Kır Çiçeği – 1

Hala bunun bir rüya olduğunu,  uyanıp tekrar eski günlerimize döneceğimize inanmak istiyordum. Beni bir kez daha affedeceğini, bu büyük hatamı da bir daha tekrarlamamam için beni karşına alıp konuşacağını, bununla ilgili bir kıssa veya yaşanmış bir hikaye anlatacağını, örnekler vereceğini, bir daha yapmamam için sana söz vereceğimi düşünüyordum. Halbuki seni hep dinleyen ben;  nasıl olmuştu da seni bu kez dinlememiş, sözlerin bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkmıştı. Nerden bilirdim o günün seni son gördüğüm gün olacağını… Nerden bilirdim ailemin, çevremin bu dünyadaki en büyük şansımın karşısına dikildiğini, basiretimi bağladıklarını… 

 

Daha önce de seni çok kez üzmüş, sana neler, neler yapmış, bir önceki hatamdan sonra başkentten gitme kararını açıkladığında da inanamamış, işini memleketini bırakıp gideceğine ihtimal dahi vermemiştim. İki yıl önce hayatımın en önemli hatalarından birini yaptığımda artık beni affetmeyeceğini düşünmüştüm. O kadar üzüleceğini tahmin dahi edememiş, kederden kahrolmuş ve dokuz kilo vermiştin. Günlerce affetmen için yalvardım, affettiğin gün dünyalar benim oldu.  Affetmiştin ama buralardan gideceğini söylediğinde yine acılara gark olmuştum. Diğer taraftan da beni korkutmak için söylediğini zannetmiştim, hatta “bak bu duvara yazıyorum,  sen bunları bırakıp gidemezsin” demiştim.  Ta ki gideceğin güne kadar…  

 

Mesai arkadaşlarınla vedalaşırken bile içim öyle bir burkulmuştu ki;  benimle vedalaşman bile böyle olmamalıydı; yanağımdan öpmeliydin, ben de senin yanağından öpüp, sana sarılıp ağlamalıydım, kalbimin sesini duymalıydın.  ”Ağlama. Nolursun ağlama… Ay’a da gitsem gönlümde sen varsın ve hep var olacaksın. Asıl sevgi gönüllerin bir olmasındadır, bedenlerin değil…    Beni askere gitmiş kabul et. Yarin, sevdiğin askerde, askerliğini bitirecek , seni yanına alacak.  İşte o zaman sen gör. Gör bakalım  o  zamanki mutluluğunu… Uçsuz bucaksız zannettiğin şimdiye kadar ki mutluluklarının işte o zaman okyanusda bir damla olduğunu anlayacaksın. Üzülme bu hasretlik bitecek, dünyanın en mutlu kızı olacaksın… ”  sözlerini bir kez daha kulağıma fısıldamalıydın. Sana uzattığım elimi bırakmamalıydın, göz göze dakikalarca kalıp, yanağımdan süzülen yaşları görmeliydin. Sonra elimi yavaşça bırakmalıydın.  Yavaş adımlarla ayrılırken son bir defa dönüp bakmalıydın.  Üzgün, perişan, ağlamaklı halimi bir kez daha görmeliydin. Tam o esnada ben de sana koşmalıydım, boynuna sarılmalıydım. Aslında senin de üzgün olduğun her halinden belli oluyordu, ama hissettirmemeye çalışıyordun.  

 

Sen ayrılır ayrılmaz bir hafta rapor alıp eve kapandım, bir hafta hıçkıra hıçkıra ağladım, yemek yemedim.  ”Annene,  babana öf bile deme” öğüdünü unuttum, onları yine eskisi gibi üzdüm,  bağırdım,  çağırdım. İşe başladığım gün ”Kan kussan kızılcık şerbeti içti zannetsinler “  dediğini hatırlamadım bile, herkes üzüntümü gördü, kendime dikkat edildiğinin farkına varamayacak kadar dalgındım. Yine de belli etmemeye çalıştım. İşten çıkıp koşar adımlarla eve gelip, doğru odama girip, kapıyı bir kedi sessizliğinde kapatıp, hıçkıra, hıçkıra ağladım. Gönlümün güneşini batırmıştım, artık ay da yoktu, yıldız da…  Odamı aydınlatan elektrik gönlümü aydınlatmıyordu. Yeryüzündeki hiçbir canlı,  senin yerini dolduramıyordu. Elbiselerimin bir düğmesini dahi açmadan yatağıma boylu boyunca uzanıp tavana yaşlı gözlerle bakarken, koluma bir iğne saplanmış gibi irkildim ve sesin kulağımda yankılandı…  Senin o güzel sesinle birazcık kendime geldim, yüreğime umut doldu… 

 

Daireye ilk geldiğin günü hatırlıyorum;  hakkında söylenenlerden hepimiz çok korkmuştuk. Fakat çok kibar, nazik, saygılı, alçak gönüllü, kibirden çok uzak, ayrıca da çok ciddiydin. O sert yanını da haddinden fazla hak edenlere gösterdiğini ancak tahmin edebiliyorduk. Hiçkimseyi başkalarının yanında kırmadığına da şahit olduk. Herkese iyilik yapıyordun, bazıları bunu anlayamıyor, hatta suistimal ediyorlardı, ben bile…  Sana ne kötülükler yapanlar, ciğeri beş para etmeyen, yüzüne gülüp,  arkandan konuşanlar oldu. 

