Azmi Karamahmutoğlu: “Türk milletinden, Türk devletinden adeta vira ile teslim olması isteniyor. Oysa Türk ordusu ne bir muharebe kaybetmiştir ne de bir savaş kaybetmiştir. Kahraman ordumuz ve güvenlik kuvvetlerimiz ülkemize dönük emperyalist terör saldırısının üstesinden kahramanca gelmiş ve muzaffer olmuştur. Terörle mücadelede eksik olan tek yanımız milli bilinçten yoksun siyasi zihniyetlerdir. Bu siyasi zihniyetlerin Türk seçmenini yanıltması, kandırmasıdır bizim zayıf yanımız. Bu zayıf yanımıza Zafer Partisi’nin kararlılığını haykırıyoruz. Türk milleti halkını böldürtmeyecektir! Türk milleti toprağından vazgeçmeyecektir! Türk milleti egemenliğini paylaşmayacaktır!”
Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, partimizin haftalık olağan basın toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi. Karamahmutoğlu, Suriye’deki gelişmelere değinerek, “Suriye’deki savaş bir yıl önce bitti fakat 13 yıldır Türkiye’de barındırıp bakmak zorunda bırakıldığımız milyonlarca Suriyelinin hiç de Türkiye’den ayrılmaya niyeti yok, bu konuda gönüllü değiller. Geçici koruma kapsamındakilerden başka, kaçaklarıyla birlikte milyonlarca Suriyelinin ve diğer birçok ülkeden düzensiz göç ile Türkiye’ye sızmış kaçak göçmenlerin yol açtığı demografik, ekonomik ve toplumsal sorunlar artık taşınamayacak bir yük haline gelmiştir” dedi. Karamahmutoğlu’nun açıklamaları şu şekilde:
AKP HÜKÜMETİ İŞ BAŞINDA KALDIKÇA KAÇAK GÖÇMENLER DE TÜRKİYE’DE KALMAYA DEVAM EDECEKTİR
“Güney komşumuz Suriye’de yaşanmış olan iç savaş, önce Beşar Esad’ın devrilmesi ardından Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte, birinci yılını doldurmuş vaziyette. Değerli Türk kamuoyu, Türk medyasının saygıdeğer temsilcileri, Suriye’deki savaş bir yıl önce bitti. Fakat 13 yıldır Türkiye’de barındırıp bakmak zorunda bırakıldığımız milyonlarca Suriyelinin hiç de Türkiye’den ayrılmaya niyeti yok, bu konuda gönüllü değiller. Geçici koruma kapsamındakilerden başka, kaçaklarıyla birlikte milyonlarca Suriyelinin ve diğer birçok ülkeden düzensiz göç ile Türkiye’ye sızmış kaçak göçmenlerin yol açtığı demografik, ekonomik ve toplumsal sorunlar artık taşınamayacak bir yük haline gelmiştir. Başında Ahmed eş Şara’nın bulunduğu komşumuz Suriye Arap Cumhuriyeti’nin halkının milyonlarcası hala Türkiye’de yaşıyor. Artık yerleşik hal almaya başlayan, kalıcılığa dönüşen bu misafirlik daha ne kadar sürecek? Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan Türk halkı bu yükü daha ne kadar süreyle taşıyacak ve sırtlayacak? Kaldı ki Türkiye’mizdeki düzensiz göç ile yasa dışı yollarla gelen yasa dışı nüfus sadece sözünü ettiğimiz bu Suriyelilerden ibaret değil. Bu kaçak nüfus ağırlıklı olarak Afganistan, Pakistan, Irak, İran, Suriye ve Afrika’nın birçok ülkesinden beraberinde gelenlerle birlikte bu sayı 13 milyonu bilindiği gibi bulmuş vaziyette. Bu ürkütücü tablo karşısında Cumhur İttifakı iktidarı hiçbir önlem almıyor, hiçbir çözüm geliştiremiyor. AKP hükümeti Türkiye’nin yönetiminde kaldığı sürece bu düzensiz göçmenler yasa dışı bu nüfus AKP himayesinde Türkiye’de kalmaya devam edecektir. Üstelik yüksek doğurganlık oranlarıyla beraber artan nüfuslarıyla birlikte daha da büyüyen bir sorun olarak AKP hükümeti iş başında kaldıkça kaçak göçmenler de Türkiye’de kalmaya devam edecektir. Türkiye’mizin göçmen kampı olmasına en başından beri karşı çıkan yalnızca Zafer Partisi olmuştur. Türkiye’yi düzensiz göç istilasından koruyup kurtaracak olan parti Zafer Partisi’dir.

