyor. Ben böyle sahte mücahitlere “Tatlı Su Mücahitleri” diyorum. Tatlı Su Mücahitleri, söylemde çok güçlüdürler. Deyim yerindeyse yeri göğü inletirler. Ancak, sıra icraata geldiğinde su koyverirler. Tatlı Su Mücahitlerini her zaman, her yerde tanımak mümkün olmayabilir. Bunları tanıyabilmek için ayırt edici özelliklerini bilmek gerekir. Gençliğimizden beri Tatlı Su Mücahitleriyle çok mücadele ettiğimizden bu konuda oldukça tecrübe sahibiyim. Bu konudaki tecrübelerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. İşte Tatlı Su Mücahitlerinin ayırt edici özellikleri:
1-Sakal ve bıyık bırakmayanları aşağılayarak zayıf imanlı olmakla itham ederler.
2-MSP ve Refah Partisi dönemlerinde bu partilere oy verenleri Müslüman, vermeyenleri ise Patates dininden olmakla vasıflandırırlardı.
3-12 Eylül 1980’den önce solun güçlü olduğu okullarda solcularla anlaşarak hiçbir engelle karşılaşmadan okula girip çıkarlardı. Ülkücülerin işbirliği tekliflerine ise ülkücüleri suçlayan cevaplar verirlerdi.
4-12 Eylül 1980’den önce ülkücülerin güçlü olduğu okullarda rahatça okula girip çıkmalarına rağmen zaman zaman solcularla ülkücülere karşı gizlice ittifak yapmaktan çekinmezlerdi.
5-AKP iktidara gelmeden önce başörtüsü yasağına karşı İstanbul’da her Cuma namazından sonra miting yaparlardı. AKP’nin iktidara gelmesinden sonra bu mitingler yapılmaz oldu.
6-Atatürk’ü hiç sevmezler, ancak Vahdettin’i yüceltirler.
7-Arap Milliyetçiliğine, Kürt Milliyetçiliğine ses çıkarmazlar, ancak Türk Milliyetçiliğini ırkçılık olarak nitelendirerek aşağılarlar.
8-Kudüs’te, Filistin’de ölen Müslümanlara ağıt yakarlar, ancak Ermenilerin katlettikleri Azerbaycan Türkleri için kıllarını kıpırdatmazlar.
9-Kur’an-ı Kerim’de birden fazla kadınla evlenmek ancak zorunlu hallerde bir ruhsat olarak tanımlandığı halde bunu İslam’ın gereği olarak nitelendirip yaygınlaştırırlar.
10-Halifeliği kaldırdığı için Atatürk’ü lanetle anarlar. Halifeliğin geri getirilmesini can-ı gönülden desteklerler.
11-Türk Ordusu’nu hiç sevmezler, İslam Düşmanı olarak nitelendirirler.
12-Kara çarşafı ve Arap Fistanını İslami giyim olarak tanıtırlar ve tavsiye ederler.
13-Laikliği “dinsizlik”, laik devleti de “dinsiz devlet” olarak nitelendirirler.
14-Tamamı olmasa da pek çoğu “Laik devlete vergi verilmez.” diyerek vergi kaçırırlar.
15-PKK’nın askerlerimizi ve polislerimizi şehit etmesi karşısında duyarsız davranırlar.
16-Türkiye Cumhuriyeti’ni çeşitli sebeplerle aşağılarlar, buna karşılık Osmanlı’yı yüceltirler, toz kondurmazlar.
17-Başörtüsü konusunda yeri göğü inlettikleri halde İsrail’in Mavi Marmara Gemisi’ni basıp 9’u Türk çok sayıda Müslümanı şehit etmeleri karşısında gıkları çıkmaz.
18-Amerika’nın Irak’ta ve Afganistan’da, NATO’nun Libya’da Müslüman kanı akıtmasına, AKP Hükümetinin bu konularda Hristiyanlara destek vermesine karşı hiç sesleri çıkmaz.
19-Pek çoğu Türkiye’deki hukuk sistemini beğenmez, çok hukukluluğu savunur. Bunlara göre her inanç grubu (Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler, laikler, ateistler vs.) kendi hukukuna tabii olmalı, kendi hukukuna göre yargılanmalıdır. Hiç biri çok hukukluluk uygulamasının Osmanlı’yı felakete götürdüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni de felakete götüreceğini düşünmez.