Ercan Çalışkan
Ercan Çalışkan

Söyle nasıl inanayım?

Söyle nasıl inanayım?

Haber, yayılmaması için her türlü önlem alınmasına rağmen inanılmaz bir hızla yayıldı etrafa. Doğru mudur, yanlış mıdır sorgulamasına bile fırsat bulamadı duyanlar çünkü her dakika ayrıntıları geliyordu.

Taksim saldırısından söz ediyorum.

Hani, saldırıyı yapan, üzerinde kuş bile uçurtulmadığı söylenen Gezi Parkı tarafından elini kolunu sallayarak gelen, bir süre oturduktan ve elindeki paketi o bankın önüne koyduktan sonra, koşarak kaçan, sonra taksiye binip evine giden kadının yaptığı saldırıdan söz ediyorum.

Hani, failin hemen o gece, 1200 kameranın incelenmesiyle evinde yakalandığı saldırıdan söz ediyorum.

Hani anneyle kızını, babayla minicik yavrusunu, henüz hayatlarının baharındaki bir çifti aramızdan alan saldırıdan söz ediyorum.

***

Ülkemizi ve insanlarını seven her yüreğe ateş düşürdü bu lanet saldırı. İnternette bant daralmasının sona erdiği andan itibaren, her zamanki gibi, demeç bombardımanı ile karşılaştık medyada.

İki tanesinden söz edeceğim:

Sayın Cumhurbaşkanımız, “İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıda vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Ülkemize, milletimize, İstanbul’umuza geçmiş olsun.” diye bir taziye mesajı yayınladı.(1)

Ve hemen ardından…

“İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen terör saldırısına tepki gösteren, acımızı paylaşan, başsağlığı dileğinde bulunan tüm ülkeler ile uluslararası organizasyonlara şükranlarımı sunuyorum.”cümleleriyle taziyeleri kabul etti.(2)

Sayın İçişleri Bakanı’mız Süleyman Soylu, Taksim İstiklal Caddesi’ndeki terör saldırısına ilişkin neler söyledi; Sabah gazetesinden aktarıyorum: “ABD Büyükelçiliği’nin taziye mesajını kabul etmediklerini söyleyen Bakan Soylu, “Teröristi yakalamasaydık Yunanistan’a kaçacaktı. Olay sonrası yapılan bir teknik dinlemede terör örgütünün talimatı çok açık bir şekilde teröristin öldürülmesi şeklinde. Teröristi öldürüp olayı çözmemizi engellemek istediler. Teröristi yakalamasaydık Yunanistan’a kaçıracaklardı.” ifadelerini kullandı.(3)

Siz de fark ettiniz mi bilmem, Sayın Bakan’ımız teröristin arkasındaki gücü bulmuş ve ilan etmiş bile ama sanırım Sayın Cumhurbaşkanı’mıza o telaş arasında haber vermeyi unutmuş. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da bundan haberi olmadığı için ABD Başkanı’yla hem görüşmüş hem de taziyelerini reddetmemiş.

Bir de Sayın Soylu, aynı cümle içinde hem teröristin öldürülmesi talimatı var demiş hem de Yunanistan’a kaçırılma istihbaratı bulunduğunu söylemiş. Siz ne anladınız bilmem ama benim çıkarımım şöyle:

Teröristin yarısını infaz edeceklerdi, yarısını da Yunanistan’a kaçıracaklardı.

“Bu nasıl olur?” diye bana sormayın kardeşim. Gidin, Sayın Bakan’ımıza sorun. Cümleyi ben mi kurdum sanki?

Ben sonuca bakarım. Bak, nasıl da yakalandı terörist. Hem işin arkasında Amerika’nın olduğunu ünlü ve müthiş Türk düşünürü Necmettin Batırel kanıtlayıverdi:

“Yakalanan teröristin üzerinde New York yazılı tişörtün bulunması, olayın gerçek failinin kim olduğunu göstermiyor mu?”(4)

***

Terörist yakalansa da arkasındaki Amerika’ya suçüstü yapılsa da bu gelişme içimi acıttı, canımı sıktı. Kendi kendime “Dur, şu Emekli Öğretmen’i bir arayayım. Can sıkıntımı alsa alsa o alır.” dedim ve hemen aradım. Selam sabahtan sonra ona yazdıklarımı okudum ve sordum: “Ne düşünüyorsun?”

“Köşe Yazarı, sen bir türlü akıllanmayacaksın.” dedi Emekli Öğretmen ve sıraladı.

“Son cümlenden başlayayım. Sen hiç, yüzlerce kameranın olduğu bir yerde, paketi bıraktıktan hemen sonra koşarak kaçan bir terörist görüntüsü izledin mi? Ünlü Düşünür’e gelince önce YouTube’a “Necmettin Batırel şakkadanak” yaz, çıkan videolarını izle, sonra da ona bir mesaj at. Mesajda dünyada milyonlarca kişinin önünde New York yazan tişört giydiğini belirttikten sonra, “Sen birini öldürmeye adam göndersen adamın önünde Necmettin Batırel yazan bir tişört giymesini mi istersin?” diye sor. Sorunun amacını anlamazsa boş ver, üsteleme!

Gelelim müthiş(!) teröriste,

Sayın Bakan’ımız önce “Zanlı, Afrin’den geldi ama Kobani’de eğitim aldı, terör emri de oradan verildi.” dedi ama cuma günü de “Saldırı emri Münbiç’ten!” açıklamasını yaptı.

Köşe Yazarı, şimdi sen tutar, ‘Bu kadının aylardan beri burada olduğunu, alışveriş ettiği dükkânların çalışanları, selamlaştığı komşuları söylüyor. (5) Hani biz sınırlarımızdan kuş uçurtmuyorduk?’ Bu kadın buralardan nasıl geçti?” gibi bir soruyu sormaya kalkarsın ama asıl soru bu değil.

Kobani, Amerika ve PKK/PYD kontrolünde fakat Münbiç, Suriye ve Rusya kontrolünde. Şimdi bil bakalım: “Emri veren güçlerin arkasında Amerika mı var, Rusya mı?”

Söyle bana hangisine inanalım?

Ve son olarak bir de şeytanın avukatlığını yapayım:

2015 yılı Haziran seçimi ve tekrarlanan 1 Kasım seçimi arasındaki süreci hatırlıyor musun? Canlı cansız bombalar patlamıştı. Yüzlerce can yitirmiştik. Bir süre sonra saldırılar, suikastlar, bombalar bir anda susmuştu. Tıpkı ülkemizde yıllarca akan kanın 12 Eylül 1980 sabahı bıçak gibi kesilmesi gibi…”

                                                                               ***

“Ne alakası var şimdi bunun?” diye sordum ama telefonu kapatıverdi.

…………

(1)          <https://twitter.com/RTErdogan/status/1591822521300574210>

(2)          <https://twitter.com/RTErdogan/status/1592458688094085120>

(3)          https://www.sabah.com.tr/gundem/2022/11/14/son-dakika-istiklalde-bombali-saldiri-bakan-soyludan-onemli-aciklamalar

(4)          <https://twitter.com/whisperhaber/status/1592201776165720064>

(5)          https://www.ensonhaber.com/gundem/taksimdeki-bombayi-patlatan-teroristin-komsulari-konustu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!