YSK Başkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın, 12. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçildiğine yönelik mazbatayı, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e 15 Ağustos tarihinde takdim etmiştir. Tayip Erdoğan’ın bu tarihten itibaren anayasaya göre tarafsız olması için siyasi görev ve kimliklerinden ayrılması gerekmektedir.
Tayip Erdoğan, 10 Ağustosta yapılan ve halkın ilk kez doğrudan oy kullanarak seçtiği 12. Cumhurbaşkanı oldu. Anayasa’nın 101. Maddesi: “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” diyor. Bu durumda Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğinin YSK tarafından açıklandığı 15 ağustos günü partisi ile ilişkisinin kesilmesi, milletvekilliğinin sona ermesi ve Başbakanlığının düşmesi gerekmektedir.
Konuya yönelik olarak anayasa hukukçuları şu değerlendirmeyi yapmışlardır:
–Yargıtay Onursal Genel Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Recep Tayyip Erdoğan’ın Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin sonuçları açıklamasıyla Başbakanlık sıfatının sona ereceğini belirtiyor. Selçuk, YSK Resmi Gazetede sonuçları ilan ettiği anda cumhurbaşkanlığı sıfatı başlamıştır. Başladığı için de Başbakanlık görevi sona ermiş oluyor. Yazılı hukuk bunu söylüyor. Başka türlü yorumu mümkün değil.
Sami Selçuk “Göreve başlamak başka bir şey, cumhurbaşkanlığı sıfatını almak başka bir şeydir. Tartışılan konu, cumhurbaşkanlığı sıfatının ne zaman başladığıdır. Bu sıfat (cumhurbaşkanlığı sıfatı) ilan edildiği anda başbakanlık sıfatı sona ermiştir”.
-Anayasa Profesörü Erdoğan Teziç ise; Köşk seçimini kazanan Erdoğan’ın 3 koltukta oturma ısrarının yasaya aykırı olduğunu söylemiştir. Teziç, ‘Kesin sonuçlar açıklanınca Erdoğan’ın başbakanlığı biter. Cumhurbaşkanı tarafsızlığı gölgeleneceği için 27 Ağustos’taki AKP’nin kongresine katılamaz’ görüşünü dile getirmiştir.
-Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Bölüm Başkanı İbrahim Kaboğlu, “YSK tarafından seçim işleminin kesinleştirilmesi, Anayasa’nın 101 ve 102 maddeleri ve Cumhurbaşkanı seçim kanununun 20 maddesine göre adayın seçilmişlik anının saptanmasıdır. Bunun da sonucu başbakanlık görevinin sona ermesi, partisiyle ilişkisinin kesilmesidir. Bu tarih de 15 ağustostur. Kaboğlu, -15 Ağustos tarihi itibarıyla- Erdoğan’ın başbakanlığı bırakmaması durumunda Anayasa’yı ihlal etmiş olacağını söylemiştir. Kaboğlu, “Bu, bir tür anayasal darbe, Anayasanın askıya alınması, ülkenin 28 Ağustos’a kadar ara rejime girmesi anlamına gelir” şeklinde görüşlerini ortaya koymuştur.
–Ergun Özbudun ise 15 ile 28’i arasında Erdoğan’ın başbakanlık yapmasının hukuka aykırı olduğunu dile getirmiştir. Özbudun, “Erdoğan’ın bu süre içerisinde başbakan sıfatıyla ibraz ettiği kararnameler daha sonra dava konusu olabilir ve iptalleri mümkündür” demiştir.
-TBMM’nin eski İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül ise “Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi ve mazbatası da Meclis Başkanı’na teslim edildi. Seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Anayasaya göre başbakan milletvekilleri arasından tayin edilmesi gerekir, yani milletvekili olmayan bir kişi başbakan olarak atanamaz. YSK tarafından cumhurbaşkanı olarak seçildiği ilan edildiği anda Erdoğan, bir başbakan vekili atayarak görevini bırakması gerekir”.
Tayip Erdoğan fiilen 15 Ağustos ile 28 Ağustos arasında ki süreçte Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Milletvekilliği ve AKP Genel Başkanlığı sıfatını birlikte taşımaktadır. Sınırlı bir süre de olsa Tayip Erdoğan’ın bu üç sıfatı bir arada taşıyamaz. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘başbakanlık ve parti başkanlığı’ sıfatları yargıya taşınmıştır.
Anayasa ve hukukun seçilmiş Cumhurbaşkanlığı konusunda ne dediği yeterince açıktır. Erdoğan ve AKP cenahı, Erdoğan’ın 15 Ağustos tarihi itibarıyla siyasi görevlerini bırakmasına parti üzerindeki siyasi nüfuzunun azalacağı kaygısıyla karşı çıkıyorlar. Erdoğan’ın AKP kongresine katılması, AKP’nin yeni yol haritasını belirlemesi ve siyasi etkinliğinin sürdürebilmesi için 27 ağustostaki kongrede kürsüde olması gerekiyor. Sonuç: Parti kurmayları Erdoğan’sız AKP düşünemiyor!