HALKIMIZIN YÜZDE 78’İ AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞAMINI SÜRDÜRÜYOR
Halkımız yüzde 78’lik bir dilimle geçinemiyor. Halkımızın her 100 kişiden 78’i geçinme sorunu yaşıyor. AKP hükümeti asgari ücreti belirleme görüşmelerine başladı. Fakat görüşmelerden yansıyan sızan bilgilere göre ne yazık ki belirlenecek olan asgari ücret oranı da yine açlık sınırının altında kalacak. Zafer Partisi ekonomik kurmaylarının belirlediği asgari ücreti geçen hafta çalıştığımızda açıklamıştı. 45 bin TL olarak belirlemiş ve açıklamıştık. Zafer Partisi için asgari geçim standardı en düşük aylık ücretin 45 bin TL olması gerekiyor diye kayıtlara geçirmiş ve Zafer Partisi olarak taahhüt altına almıştı. Halkımızın yüzde 78’i geçim derdinde açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor demiştik. Buradan hareketle kamuoyu yoklamaları mikrofon uzatıldığında halkın asıl sorununun asıl gündeminin ekonomi olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü ülke nüfusunun, halkımızın yüzde 78’i açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürüyor.
BU BİR PAZARLIK MASASIDIR, BU BİR AL-VER PAZARLIĞIDIR
Vatandaşın bu önceliğini ele almak yerine ülke gündemini başka konularla meşgul etmek için halkın yürürlükteki anayasayla bir sorun olmadığı halde, daha farklı, daha başka bir anayasa istemediği halde Türk halkı, vatandaş anayasa tartışmalarıyla oyalanıyor ve gerçek sorunun ekonominin konuşulmasının önüne geçiliyor. Halbuki şimdikinden daha farklı başka bir anayasa isteyen odak etnik ayrılıkçı narko-terör örgütü PKK ve onun siyasal yapılanmasıdır, siyasi temsilcileridir. Yürürlükteki anayasanın değişmesini ilk önce ve de en çok isteyenler Türk milletine silah doğrultmuş olan bu terör örgütü yapılanmasıdır. Bu narko-terör örgütünün kuyruğuna takılıp yeni anayasa yazma hevesinde olanlar varsa onları Türk milletinin huzuruna çıkmaya davet ediyoruz. Terör örgütünün dümen suyuna kapılıp sivil anayasa yapacağını zanneden milli şuur, ulusal bilinç yoksunlarının aymazlığına feda edecek bir milli devletimiz yoktur. Elimizde bir tane var ve onu da kazandığımız maliyet pahasına korumaya kararlıyız. Mecliste kurmuş olan pazarlık komisyonuna hiçbir işlevi geçerliliği olmayan bu komisyona sunduğunuz, sunacağınız parti raporlarının, partilerinizin görüş, tespit ve güya çözümlerinin neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlıkla bekliyoruz. Komisyondaki partilerin raporları gecikiyor. Kamuoyu erkenden bilgilendirilmiyor. Komisyonun süresi malum bu yıl sonunda iki hafta sonra bitiyor. Komisyonun çalışmasının süresinin dolmasına 15 gün kaldı. AKP ile CHP bu iki haftanın bir haftasını da geciktirecek ve bir hafta gecikmeli olarak parti raporlarını, görüşlerini komisyona sunacaklarmış. İçeriğini merakla bekliyoruz. Çünkü Devlet Bahçeli’nin anonsuyla geçen yıl, 14 ay evvel 22 Ekim 2024’te ilan edilen bu al-ver pazarlık sürecine Zafer Partisi en başından itiraz ederken ortaya koymuş olduğu saikler nelerdiyse hepsinde haklı çıkmıştır ve hepsi doğru çıkmıştır. Bu bir