740 yıl önce, 13 Mayıs’ta Atam Karamanoğlu Mehmet Bey bir ferman yayınladı. Bu fermanı durmadan, usanmadan tekrarlayacağım. Çünkü ben Türk’üm!
“Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmaya”
İçim sızlayarak bu yazıyı yazıyorum. Benim doğduğum topraklar Türkçenin başkentidir, Ermenek’tir. Ben Türkçe aşığı bir neferim.
Ben dilime sahip çıkmazsam kim sahip çıkacak?
Ben İstiklal Marşı’ma sahip çıkmazsam kim sahip çıkacak?
Gün olmuş, yüzyıllarca Osmanlıcayı kullanmış, asla Türkçeden vazgeçmemiş bir milletin evlatlarıyız biz!
Gün olmuş dilimizle vurmaya çalışmışlar, Türkçe haykırmışız.
Ya bugün olanlar da neyin nesi?
Trabzon gibi Türk Milliyetçiliğinin hat safhada olduğu o güzelim topraklarda Arapça, neyin fesi Efendiler?
Şaşırdınız mı siz?
Yok mu o okulda bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni?
Yok mu o okulda bir Tarih Öğretmeni?
Edebiyat ve tarih etle kemik gibi ayrılmaz bir bütündür.
Bilmez misiniz manasını, edasını, sedasını Türkçenin?
Haçan uşaklar napaysunuz siz?
Mehmet Akif’i bilmez misiniz?
Sizden iyidir onun Arapçası. O bilmez miydi Arapça yazmayı, o düşünemez miydi?
Türkçe yazdıysa bir nedeni vardır.
Bu bir kimlik meselesidir.
Bu bir hürriyet meselesidir.
Diline sahip çıkamayan bir millet, yok olmaya mahkûmdur.
İmam Hatip Okuluymuş, başka okulmuş ne fark eder.
Türkçe bu, İstiklal Marşı bu!
Haddinize mi sizin Türkçeyi bırakıp Arapça İstiklal Marşı okumak ey zatlar!
O okulun yok mu bir Müdürü, yok mu İlçe Milli Eğitim Müdürü?
Kaşgarlı Mahmut yüzyıllar önce ispat etti Türkçenin Arapçadan üstünlüğünü.
Yahu anlamıyorum, biri bana açıklasın.
Derdiniz ne sizin?
Müslüman olunca Arapça mı konuşup yazmak lazım?
Bu hangi kitapta yazıyor?
Söyleyin bana!
Elhamdülillah ben de Müslümanım. Ama Arap değilim!
Allah’ıma bin şükür ki Türk’üm ben!
Dinim de belli dilim de belli!
Ben Türkçe aşığı, uşağı, kölesi Fadime.
Adıma bakmayın, Arapça kökenli bir isim olsa da bu da bir töredir, babamın ninesinin adıdır.
Töremi de bilirim dilimi de.
Yüzyıllardır din cambazlarının oynadığı oyunlara da karnım toktur vesselam…
Ha şunu da söyleyeyim, can-ı gönülden söylüyorum: O okula bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni atayamadıysa benim Milli Eğitim Bakanım, ben gönülden çalışmaya razıyım.
Saygılar…