(İlk şehit Ruhi Kılıçkırandan son şehit Cengiz Akyıldıza)
Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve fazileti ile yoğrularak , ruhlarını İslamiyet’in ve Türklüğün potasında eritmiş bu yola bütün varlığını adamışlardı. Rehber Kuran, hedef Turan diyerek yola çıkmışlardı. Hira dağı kadar müslüman , Tanrı dağı kadar Türktüler. İslamiyet’in dünya insanlığının tek kurtuluş yolu olduğuna, Nizam-ı Alem’i geçmişte olduğu gibi yalnız Türk Milleti’nin gerçekleştireceğine inanmışlar, İla-yı Kelimetullah için bu yola Türk İslam ülkücüleri olarak baş koymuşlardı.
Çünkü , Allah(c.c.) ayet-i kerimesine şöyle emretmişti; “Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, Allah Teala o kavmin yerine kendisinin seveceği öyle bir kavim gönderecektir ki onlar, mü’minlere karşı mütevazı, kafirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda savaşırlar ve kınayanların kınamasından korkmazlar. Bu, Allah Teala’nın fazlıdır, ki onu dilediğine verir. Allahü Azimüşann’ın fazlı vasidir ve ona ehil olan alimdir.”(Maide Suresi, 54. Ayet)
Hayallerinde Nizam-ı Alem Ülküsü, kalplerinde Türk Milleti’nin bugünkü halinin acısı, var güçleriyle çalıştılar. Hedef ne kadar uzak olursa olsun, yılmadılar, kızıl elmaya doğru yürüdüler. Bu yolda Hz Yusuf gibi zindanlara düştüler, oraları yusufiye medresesine çevirerek kemale erdiler. Hiç bir engel onları durduramazdı. Birer volkan gibi engelleri aşa aşa ilerliyorlardı. Bu uğurda ölmeyi şehadet , şehadeti de en yüksek mertebe saymışlardı. Kanımız aksada zafer İslamın diyerek, İslamın koruyucusu ve kalkını olmuşlar, bunun için kanlarını sebil gibi akıtmışlardı.
Biliyorlardı , Bu vatanın her karışının şehid kanlarıyla sulandığı, vatan için, bayrak için, Allah için ölmeyi en büyük şeref sayanların nesli olduklarını. Biliyorlardı, Alparslan’ların, Fatih’lerin, Yavuz’ların soyundan geldiklerini. Biliyorlardı, Hoca Ahmet Yesevi’lerin, Şeyh Edabali’lerin, Mevlana’ların, Yunus’ların, Sarı Saltuk’ların, Taptuk Emre’lerin ve Alperenlerin neslinden geldiklerini. Biliyorlardı, onlar gibi Anadoluya fırlatılan doksandokuz bin dervişin yolunda olduklarını. Biliyorlardı, yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olduklarını. Biliyorlardı, muhtaç oldukları kudretin damarlarındaki asıl kanda bulunduğunu.
Birer Türk milliyetçileri olarak, Türk Milleti ve Türk vatanı üzerinde oynanan oyunların farkındaydılar. Bu vatanı, bu milleti emperyalistlere köle yapmak isteyenler olduğunu biliyorlardı. Yaklaşan tehlikeyi sezmişler ve onun önüne bedenleriyle set çekmişlerdi.
Sahipsiz bir vatanın batması haktır ,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.
diyerek göğüslerini gerdiler. Emperyalizmin oyununu bozmak Türk Milleti üzerindeki ihanet zincirini kırmak için , Devleti ebed müddet için, Ezan susmasın , bayrak inmesin diye savaştılar. Her biri tertemiz bir Bayrak’tı, bu bayrağı lekelemeden taşıdılar , bayrağın destanını yazdılar ve tarihte olduğu gibi kanlarıyla bayrağa renk verdiler, rüzgar verdiler ve ay yıldızın mavi göklerde ebediyyen dalgalanmasını sağladılar.
Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
diyen Arif Nihat Asya’nın mısaralarını hayatlarına nakşettiler. Ve kahpe, satılmış bir el uzandı, öz vatanlarında kurşunlandılar. Akif’in İstiklal marşındaki "Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın" sözü gereğince, göğüslerini kızıl kurşunlara siper ettiler.
