Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Geçmiş Zamanların Hoş Günleri

featured

Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılına hiç bu kadar moralsiz, bedbin ve isteksiz gireceğimi tahmin etmemiştim.  Sırf koltuk uğruna bana ve Milletime bunu yaşatanlara her fırsatta beddua ediyorum… En kısa zamanda, daha fazla zarar vermeden kurtulmak için dua ediyorum. Hepinize merhabalar…

Telaşlandığınızın farkındayım. “Hani bugün Bayram siyaset yapmayacaktık” diyenleri duyar gibiyim. Bu bir, “Dakka bir, gol bir” olayı da değil. Her kes hazırsa, çaylar da sehpadaysa iki kurabiyemizi koyalım mı?

Şu an Dalaman’da oturan ve de okurlarım arasında olan, Elektrik mühendisi, Kan-kam Hüseyin iyi bilir. Çocukluk gençlik arası dönemlerde, mahallede bazı kişiler imtiyazlıydı. Hayır hayır, top sahiplerinden bahsetmiyorum… Bisikleti olanları kasettim. Nezih ve, Rıfat isimli arkadaşlar, o zamanların efsane bisikleti olan “Pejo” sahibiydiler… Onların eşref saatlerini kollayıp, “Bir tur atayım mı?” demek en büyük çabamızdı… Bir de bütün bunların üzerine tuz biber eken bir durum oluşmuştu… Sefa isimli kısa boylu birisi, Baba’sına Mobilet aldırmış ve de hepimizi çıldırtmıştı… “Al bir mobilet, yaya kalma rahat et” diye sürekli reklamı olan bu, bisiklet motor arası şeye karşı çok gıpta ederdik… Bir kaç arızadan sonra, yanılmıyorsam Arif veya Kemal “Alma bir mobilet, yaya kal rahat et” diye reklamı tersine çevirince hepimizin yüreğine bir parça şu serpilmişti… Olay sadece mobilet değildi. Mahallemizde Java motor sahibi gençler, “Atmacalar” grubunu kurmuştu. Liderleri Ömer Kalıpçı idi. Hepimiz onlara hayranlık duyardık… Java motorlar 2.5 luk ve 3.5 luk diye iki kategoriydi… Zaman zaman Tunalı Hilmi Caddesini inletirler, bizlerde hayranlıkla seyrederdik…

Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönemde, eskiden temizlikleri nasıl yapıldığını hatırlamak bile, insanı yorabiliyor… Renk renk plastik leğenlerin ve kapların henüz arz-ı endam etmediği dönemlerde, Annemin metal bir leğeni vardı. Onun içine su doldurulur ve kullanılmayan bir bez parçası marifetiyle yerler silinirdi. Bez kirlendikçe, suya daldırılıp arkasından da sıkılarak temizlenmesi ve tekrar yerden kir toplaması sağlanırdı. Her zaman bu işlem yapılmaz, üstün körü temizlikler için, süpürge tercih edilirdi. Evin büyük çocuğu olarak bu ameliyenin her safhasında bulunduğumu söylememe gerek var mı bilmiyorum… Sarı sarı süpürgeler zamanla dağılır, kullanılamaz hale gelirdi. Bu durumda, sırtında bir miktar süpürgeyle dolaşan, bazen de eski karşılığı takas yapan satıcıları gözlemek gerekirdi… Bu devirlerde halı temizliği ise tam bir felaketti. Aşağı bahçede yer bulup, asıp, tokaçlarla dövmek tek seçenekti. Çıkan tozların ardından, kömürlükten malzeme çıkarıp, banyo yakmak gerekirdi… Bakır kazanların yakıtı odun idi… “Gırgır” devri, temizlik devrimi oldu bence… Bütün zor işler bir kenara, halıyı gırgırlamak bir yana… O zamanki reklamları hatırlıyorum. “Gırgır giren eve, dırdır girmez” Bu Gırgır işi, benim ekonomik durumu bayağı altüst ettiydi… 100 TL. civarında olan bu aleti almak, 2.5 TL. haftalığı olan birine nelere mal olurdu, varın siz hesaplayın… Ama değdi. Bir Anneler Günü, hediyeyi verirken, Anamın sevinci ve de benim gururum, yaşanacak şeylerin en güzeliydi… Temizlik sadece silme süpürmeyle sınırlı değildi. En önemlisi, mutfak temizliği ve de bulaşıklardı… Kışın fazla problem olmazdı. Soba üstünde bulunan su her şeyde olduğu gibi, bulaşıkta da imdada yetişirdi. Şimdiki altı tutmaz tencereler, nerdeee? Dibi tutan kapkara olmuşları, ilk önce kaynar su ile ıslatıp, sonra da telle kazımak kolay bir iş değildi… Yazın kaynar soba üstü suyu olmadığından iş daha zorlaşırdı. Tencereler suyla doldurulup bir gece bekletilip, sabahleyin de aynı işler yapılırdı… Bulaşık makinası, hayal bile edemeyeceğimiz olaydı… Bir leğen içine su ve deterjan koyup, sünger veya bez yardımıyla tabak, çatal bıçak ve bardakları yıkardık. Yıkananları, leke bırakmasın diye, temiz bir bez ile kurulmak gerekirdi… Bilin bakalım bu işte kimin üzerine yıkılmıştı…

Alnımızın akıyla bir nostalji programının da altından kalkabildiğimi zannediyorum. Sizlerde, umarım benim gibi düşünüyorsunuz. Hepinizin ayrı ayrı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!