Bugün bir masalla başlayalım, ne dersiniz?
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir cani varmış. Zengin dememiş, öldürmüş, fakir dememiş öldürmüş, kadın dememiş, erkek dememiş; büyük dememiş, küçük dememiş onlarca insana çile çektirmiş ama devlet bu, devletten kaçılır mı? Bir civan yiğit çıkmış bu caniyi adalete teslim etmiş. O zamanın kadıları, zabitleri her türlü araştırmayı tamamlamış; toplam 19 yılda 10 kişinin parasına puluna çöktüğünü, 18 kişiyi de öldürdüğünü tespit edip delillendirmişler.
Caniyi mahkemeye çıkarmışlar; kadı hiç uzatmamış, kırmış kalemi: Cezası idam! Cani asılacak, ibreti alem için de darağacı meydana kurulacak, bir hafta da indirilmeyecek.
Memleketin her tarafına tellallar çıkarılmış; idam emri, infaz günü, infaz yeri herkese duyurulmuş. Bu arada şehrin en büyük meydanına, idam sehpası yerleştirilmiş.
Derken efendim, idam günü gelmiş çatmış. Meydan hınca hınç… Mahkûm getirilmiş. Sehpaya çıkarılmış. Yağlı urgan boynuna geçirilmiş ve Kadı Efendi mahkûma son isteğini sormuş. Mahkûm soruyla karşılık vermiş:
─ Son istek yerine getirilir mi?
Kadı cevap vermiş:
─ Elhak!
Tamam o zaman demiş mahkûm ve son isteğini anlatmaya başlamış:
─ Efendim! Mahkemede belirtilen suçların hepsini ben işledim. Tek başıma… Çok ama çok pişmanım. Amma, sizin belirleyemediğiniz, 100 suçum daha var. Toplam suçum 128 tane… Bunlar, bazılarının malına çökmek, bazılarının servetini elinden almak, rüşvete aracılık etmek, memleket yönetiminde söz sahibi bazılarına çaldıklarımdan keseler dolusu altın vermek, karşı çıkanları öldürmek yaralamak… Bunların hepsi kuşağımdaki kesede bulunan kâğıtta yazılı. Son dileğim ben suçları işlerken bana yardım eden kim varsa hepsinin de cezasını çekmesidir.
Kadı yanındaki cellada:
─ Al bakalım şunun kuşağındaki keseyi…
***
Aksilik bu ya! Masalı okuduğum kitap hatalı basılmış olmalı ki bu satırdan sonrası yok. Sayfa eksikliği de yok. Ben, çok merak ettim. Sanırım siz de merak etmişsinizdir. “Hay Allah, ne yapsam?” diye düşündüm. Sonunu kendim tamamlamaya karar verdim. Tamamlarken “Acaba Kadı Efendi, ne düşünmüştür?” sorusu yol göstericim olacaktı. Düşündüm taşındım, birçok alternatif cevap buldum. Biraz daha uğraşıp bu cevapları ancak ikiye kadar düşürebildim.
Birinci alternatif cevap şu:
─ Bre melun, senin gibi bir caninin yazdıkları okunur mu hiç, senin yazdıklarınla hareket etmek asla caiz değildir.
İkinci alternatif cevap şu:
─ Ey Allah’ın kulu, cani de olsan, merhamet dolu bir insan da olsan; sıradan da olsan, yüksek makam sahibi de olsan; senin bütün yazdıklarını ayrıntısıyla inceleyeceğim. Kim suçluysa adaletin önüne çıkaracağım. Bu itiraflarının inşallah öbür tarafta sana yararı dokunur. Ey cellat! İnfazı gerçekleştir.
“Acaba hangisini demiştir kadı?” diye kara kara düşünürken iç sesim imdadıma yetişti:
─ Emekli Öğretmen’e sorsana!
Yakalayıp iki yanağından öpesim geldi iç sesimi ama hemen kaçtı. Ben hemen Emekli Öğretmen’i aradım. Masalı okudum. Vardığım sonucu da… Ne dese beğenirsiniz:
─ Üçüncü ihtimali neden düşünmüyorsun?
Adama bak, ben işimi kolaylaştırsın diye onu arıyorum, o üçüncü yolu gösteriyor. Zaten bu iç sesim hayra solumaz ki!.. Hem bu işin üçüncü yolu olamaz. Saatlerce düşündüm ben. Biraz alaylı, biraz kızgın “Üçüncü yol neymiş?” diye sordum. “Suskun kalmak…” dedi. “Nasıl yani?” dedim, anlattı:
─ Mahkemelerde devam eden bir davası olmayan, 30 Kasım 2015 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde düzenlenen Dünya Karapapak Türkleri 1. Kurultayı ve Kültür Etkinlikleri’nde kendisine Türklük Hakanı Unvanı verilen, yurt dışına çıktığı güne kadar iş adamı olarak kabul gören ve ödüller alan Sedat Peker’den bir sürü ihbar geldi. Mesela bunlardan biri, Demirören Holding’in Ziraat Bankası’ndan çektiği 750 milyon dolar krediyi geri ödemediği iddiası… Sen bu iddia ile ilgili yetkili kişi ya da mercilerden bir ses duydun mu?
─ Duymadım.
─ İşte buna “Suskun Kalmak Yolu” denir. Muhatapların nasılsa unuturlar özelliği üzerine kurulmuş bir yöntemdir bu.
─ Eee geç bunları, beni gene boyumdan büyük işlere çekiyorsun. Sen benim soruma cevap ver.
─ Verdim ya işte! Anlamıyor musun? Kadı, üçüncü yöntemi seçmiştir. Baksana, bugün bile sıkça uygulanıyor.
Emekli Öğretmen’den beni rahatlatacak cevap beklemek, bunun için de iç sesime inanmak benim saflığım… En iyisi onu boş verip okurlarıma sormak:
“Sizce kadı hangi cevabı vermeli, ne dersiniz?
Kaynak: Günboyu