Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Diyanet ve İlahiyatçılarda Çürüme

Diyanet ve İlahiyatçılarda Çürüme

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Beşer’e şu görüşünü iletmiş:

“Hocam ateist ve deistlerin temel argümanları şu anda felsefi olmaktan ziyade Kuran çevrileri üzerinde oluşmaktadır. Meal çevrisi bağlamı tam vermiyor… Öğrenciler okumaya başlayıp anlamlandırma sorunu yaşadıklarında kafaları karışıyor ve işte bu akıma yöneliyorlar…”

Prof. Dr. Faruk Beşer 5 Haziran 2020 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ndeki Meal Okumak Gençleri Deizme ve Ateizme Kaydırıyor” başlıklı yazısında, Cağfer Karadaş’ın düşüncelerine katıldığını belirtiyor, diyor ki:

“Bence de çok isabetli bir tespit…”

Kuran’ın Türkçeye çevrisini okumayın, dinsiz olursunuz” düşüncesinde mantıksızlık var. Bu öneri insanları Kuran bilgisinden, Allah’ın mesajlarından uzaklaştırır, “hoca” denen bir kesime bağımlı kılar.

 

BİRKAÇ AYET

Biz her elçiyi kendi halkının dili ile gönderdik ki, onlar için her şeyi ortaya koysun.” (İbrahim: 14/4)

Doğrusu size Allah’tan bir nur (ışık) ve apaçık bir kitap gelmiştir.” (Maide: 5/15)

Düşünen millet için ayetleri böyle uzun uzadıya açıklıyor” (Yunus: 10/24)

Sizin hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve öğretendir.” (Hz. Muhammed)

Bu anlamlarda daha çok ayet ve hadis var. Demek Kuran açık ve anlaşılır. Öyle ise müminler Kuran’ı okuyacaklar, anlamaya çalışacaklar. Sonra Kuran: “Oku” der. Bu buyruk herkes için geçerlidir. Herkes bilgi ve yeteneği ölçüsünde Kuran’ı anlayacak, Kuran’dan yararlanacak.

Kuran’da Allah, tabiat ve gezegenlerden çok örnekler verir; aklımıza hitap eder, bize: “Benim varlığıma inanın, gücümü kavrayın” der. İnsan kendi ana diliyle Kuran’ı okuyunca düşüncelerini derinleştirir, inancı artar. Kuran’da Peygamberlerin kıssaları, Hz. Muhammed’in güzel huyları da anlatılır. Böyle bir Kuran’ın bizi Allahsız ve peygambersiz yapacağı iddiası çok yanlıştır.

Belli ki bu hocalar bir hazımsızlık, kuruntu, burukluk, evham yaşıyor. Unutmayalım ki, insanların Kuran’ı öğrenme hakları var. Bu iki hoca, bu düşünceleriyle aydınlanma ve bilgilenmeye karşı çıkıyor. Bu hocalarda Selefiye’nin 1000, 1200 yıllık kalıntıları var, Osmanlı’nın “Köşe Müftüleri” gibiler. İnsan biraz unvanının ve görev yaptığı kurumun hakkını verir.

Akademisyenlik birikim, düşünce derinliği, düşünce üretme, öz güven, yenilenme ve yenileme ister.

Ben bu iki hocayı şahsen tanımam. Cağfer Karadaş adını ilk kez duyuyorum. Faruk Beşer adını 8-10 yıl önce: “Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak” adındaki kitabıyla biraz fikren tanımıştım.

Bir bölücü ve haini anlayamayacak kadar saf düşünce sahibi olanlar, böylelerini “Fakih” yapanlar, olmadı düşünce ve yol değiştirenler, ilimde tahkike değil taklide öncelik verenler, müşküllerimizi 300-500 yıl öncesinin nazariyeleri ile çözmeye kalkanlar Diyanet ve İlahiyat Fakülteleri için birer yüktürler; böyleleri Türk milletine ve TC’ne hiçbir katkı sağlayamazlar.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve İlahiyat Fakültelerinde böylesi düzeysiz ve gülünç düşünceler varsa, buralar çürüyor demektir. Türkiye böylesi çürümelere dayanamaz. Bugün olmasa bile yarın, günün birinde ya böyleleri Türkiye’yi çökertecek ya da Türkiye bunları temizleyecektir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!