pazarlık masasıdır, bu bir al-ver pazarlığıdır. Nitekim daha yeni iki gün önce DEM partinin temsilcisi İmralı heyetinin içindeki Milletvekili Pervin Buldan’ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye olan ziyaretinden dışarıya yansıyanlar oldu. Pervin Buldan – Devlet Bahçeli ikilisinin son buluşmalarında ikinci aşamaya geçtiklerini söylüyorlar. Yani demek ki söyledikleri gibi avutmaya aldatmaya çalıştıkları gibi PKK terör örgütü tek taraflı olarak kendini feshediyor, lağvediyor, kapatıyor, silah bırakıyor değilmiş mesele. Sadece bundan ibaret değilmiş. Aşama aşamaymış. O birinci aşamaymış. Hoş ortada ne silah bırakmış bir terör örgütü var, ne de kendini dağıtmış bir terör örgütü var. Sadece Türkiye’de tabela indirmiş bir terör örgütü var. Eklemişler, yasal düzenlemeye ihtiyaç varmış. Adı da ‘barış yasası’ olacakmış Pervin Buldan Hanım’ın ifadeleriyle. Bu sözlerin ardından Devlet Bahçeli bu sözlere karşılık ‘her cümlesine imzama atıyorum’ ifadesini kullandı. Demek ki Zafer Partisi olarak en başından söylediğimiz gibi pazarlık aşama aşama sürüyor. Bu al-ver sürecinin sonunda hangi tarafın kazançlı çıkacağı aslında 14 ay öncesinden belliydi. O günden beri görülüyordu. En başından 14 ay önce 22 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin anonsuyla birlikte başlayan bu süreçte PKK narko-terör örgütü olarak hem moral depolamaya başlamış, çünkü o artık müzakere masasına oturmuştu pazarlık masasındaydı, hem de örgütteki dağılmanın önüne geçmişti. Artık bir siyasal koz elde etmiş güçle pazarlık masasındaki pozisyonunu sürdürüyor.

ANAYASA’NIN BAŞLANGIÇ METNİ, 82 ANAYASASI’NIN RUHUDUR VE HİÇBİR PARTİ ONA EL ATMA, DEĞİŞTİRME ÇILGINLIĞINA GİRİŞMEYİ GÖZE ALMAMALIDIR.
Değerli Türk kamuoyu; yürürlükteki 1982 Anayasası’nın dibacesi, başlangıç metni, giriş metni anayasanın ruhunu oluşturur. Yani oradaki madde madde sıralanmış olan ilkeler giriş metninde paragraf olarak verilir. Sözlü olarak anlatılır. Anayasanın başlangıç metniyle ilgili art niyet olduğunu görüyoruz. İlk 3 maddeye dokunamayacağını anlayan 82 Anayasası karşıtları, Anayasa’nın giriş metniyle oynamanın peşindeler. Anayasa’nın başlangıç metni, 82 Anayasası’nın ruhudur ve hiçbir parti ona el atma, değiştirme çılgınlığına girişmeyi göze almamalıdır. Apo-İmralı görüşmelerinden bu tip niyetler çıktığını ve komisyondaki partilerin de Anayasa değişikliğiyle devam ettireceğini görüyoruz. Ve gizli saklı yürütüldüğünü görüyoruz. İşte en son İmralı’daki görüşme 16 sayfalık bir tutanaktı. Fakat komisyona yalnızca 4 sayfası getirildi. Diğer 12 sayfa, terörist başının küstahlıklarının kayda geçirildiği 12 sayfa komisyondan kaçırıldı. İmralı’daki görüşmelerden basına yansıyanlar doğruysa şayet, AKP Milletvekili Hüseyin Yayman’ın niçin yalan konuştuğu, İmralı’ya gidişini niçin saklamak istediği ve yalan söylediği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Utanma duygusundan kaynaklanıyor. Haklıdır Sayın Yayman, utanılacak kadar varmış. O konuşmaya maruz kalmak her yurtsever Türk vatandaşını utandırır çünkü.

