Çok fazla okul değiştirdim, çok fazla da öğretmenim oldu; yaşayanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum, Allah’ın rahmetine kavuşanlara da "nurlar içinde yatın" diyorum, "mekânınız cennet olsun.
İlk öğretmeninim, Elazığ Yücel İlkokulu’nda Şükrü Turan idi, çok güzel gülümseyen yaşlı bir öğretmendi.
Sivas Çimento fabrikası içinde yer alan Sümer İlkokulu’ndan Canan Öğretmen ve Niğde Lisesi’nde edebiyat öğretmenim Eryılmaz Büyükakkaş’ın yerleri çok farklı.
Canan Öğretmenim, Ata’nın yeni nesli emanet ettiği öğretmenlerdendi. Onun sınıfından öğrenciler olarak görüşürüz, konuşuruz; tespitim şu ki, o sınıfın tümü neredeyse firesiz ülkesini seven, ülkesi için kaygı duyan, sorumluluk sahibi birer yetişkin olmuş.
Canan Öğretmenim, size minnettarım, ellerinizden öpüyorum.
Bizim okulumuzda mehter takımı vardı, o yaşlarda mehter marşlarını bilirdik. Şimdi değerlendirebiliyoruz ki, bugün pek çok özel okulda olmayan imkânlar o tarihlerde bizlerin kullanımına sunulmuş…
İki yıl önce ilkokul arkadaşlarımızla Sivas’ta buluştuk, okulumuza gittik, virane olmuş, evlerimiz yıkılmış, bizim kapının önündeki kayısı ağacı kesilmiş. O kayısı ağacından çatıya çıkar, sıcak tuğlaların üzerine sırtüstü yatıp gökyüzünü seyrederdim.. .
Çocukluğumuzu hissettik orada, biraz sessiz olsaydık, gök kubbede çınlayan çocuk seslerimizi duyacaktık sanki…
Ve o gün, ruhun hiç yaşlanmadığını anladım. Gece yarılarına kadar sokaklardaydık, ağaç tepelerinden inmez, (kim öğretti nerden öğrendiğimizi kimsenin bilmediği) beyzbol oynardık.
Biz kız/erkek ayrımı yapmadan arkadaştık, kardeştik hala da öyleyiz…