Bu makale, demokratik sistemlerde hayati bir rol oynayan örgütlü toplum kavramını ve bu yapının temel taşı olan sendikaların önemini ele almaktadır. Yazar, Batı ülkelerindeki etkin sivil toplum kuruluşları ile Türkiye’deki mevcut durumu kıyaslayarak yerel düzeydeki eksikliklere dikkat çekmektedir. Türkiye’deki işçi ve memur sendikalarının yasal engeller, işsizlik korkusu ve grev hakkı yoksunluğu gibi sebeplerle güçsüzleştiği vurgulanmaktadır. Bu zayıflığın sonucunda çalışanların ekonomik haklarını savunamadığı ve toplumsal refahın düştüğü belirtilmektedir. Sonuç olarak, güçlü bir demokrasi inşa edebilmek için bireylerin örgütlenme bilincine sahip olması ve sendikal yapının güçlendirilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Yazıya başlarken önce bir tespit yapmak istiyorum. Bugün devlet yönetiminde, toplumsal kurumlarımız açısından yaygın, geçerli pek çok kavramı Batı’dan aldığımız bir gerçektir. Batıdan aldığımız bu kavramlardan birisi de “Örgütlü Toplum ” kavramıdır. Örgütlü Toplum’dan maksat, bir ülkede yaşayan bireylerin mesleki açıdan meslek örgütlerine, bunun yanında kendi istek ve kararları doğrultusunda dernek, vakıf, siyasi parti gibi kurumlara üye olmak suretiyle bu örgütlerin kararlarına, faaliyetlerine katılmasıdır.
Batı Ülkeleri’nde yukarıda belirtilen meslek örgütleri ile dernek, vakıf, siyasi parti gibi kurumlar “Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlar” olarak adlandırılmaktadır. Ülkemizde ise bu kurum ve kuruluşlar STK, yani “Sivil Toplum Kuruluşları” olarak adlandırılmaktadır.
Batı Ülkeleri’nde Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlar oldukça etkindirler. Bu kurum ve kuruluşların aldıkları kararlar, yaptıkları faaliyetler hükümetlerin politikaları üzerinde etkili olmaktadırlar. Hükümetler, Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşların kararlarını, faaliyetlerini, taleplerini dikkate almak zorunda kalmaktadırlar. Dikkate almadıkları takdirde ülkedeki istikrarı korumakta zorlandıkları gibi seçimlerde başarısız olabilmektedirler.

Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşların Batı Ülkeleri’nde böyle etkili olabilmelerinin iki temel sebebi vardır:
- O ülkelerin mevzuatında bu kurum ve kuruluşların kurulması, örgütlenmesi, faaliyet yapması, bireylerin üye olabilmesi oldukça kolaylaştırılmıştır. Batı Ülkeleri’nde hiçbir birey Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlara üye olmaktan çekinmez, üye olduğu için herhangi bir zarara uğraması asla söz konusu olmaz.
- Batı Ülkeleri’nde yaşayan bireyler örgütlü toplumun önemi, etkinliği konularında bilinçlidirler. Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlara üye olmayı, bum kurum ve kuruluşlar bünyesinde faaliyet göstermeyi vatandaşlık ve demokrasi açısından gerekli sayarlar.
Batı Ülkeleri’nde demokrasi sadece seçimden ibaret değldir. Yukarıda belirtilen sebeplerle, Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlar Batı Ülkeleri’nde demokrasi açısından çok önemli görülmektedir. Deyim yerindeyse, Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlar Batı Ülkeleri’nde demokrasinin, demokratik hayatın olmazsa olmazıdırlar.
Batı Ülkeleri’nde Hükümet Dışı Kurum, Kuruluşlar içinde en etkili olanlar sendikalar. Sendikalar, grev ve genel grev yoluyla oldukça önemli kazanımlar sağlayarak mensuplarının ekonomik düzeylerini yükseltmektedirler. Sendikalar, bunun yanında genel grevler yoluyla hükümet politikalarını etkileme gücüne sahiptirler.
Ülkemize gelince, maalesef sendikalar son derece zayıftırlar. Bunu işçi sendikaları ve memur sendikaları yönünden ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.
- İşçi Sendikaları Yönünden: Anayasa’nın 51. Maddesinde çalışanlara sendikalara üye olma, üye olduktan sonra çekilme hakkı düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Bu, sendikal özgürlük olarak takdim edilmektedir. Görünüşte, özgürlük gibi görünse de uygulamada tamamen işçilerin aleyhine sonuçlar yaratmaktadır. İşverenler, sendikaya üye olan işçileri derhal işten çıkartmaktadır. Yoğun işsizlik nedeniyle, işsiz kalmaktan korkan işçiler sendikaya üye olmaktan çekinmekte, bu sendikaların son derece zayıf ve etkisiz kalmasına yol açmaktadır. Avukat, doktor, mühendis, esnaf vb. mesleklerde çalışmak için meslek örgütüne üye olmak zorunlu iken işçiler açısından zorunlu olmaması işçilerin yararına değildir. Sonuç olarak işçi sendikaları son derece zayıftır, güçsüzdür.
- Memur Sendikaları Yönünden: İktidar partisinin memurları yandaşı olan sendikalara üye olmaları için çeşitli şekillerde etkilemeye çalıştığı, yandaş sendikalara üye olan memurlara kolaylık sağlandığı, muhalif sendikalara üye olan memurların çeşitli baskı ve zorluklarla karşılaştığı inkar edilemeyecek gerçeklerdir. Bunun yanında mevzuatımızda memur sendikalarına grev hakkı tanınmamıştır. Sendikaların en güçlü yönü, grev hakkına sahip olmasıdır. Grev hakkı olmayan sendika gerçek anlamda sendika değildir. Bu sebeplerle, memur sendikaları da son derece zayıftır, güçsüzdür.
İşçi sendikalarının zayıf ve güçsüz olması sebebiyle, işçilerin ancak %14’ü sendika üyesidir. %86 oranındaki işçi sendikasızdır. Bu sebeple, işçi ücretleri son derece düşüktür. Asgari ücret, taban ücret olması gerekirken günümüzde maalesef, ortalama ücret haline gelmiştir. Memur sendikalarının grev hakkı olmaması sebebiyle, memurlar hükümetin karşısında son derece zayıf durumdadırlar. Hükümet, ne verirse onunla yetinmek zorundadırlar.
Yazımızı toparlayacak olursak; İşçi ve memur sendikalarının son derece zayıf ve güçsüz olmaları nedeniyle maalesef toplumumuz, örgütlü toplum değildir. Bu, hem işçilerimizin, memurlarımızın ekonomik ve sosyal yönden zayıf kalmalarına yol açtığı gibi demokrasimizin de son derece zayıf kalmasına sebep olmaktadır.