VE ŞEHİD OLDULAR.
ÖLMEDİLER ONLAR DİRİDİRLER.
Çünkü Ayeti kerimede belirtildiği gibi " Allah yolunda öldürülenlere ölüdür demeyin, aksine onlar dirilirler"(Bakara süresi 154)
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
düsturuna bağlı kalarak, akan temiz kanlarıyla uğrunda can verdikleri vatan toprağını suladılar. Genç yaşlarında kara toprağa girdiler. Allah’a ulaştılar , Sükun buldular ve birer adsız kahraman oldular.
Sızlayan yaraları değil, Türk’ün kara bahtıydı. Akan kanları, vatan üzerine , İslamiyet üzerine çöken karanlığın aydınlanışının şafak kızıllığıydı. Kara talihimizi aydınlattılar. Ülkemizi kızıl emperyalizmin uşağı olmaktan kurtardılar. Gelecek nesillere örnek oldular.
Kimlerdi bu yiğitler,
Kimlerdi bu şehitler,
Kimlerdi diri olanlar,
Kimlerdi unutulmayanlar.
İlk şehit Ruhi Kılıçkırandan son şehit Cengiz Akyıldıza kadar;
Ruhi Kılıçkıran’lar, Süleyman Özmen’ler, Yusuf İmamoğlu’lar, Dursun Önkuzu’lar, Recep Haşatlı’lar, Hikmet Tekin’ler , Gün Sazak’lar , Ercüment Yahnici’ler, İlhan Darendelioğlu’lar, Alparslan Gümüş’ler, Alper Tunga Uytun’lar, İrfan Öğütçü’ler, Selçuk Duracık’lar, Halil Esendağ’lar, Erdem Arabacı’lar , Kemal Fedai Coşkuner’ler ve son şehidimiz Cengiz Akyıldız nezdinde vatan hainleri tarafından işkence edilerek, kızıl kurşunlarla vurularak, hayatlarının baharında kara toprağa giren bütün ülkücü şehitlerimizi rahmetle anıyor,
Firdevs cennetinde iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa S.A.V. huzurunda olmalarını, Kevser havuzundan kana kana içmelerini , şehitlerin öncüleri İslamın ilk şehidi, Hz Ammar bin Yasir’in , Uhut şehitleri Hz. Hamza’nın, Hz Abdullah bin Caşh’ın, Hz Musap bin Umeyr’in , Kerbala şehidi Hz. Hüseyin’in, Mute şehitleri Hz Cafer Tayyar’ın, Hz. Abdullah Bin Revaha’nın, Hz Zeyd bin Harise efendilerimizin açtıkları şehitler sancağı altında toplanmalarını,
Peygamberimizin övgüsüne mashar olarak burçlara üç hilali dikmek için oklarla delik deşik olan Ulubatlı Hasan’larla, vatan müdafasında tıpkı kendileri gibi ülkeyi korumak uğruna göğüslerini siper ederek düşmana ilk kurşunu sıkarak şehit olan İzmir’deki Hasan Tahsin’lerle, Antep’deki Şahin Bey’lerle, Çanakkale’de hilalin haça üstünlüğü uğruna, Çanakkale geçilmez dedirten ve istiklal harbinde vatan toprağından düşmanı atmak için şehit düşen Çanakkale ve istiklal savaşı şehitleriyle haşr olunmalarını cenabı Allahtan niyaz ediyor ruhlarına binlerce hatimler, Yasin’ler , Mülk’ler, Nebe’ler, Fatiha’lar , İhlas’lar yolluyoruz.
Ruhları şad olsun , makamları cennet olsun . AMİN
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna Yarap, ne güneşler batıyor.
Ey Şehit oğlu şehit , İsteme benden makber,
Sana aucunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif
UNUTAMAM
Ruhi Kılıçkıran ilk göz ağrımız.
Sonra Özmen’ imiz, İmamoğlu’ muz.
Önkuzu’ muz derken yandı bağrımız.