TÜRK MİLLETİ HALKINI BÖLDÜRTMEYECEKTİR
Kıymetli Türk kamuoyu Anayasa değişikliğinde dikkatinizi çekmek istediğimiz bir karanlık nokta var, gözden kaçırılan. Hem İmralı cezaevindeki terör hükümlüsü katil Öcalan farklı bir anayasa istiyor şimdikinden. Hem Irak’ta dağlardaki inlerinden zehir kusan terör baronları yürürlüktekinden daha değişik bir anayasa istiyor. Hem de bu narko-terör örgütünün siyasal yapılanması olan DEM parti yürürlükteki anayasaya karşı olarak farklı değişik yeni bir anayasa istiyor. Türk milleti terörizme boyun eğmediği gibi teröristlerin siyasal taleplerine de karşı çıkacak ve boyun eğmeyecektir. Türk milletinden, Türk devletinden adeta vira ile teslim olması isteniyor. Oysa Türk ordusu ne bir muharebe kaybetmiştir ne de bir savaş kaybetmiştir. Kahraman ordumuz ve güvenlik kuvvetlerimiz ülkemize dönük emperyalist terör saldırısının üstesinden kahramanca gelmiş ve muzaffer olmuştur. Terörle mücadelede eksik olan tek yanımız milli bilinçten yoksun siyasi zihniyetlerdir. Bu siyasi zihniyetlerin Türk seçmenini yanıltması, kandırmasıdır bizim zayıf yanımız. Bu zayıf yanımıza Zafer Partisi’nin kararlılığını haykırıyoruz. Türk milleti halkını böldürtmeyecektir! Türk milleti toprağından vazgeçmeyecektir! Türk milleti egemenliğini paylaşmayacaktır!

UYUŞTURUCU VE SANAL KUMAR MESELESİ BİR BİREYSEL MESELE DEĞİL. BÜTÜN TOPLUMUN VARLIĞINI HEDEF ALAN VE DEVLETİN TEMELİNİ ÇÜRÜTEN BİR MİLLİ GÜVENLİK TEHDİDİDİR
Değerli Türk kamuoyu, kıymetli Türk medyasının temsilcileri, Zafer Partisi’nin başlatmış olduğu Tertemiz Türkiye Kampanyası’na dikkatinizi çekmek istiyorum. Karşı karşıya olduğumuz uyuşturucu ve sanal kumar meselesi bir bireysel mesele değil. Bütün toplumun varlığını hedef alan ve devletin temelini çürüten bir milli güvenlik tehdididir. Bu kapsamda ele alınmalı bu iki sorun, devlet çapında yeni düzenlemelerle Türkiye’ye yönelik açılmış olan bu savaşa karşı topyekûn bir mücadele başlatılmalıdır. Bu hükümetin yardımı olmadan yapılamaz. Biz Zafer Partisi olarak sanal kumar ve uyuşturucu bağımlılığı ve organize suç çeteleriyle mücadele etmek için atılması gereken adımları çalıştayımızda duyurduk ve partimizin politikası yaptık. Zafer Partisi Tertemiz Türkiye Kampanyası başlığı altında uyuşturucudan uzak kumar belasına bulaşmamış nesillerin olduğu bir gelecek ile çetelerin çökertildiği, katillerin, uyuşturucu tacirlerinin ve en önemlisi de narkoteröristlerin her aşamada en sert müdahalelerle tutuklandığı ve mal varlıklarına el konulduğu bir Türkiye’yi sokaklarda yaşayan bir tek çocuk kalmaması için devletin sorumluluk aldığı bir ülkeyi yaratacağımızı taahhüt ediyoruz. Uyuşturucunun sadece bireyleri değil, aileleri, toplumları ve mahalleleriyle birlikte bir milletin geleceğini yok ettiğini biliyoruz. Bir kişi bile farkındalık kazansa bir hayatın kurtulacağının farkındayız. Uyuşturucuya, sanal kumar ve suç çetelerine karşı mücadelenin Zafer Partisi iktidarının mutlak sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Her gün binlerce genç geleceğini karartabilecek çok önemli iki tehlikeyle karşı karşıya. Sanal kumar ve uyuşturucu. Bu tehlikeler sadece bir bireyin değil, değindiğimiz gibi bir ailenin, bir mahallenin, hatta bir milletin yanında milletin geleceğini de tehdit ediyor. Buradan hareketle Zafer Partisi’nin Tertemiz Türkiye Kampanyası uyuşturucuya, sanal kumara ve çetelere karşı el ele olmak için toplumsal farkındalık yaratmak, gençlerimizi korumak, aileleri bilinçlendirmek ve tüm toplumu harekete geçirmek amacıyla başlatılmış ulusal bir dayanışma hareketidir. AKP hükümeti 23 yıllık iktidarı boyunca bu sorunların ve tehditlerin azalmasını sağlayamamış. Aksine bu problemler 23 yılda, 23 yıl öncesine kıyasla daha da artmış ve artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu sorunu, problemi büyüten siyasal iktidarı göndermekle başlayacağız Zafer Partisi olarak.”