 

“Arkadaşlar ne zaman başınız sıkışırsa beni arayabilirsiniz, belki istediğiniz gibi yardım edemem. Fakat acınıza ortak olurum, elimden geleni yaparım.  Başınız bir derde girerse  gece de olsa, sabaha karşı da olsa beni arayın”  demiştin. O arkandan konuşanlardan birini gece üçte polis durdurup, alkollü olduğu için ehliyetine el koyduğunda, seni aramış. Gecenin üçü demeyip kalkıp seksen kilometre uzağa gidip onu almışsın. Bunu duyanlar önceleri çok şaşırmışlardı.  Bunu neden yaptığını sorduğumda  “iyiliğe iyilik herkesin işi, kötülüğe iyilik er kişi işi” dediğini hiçbir zaman unutmayacağım. Arkadaşlarının düğünlerinde de,  hastalıklarında da, cenazelerinde de hep oradaydın. Üst komşumuz ve mesai arkadaşım Fatma  rahmetli oğluyla ilgili konu açıldığında her zaman seni anlatır. 

 

Zaman  geçtikçe seni daha  çok sevmiştik. O yıllarda ben haşarı, söz dinlemez, burnunun dikine giden uçarı bir kızdım. Sen hakkımda söylenenlere kulağını tıkadın… Hatta susturdun… Elimden tuttun, bataklıktan kurtardın. Gecenin zifiri karanlığından daha karanlık bir dünyadaymışım da, haberim yokmuş. Aydınlık dünyanın çift kanatlı kapısını açıp, birdenbire güneşin parlaklığı, insanı ferahlatan mis gibi bir kokuyla karşılaşınca gözlerim kamaştı, göremedim, benliğimde hissetiğim güzel kokudan felç olduğumu zannettim. Allah için sevmeyi öğrettin… Annem dünyaya getirdi, ailem büyüttü ise de;  iyi, güzel, doğru olan tüm davranışlarım senin eserin oldu. Yeri geldi annem oldun, sarılıp duygulandım, yeri geldi saçlarımı bir baba şevkatiyle okşadın, yeri geldi ağabeylik yaptın. Annemle,  babamla, kardeşlerimle, en yakın   arkadaşlarımla hiç kimseyle dertleşemediklerimi seninle dertleştim, acılarımı, sevinçlerimi seninle paylaştım,  sırlarımı bir tek sana anlattım. Bu dünyadaki her şeyimi paylaştığım, anlattığım tek kişi sen oldun. Çam ormanlarıyla denizin birleştiği sahilde tertemiz hava ile dolmuş akciğerler gibi; benim gönlüm de  su gibi temiz, cam gibi berrak, saf altın kadar değerli ve has sevginle doldu.  Ben senin yanında mutluydum, huzurluydum, senin olmadığın milyonlarca yer, ne işe yarar? Denize ulaşabilirken bir çiğ tanesinin peşinden koşmak niye?  Bana bir çiçek gibi baktın, acaba bunun için mi “kır çiçeğim “ derdin? Evet, evet ben senin kır çiçeğindim. Her zaman gönlümdeki bir tanecik aşkımdın. “Bülbülün sırrını herkes anlayamaz. Bülbülün sırrını sadece gül anlar. Bülbüle bir gülün aşkı yeter” deyişin bir kere daha kulaklarımda çınlıyor. 

 

Bir ömür boyu seninle mutlu olmak istediğimi ifade ettiğimde; “ bizim sevgilerimiz de, dostluklarımız da altmış yetmiş yıllık kısacık bir ömür ile sınırlı değildir, ebedidir,  ölümsüzdür. Biz yeniden dirilişe inanmışız. Yüzyıllardır güzeli, sonsuzluğu, ölümsüzlüğü arayan insanoğlunu kısacık bir ömre hapsetmek onun ruhunu anlamamak demektir. Baki olmayan sevgilere gönül verenin gönlü diri değildir. Birlikte ebedi, ölümsüz, sonsuz mutluluğu yakalayacağız. “ sözlerini daha iyi anlıyorum, gözlerim doluyor, acaba diyorum. Meğer ben, bahar gelince kır çiçeklerinin arasında yemyeşil çimenlerde dünyadan habersiz, uçurtma uçuran çocuklar kadar  mutluymuşum da haberim yokmuş… 

 

Beni eğittin, iyi bir insan olmanın yollarını gösterdin, okuttun, derslerimle bir öğretmenin öğrencisi, anne-babanın çocuğu ile ilgilendiğinden fazlasıyla ilgilendin. En zor konuları bile içine mizah katarak ,  abartarak, resimlerle, şekillerle anlatmıştın da, ne kadar kolay öğrenmiştim. Atılmanın eşiğine gelip bir türlü geçemediğim sınıfımı geçmem senin sayende oldu. Derken ikiyi, üçü bütünlemeye kalmadan geçtim, dörde geldim. Bu sene derslerime nasıl çalışacağım, derslerimle kim senin gibi ilgilenebilir? Düşünüyorum… Ağlıyorum, ağlıyorum…   Kitapları sen sevdirdin, senin için belki çok az ama benim için tahmin dahi edemeyeceğim sayıda kitap okudum. Aldığın kitaplara hergün eve geldiğimde bakıyorum, sayıyorum, onları kediyi sever gibi seviyorum, bana söylediklerini hatırlıyorum.  Ağlıyorum, ağlıyorum…

 

 

 

8 OCAK CUMA GÜNÜ DEVAM EDECEK…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!