Unutamam, unutamam, unutmam.
Baştan giden bunlar bunlar en baştan,
Sırf bunlarla çıkamadık ataştan.
Genç ihtiyar şehit verdik her yaştan.
Unutamam, unutamam unutmam.
Ozan Arif
RUHİ KILIÇKIRAN
Derken Ramazan’da bir iftar vakti,
Şehadete varmış Ruhi’nin akti,
Demiş ya Allah demenin vakti,
O ilk şehidimiz Ruhi KILIÇKIRAN.
ÖZMENEM
Öz menem! …
Öz menem! …
Onlar kabuk…öz menem! ..
Sen yelde savrulan kül..
Yüreklerde köz menem! ..
Ülkü uğruna şehid
Men Süleyman Özmen’ em! ..
Ne Kafkasya ne Prut
Şu bin yıllık anayurt!
Kurşunlanan bir Bozkurt,
Çıkarılan göz menem! ..
Dinmez gönül sancımız,
Derinleşir acımız…
Alınmazsa öcümüz
Dövülecek diz menem! …
Ok bir kez çıktı yaydan..
Geçtik düğünden, toydan..
Şimdi hep meydan meydan…
Söylenecek söz menem! …
Bitsin bu kızıl oyun! ..
Açılsın bahtı ay’ ın! ..
Altay’ da kurultayın
Toplandığı güz menem! …
Vur Bozkurt’ um! ! . Vur tilkiye…
Vur.. kurtulsun Türkiye…
Sizi büyük ülküye
Götürecek iz, menem! …
Ülkü uğrunda şehid
Men Süleyman Özmenem!
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
ÖNKUZU
Önkuzu Hey Önkuzu
Önde gider Önkuzu
Anası dursun demiş
Durmaz gider Önkuzu
Kuzu yürür… kuzu yürür…
Önde Önkuzu yürür…
Kuzular meledikçe
Gönlüme sızı yürür!…
Önkuzu hey!… Önkuzu!…
Önde gider Önkuzu…
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu!…
Dursun adı… Dursun adı…
O gitti, dursun adı.
Dillerde türkü olsun,
Yürekte vursun adı!…
Kuzular koç olacak,
Toy, düğün, göç… olacak
Bu yıl ki kuzuların
Adları ‘ öç ‘ olacak!!!
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
YUSUF İMAMOĞLU.
Ne sefa sürdü ne gün gördü?
Şehidim Yusuf İmamoğlu.
Kutlu bir davaya can verdi,
Şehidim Yusuf İmamoğlu.
Alp Erenleri o eğitti,
Bizden ayrılıp çabuk gitti.
Vatanı seven bir yiğitti,
Şehidim Yusuf İmamoğlu.
Hakka hizmet idi muradı,
Gönülde yaşayacak adı.
İslamın sevdalısı idi,
Şehidim Yusuf İmamoğlu.
Yusuf Tuna
İmamoğlu’nun kendi yazdığı bir şiiri;
HAYDİ YİĞİT
Unutturacaklarmış benliğimizi,
Kundaklayacaklarmış kimliğimizi,
Yeniden göstermek için varlığımızı,
Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
Ülkümüzün cihan varsın farkına!
Kur’an’a rehber diye sarıldık,
Eğilmedik, düştük öldük, kırıldık,
Ne yazık düşmanı dışta bilirdik,
Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
Ülkümüzün cihan varsın farkına!
Elimizi Hak’tan yana açarak,
Zafer ışığını coşup saçarak,
Maziden atiye bir yol açarak,
Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
Ülkümüzün cihan varsın farkına!
İmamoğlu getir bu aşkı dile,
Atıver kendini şu coşkun sele,
Kimbilir kaç yürek çarpar seninle,
Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
Ülkümüzün cihan varsın farkına!
Yusuf İmamoğlu
Ruhları için el Fatiha.
