Atsız Burucu’nun Aşkın Beş Hâli ve Hormonların Sessiz Dansı başlıklı köşe yazısı, aşkın karmaşık doğasını hem duygusal hem de biyokimyasal boyutlarıyla inceliyor. Metin, aşkın serotonin, dopamin ve oksitosin gibi ana hormonlarla olan ilişkisini açıklarken, bu duygunun zamanla nasıl değiştiğini de ele alıyor. Yazar, çocukluk aşkı, ilk aşk, zor aşk, rastgele aşk ve gerçek aşk olmak üzere aşkın beş farklı evresini tanımlıyor. Her bir evreye özgü duygusal deneyimlerin ve hormonal etkileşimlerin özetlendiği metin, okuyucuya aşkın çok yönlü bir duygu olduğunu ve hayatın farklı dönemlerinde farklı şekillerde deneyimlendiğini aktarıyor.
Aşk, insanın en karmaşık ama en güçlü duygularından biridir. Sadece kalpten değil, beyinden de gelir. Bilim insanları aşkı üç ana hormonla açıklar: Serotonin (mutluluk), Dopamin (haz) ve Oksitosin (bağlılık). Bu üçü aynı anda yükseldiğinde, adına aşk dediğimiz büyülü durum ortaya çıkar. Ancak aşk tek tip değildir; zamanla şekil değiştirir. İşte aşkın beş farklı yüzü:
Çocukluk Aşkı
Masum bir bakış, bir kalp çarpıntısı. Henüz hormonlar tam çalışmaz ama hisler çok gerçektir. Genellikle bir tebessüm olarak kalır ama ilk kıvılcımı o çakar.
İlk Aşk
Gençliğin coşkusuyla gelen, yoğun duygularla büyüyen aşktır. Genellikle biter ama geride unutulmaz izler bırakır. O zamanlar anlamasak da, gerçek bir sevgidir.
Zor Aşk
Acı, kıskançlık, fedakârlık, yıkım… Bu aşkta büyürüz. Ne istediğimizi, neyi hak etmediğimizi öğreniriz. Hormonlar dalgalanır, ruh da beden de yorgun düşer.
Rastgele Aşk
Hiç beklemeden gelir. Belki bir yolculukta, bir tesadüfte… Kısa sürse de iz bırakır. Sizi yeniden yaşadığınızı hissettirir. Dopamin zirve yapar, serotonin eşlik eder.
Gerçek Aşk
Sessizce gelir, uğraşmadan kalır. Kusurlarıyla kabullenilir. Gözlerine baktığınızda huzur bulursunuz. Hormonlar artık sakin ama derin çalışır: güven, huzur, sadelik…
Hayatta herkes bu beş aşktan birine denk gelir. Kimi unutulur, kimi hep kalır.
Peki sen, aşkın kaçıncı hâlindesin?