Peker: “Dünya Bankası Eski Başkanı Robert Zoellick’in (Gıda savaşları kapıda), B.M. Genel sekreteri Ban Ki-Mun’un, (Gıda krizi acil boyutlara ulaştı), IMF Başkanı Dominque Straus-Kahn’ın,( Gıda krizleri hükümetleri yıkacak)” açıklamalarını yaparak sunumuna; “ Dört mevsimin yaşandığı, genç bir nüfusa sahip, bitki çeşitliliği bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden olan bir ülke olan Türkiye için tarım çok önemlidir. Neden mi? Ülkemizin ekonomisi, sosyal dokusu, nüfus yapısı, coğrafyası, jeopolitik konumu ile tarımın ülkeye sağlayabildikleri ve yapısal sorunları, bir arada düşünüldüğünde bu önem daha kolay anlaşılır.
Türkiye de bugün 29 milyona yakın insan ve emek gücü geçimini tarımla sağlamaktadır. Buna kırsal nüfus olarak bakarsanız toplam 32 milyona yaklaşır ki, Türkiye nüfusunun yarısı demektir.
İlaç, dokuma ve deri başta olmak üzere sanayinin en önemli hammaddesi tarımdandır. Şunu asla unutmayalım ki, bu ülkenin çok yüksek bir tarımsal üretim potansiyeli vardır.” Dedikten sonra rakamlara geçen Peker, “Türkiye, Tarıma uygun arazi bakımından, dünyada 12 inci AB’de 1 inci, hububat bakımından dünyada 8 inci AB’de 3 üncü, şekerpancarı bakımından dünyada 5 inci AB’de 3 üncü, fındık, kayısı, incir bakımından dünyada ve AB’de 1.inci. Sığır bakımından AB 4 üncüsü (10 Milyon baş), küçükbaş bakımından AB 2 incisi (32 milyon). Rakamlar ortada iken neden Türkiye et sıkıntısı yaşıyor ve neden ANGUS türü sığırlar bu ülkenin sözlüğüne giriyor? Bunun tek sebebi Türk tarımının iyi yönetilmediği ve birilerine rant sağlama kaynaklı bir ticaretle Türkiye karşı karşıyadır.” ifadesini kullandı.
Konya ve Konya tarımı ile bilgiler sunmayı da ihmal etmeyen Peker “Konya ilimiz, Türkiye’mizin tarım sektöründeki göz bebeğidir. 125 bin civarında polikültür tarımı en iyi bilen çiftçisiyle, yılda yaklaşık 2 milyon ton buğday, 750 bin ton arpa, 3,5 milyon ton şeker pancarı, 160 bin ton patates, 60 bin ton ayçiçeği, 500 bin ton havuç, 200 bin ton domates, 50 bin ton karpuz, 40 bin ton kavun, 80 bin ton elma ve daha sayamayacağım binlerce ton sebze, meyve ve tarım bitkileri yetiştiriciliğinde alın teri döken bir ilimizdir.
Tek başına Konya, Buğday üretiminde; Bulgaristan’ın 1,5 katı, Avusturya, Yunanistan ve Belçika’nın 2 katı, Hollanda’nın 5 katı. İsviçre, Slovenya, Estonya, Portekiz ve Finlandiya beşi bir araya gelse dahi bir Konya edemiyorlar.
Şekerpancarı üretiminde; Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka’nın 1,5 katı, Yunanistan ve İsviçre’nin 3 katı, Portekiz ve Slovenya’nın 10 katı büyüklüğünde bir üretimi tek başına Konya ilimiz yapmaktadır.
Böylesi bir ülkede çiftçi ve köylü yoksullukları oynamakta. 2 milyona yakın insan toprağından koparak şehirlerin varoşlarında zavallıları oynamak için kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Pek çok destekleme kaldırılmış. Tarıma destek; GSYH’nın % 1’inden az olamaz yasasını çıkaran AKP hükümeti kendi yasalarına da uyumayarak köylüyü ve çiftçiyi perişan etmiştir. 2011 yılı bütçesinde bu pay 5.6 milyar TL ile binde 5’ler civarında olmuştur. 2008’de de 5, 5 milyar YTL ile yine bu binde beş seviyelerindeydi. Oysa AB ülkelerinde bu pay bütçelerinin % 43’ kadar olup 2007-2013 yılları için 363 milyar EURO’dur. Bu mudur çiftçiye ve Türk tarımına destek?”dedi.
Konuşması sırasında işbaşındaki mevcut hükümetin tarım politikalarının ayrımcılığa dönüştüğünü eleştiren Peker: “AKP hükümeti kuraklıkla mücadele programı yaptı. Konya’da bu programın içindeydi. Gel gör ki, Akşehir, Ilgın, Çeltikçi, Yunak bu kapsama alındı ama Kadınhanı yoktu neden? Bu ilçeler kuraklıktan etkilendi de Kadınhanı’na bol bol yağmur mu yağdı? Bu kadar lakaytlık olur mu?” dedi.
Türk tohumculuğuna dikkat çeken Peker, “Dünyada tohum karteli diye bilinen tohum tekelleri vardır ki bunlar; Novartis, Cargill, Adn, Monsanto, ve Bayer. Bunların bir kaçı, sadece tohumla değil beşeri ve zirai ilaç sektörüyle de uğraşmaktadırlar. Bu iktidar,Türk tarımını ve Türk endemik bitkilerini bu tohum tekellerine verecek şekilde 5042 sayılı, Islahatçı Haklarının Korunmasına İlişkin yasa ile 5553 sayılı Tohumculuk kanunu çıkarmıştır ki, eğer Tür tarımının lehine kararnameler ile desteklenmez ise yandığımızın resmidir. Acilen bu yasaların bize uygun olmayan ve Türk tohumculuğunun aleyhine olan madelerinin muhakkak düzeltilmesi gerekir. Genetiği değiştirilmiş(GDO’lu) ve insan sağlığı için zararlı olduğu tartışmalı olan bu ürünlerden ve nişasta bazlı şekerden derhal uzaklaşılmalıdır. Bunun çaresi, Milletin efendisi olan köylüye ve çiftçiye sahip çıkmak. Onu, üretimden pazarlamaya kadar olan her alanda desteklemektir. Türk çiftçisinin bu günkü hali, “Tıngır Tahta Tıngır Saç/ Elim Hamur Karnım Aç” ve “Borç Ekip Haciz Biçen” konumundadır. diyerek konuşmasını bitirdi.
Esen kalınız.