Ülkücü şehitlere ağıt Ozan Arif http://www.youtube.com/watch?v=YrYWpq79jOY
Ülkücü şehitler http://www.youtube.com/watch?v=Zg-S5rBEl_I
Önkuzunun Hayatı http://www.youtube.com/watch?v=cPNCgl-tdQQ
Önkuzunun cenaze töreni https://www.facebook.com/photo.php?v=10201572365163802
Cengiz Akyıldız cenazeme bekliyorum
https://www.facebook.com/photo.php?v=203564326509134&set=vb.157701537762080&type=2&theater
Cengiz Akyıldız’ın geçtiğimiz Kasım ayında facebook hesabından paylaştığı "Cenazeme beklerim…" başlıklı not yürekleri bir kez daha dağladı…
İşte Şehit Cengiz Akyıldız’ın "Cenazeme bekliyorum sizleri. Biliyorum; hiç beklemiyordunuz bu daveti. Birden geliverdi değil mi.." diyerek başladığı o yazısı:
"Daha dün konuşmuştuk ama.." diyorsun….
"Ama nasıl olur!"lar çekip çekiştiriyor iki yakanı…
"Hiç beklenmedik bir ölüm!" bu, değil mi?…(Halbuki her an yanımızda)
"Vakitsiz"
"Erken!"
"Sürpriz!"
İşinize ara vereceksin bugün…
Neşenizi kaçırdım biliyorum.
Kocaman bir pürüz gibi duruverdim karşınızda..
Hızını kestim hayatının.
Dahası, üzerine alındınız.
Ölüm bize de yaklaşırmış dediniz..
Ölmesi kanıksanmış, öleceği gelmiş bir yaştayız artık.
Ölmüş olmasına şaşırılmayan bir adamım.
Bir baksana, ne değişti ki dünyada, ben eksildim diye…!
BoğazKöprüsünde trafik akıyor hâlâ.
Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi ya yolların.
Ben öldüm bu defa…
Hayret, şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen…
Gitsem de gitmesen de farketmez bir cenaze olurdu camilerden birinin avlusunda.
Belki bir kalabalık çıkagelirdi önüme…
"Ölen biri çıkar bu şehirde her gün!" diye kanıksadığım
Adını bile sormaya zahmet etmediğin.
Eksilenin kim olduğuna aldırış etmediğin.
Gitti diye üzülmediğin birinin cenazesi işte…..
Aynı manzara, aynı tabut, aynı üzgün yüzler…
Aynı güneş gözlükleri.
Sıradan bir cenaze yani.
Ama bu cenazeye mutlaka gitmeliyim.
Seni bilmem ama beni bekliyorlar….
Ayıp olur, çok ayıp…
Davetlilerin yüzüne bakamam sonra.
Dediği gibi şairin, bir musallalık saltanatım bu benim.
Başroldeyim.
Toprağa konulacak adam rolü benim….
Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım….
Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa.
Üzerine toprak atılan adamı..
Bir toprak yığının altında yüzü erimeye terkedilen adamı..
Hüzünlerin müsebbibi olacak adamı.
Ayakkabısının kendisini bekleyeceği adamı.
Elbiseleri evden çıkarılacak adamı.
Yatağı boş kalacak adamı.
Akşam eve dönmeyecek adamı.
Şehit kabirleri bekleyecek adamı..
Eve dönmesi beklenmeyecek adamı.
Sofrada yeri boş duracak adamı.
Adı telefon rehberinden silinecek adamı.(Cengiz Akyıldız)
Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.
Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıranın evinden hemen kapı dışarı edilecek adamı
Resmine bakıp bakıp da ağlanacak adamı belki.
"Adı neydi…. Hani…. şunu yapardı ya!" diye yokluğu normal bilinecek(Unutmak İhanettir) diyen adamı…
Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı.
Ben oynuyorum bugün…
Sahnedeyim..
Şehitler ölmez
https://www.facebook.com/photo.php?v=535828813191804
"}" data-reactid=".0">
- https://www.facebook.com/photo.php?v=535828813191804&set=vb.158829607558395&type=2&
- theaterŞehit Yusufiyeli Cengiz AKYILDIZ
- Yusuf Yüzlü, Yusufiyeli Ağabeyimiz Cengiz Akyıldız… Şehadet şerbeti içti, Şehit oldu. Dünyada bir eksik cennette bir fazlayız.