"Garip bir aşka tutulmuş Derviş”ti o.
Daha lise çağlarında okuduğu kitaplarla yüreğinin orta yerinde bir Ergenekon ateşi alazlanmaya başlamıştı.
Duygularını Namık Kemal’le şekillendirirken, millllet bilincini modenize olmuş, sistemleşmiş Türk milliyetçiliğinden alıyordu. Zaten ata ocağında İslam’ın en saf halini Kızıllar ile Sofulardan yeteri kadar almıştı.
Bedeni ulu bir kam gibi asırlarda gezinirken dirliğin kaybolduğu Trablus’ta bir Kürşat gibi isyan yüreğinde ateşiyle geliyordu tarihten.
Ve sözün bittiği yer Çanakkale…
"Ben size taaruz etmeyi değil ölmeyi emrediyorum" derken bir Mete şekilleniyordu gözlerde.
Diyeceksiniz ki bir bedene bunca karakter nasıl sığarİste sığıyordu.
Devleti kurarken İlteriş, yönetirken Tonyukuk çıkıyordü karşımıza..
Elinde tüürü ile Ulus dağında yanan memleket ateşiyle göğün katları arasında gezinirken, Kaşgarlı Mahmut’la söyleşirken buluyorduk onu.
Onun yalnızlığını sanki kendine dert edinmiş, tarihin sırtına yüklediği pozitif bilim misyonu ile geometri terimleri uğraşırken buluyordum onu.
Ah azizim sorma bana ona neden sarışın kurt dediğimi. Hele ki Tanrı vergisi o kut’unu belli eden Gök gözlerinden hiç söz etme. Ruhiyetimi götürme çağların ötesine, kalemimi bi-çâre bırakma.
Gel biz dervişi Anadolu’yu var eden, bay eden İmam Maturidi çizgisinde arayalım. Onun peşinden nasıl gidipte Akif’e Kuran tefsirini, Elmalılı Hamdi’ye İslam eserlerini neden Türkçe’ye çevirmesi emrini verdiğini el ele verip anlatalım bu topraklarda…
Ne dersin azizim?
Sence ilaç değil mi günümüze; Ata’nın yaymak istediği tarihi Türk tasavvuf algılayışı?
Bak azizim, iyi bak o çakmak çakmak gök gözlere.
Bakta derinlerinde ki Bilge Kağan’ı gören Kazım Karabekir’in Türk askeri töresini yok sayan ruh halini daha iyi anla.
Yada İstanbul kıyılarında ki iki inanmış Fatih’i bire indir.
Malazgirt’te secde eden, sonra iblisçe bunu unutup ayaklanan cünle Bizans torununa karşı Afyon Kocatepe’de ki o halinin beyaz kefenli Alparslan’dan farkı nedir azizim söylermisin?
Sayı?
-Eksik.
Top?
-Eksik
İman?
-Tam.
İşte sana bin yıl sonra Alparslan…
Neyse Azizim.
Söz uzun, vakit dar.
Çağlar ötesi bir adama ise lugat dar.
Hele ki bu adam "ölümün acı tasından içip, bir daha dönememem üzere atıldı" ise mekan dünya bile olsa ona kafi gelmez.
Biliriz ki o;
"Ökün" diyen ruhaniyetin son temsilcisi idi.
Yok olan milleti ökündürdü ve ahsen-i takvim üzerine;
Kut’unu veren Tanrı emri üzerine gitti.
Geride ne mi bıraktı;
Koca bir devlet;
Ökünmüş bir millet
Ve
İman etmiş bir gençlik bıraktı.