Hrant DİNK cinayeti de Mehmet Ali Ağca’nın Papa suikastı da eylemsel bazda Milliyetçi bir görünüm sergilese de, Türk Milliyetçisi bir eylemmiş gibi sunumu yapılsa da aslında bu iki suikastın amacı; Türk Milliyetçilerinin ve Türkiye’nin Avrupa ile entegrasyonunu önlemek ve Türk Milliyetçiliğinin “TERÖRİST DÜŞÜNCE” statüsü kazanmasına yönelik, özellikle Türk Milliyetçilerinin geleceğini, güçlenişini, gelecekte dünya siyasetine kadro vermesinin önünü kapayarak bu şaibeyle ülkücü camiayı özdeşleştirip Türk Milliyetçilerinin yükselişini kesme, Türk Milliyetçiliğinin geleceğine ipotek koyma hedefli eylemlerdir.
Bu iki eyleminde yapılış sunuluş ve sonrasındaki dünyaya Türk Milliyetçileri açısından yansıması budur.
Diaspora ve PKK acısından ise yansıması; Türklerin lobi çalışmasını önlemede ve kendilerinin haksız davalarında haklılıklarını savunmak için kullandıkları en iyi provokatif done nin yaratılmış olması ve bu donelerin Diaspora’ya ve PKK’nın elindeki hala geçerliliği malum kozlar haline getirilişidir…
Dikkat ediniz PKK ile aynı çizgideki yazarçizer takımı bunu Türkiye ve Türkiye Cumhuriyetine karşı veri olarak kullandıkça kullanıyorlar.
Bu iki eylem Diaspora ve PKK lobileri için bulunmaz bir istismar ve ajite konusu olmuştur.
Bu noktada Hrant Dink cinayetinin ve hala tam anlamıyla aydınlanmayan Ağca’nın Papa suikastının derinlerindeki yapının ve perde arkasının aydınlanması ilk önce Türk Milliyetçisi ülkücü kadrolar için yarar arz etmektedir, bu noktada “Hepimiz Hrantlaşmadan” Hrant Dink cinayetinin ve geçmişin tozlu raflarında yer alan Papa suikastının aydınlanmasının tarafı olmamız gereklidir.
Aydınlandığında taşeron olarak kullanılan Hayallerin Samastların ve Ağcaların belki de yönlendirici asıl eylemin organizatörleri PKK ve Diaspora ile işbirliği içindeki Türk Düşmanı istihbarat servisleri çıkma olasılığı yüksektir.
“Bu iki eylem kime yaradı?” sorusunu sormak haklılığımın onayı niteliğindedir.
Hrant Dink’in insanlık dışı bir suikastla öldürülüşü ve gereksiz, nedensiz Ağca’nın Papa suikastı; Türk milliyetçiliğine yaramamıştır. Türkiye’de ve Dünya da Ermenilerin ve Haçlı hayalleri kuran radikal Türk Düşmanlarının, PKK, Ermeni, Rum lobilerinin işine yaramıştır.
Lobi çalışmalarında da Yahudi Lobisine Türkiye’yi sömürmek için bir ekmek kapısı daha açmıştır.
Fetullah Gülen gibi hiçbir legal görevi olmayan illegal oluşumların, “bizler Türkiye’nin ılımlı yüzüyüz, size suikast yapan Türk Milliyetçilerinin en az sizin kadar düşmanıyız gibi söylemlerle” Yeşil Kuşağın tetikçilerini gerçekte kendileri yönlendirirken, bu iki eylemi söz konusu ederek Papa’nın elini öpüp, biat mesajı vererek Dünya konjonktüründe siyasal bir güce ve yaptırıma sahip olmaları sağlanmıştır.
Buna kanan konunun iç yüzünden nahaber, bu iki eylemin iç yüzünün analizini ve yansımalarını yapamayacak derecede konuya vakıf olmayan dini bütün Hıristiyanların Türk düşmanlığını tetiklemiştir.
Bu iki eylem Diaspora’nın güçlenmesine yaramış, Hıristiyan dünyasında Türklere ve Türkiye’ye karşı yeniden bir Haçlı düşüncesinin yeşermesine sebep olmuş, din değiştirerek Hıristiyan olan BDP’lilerin Kürdistan lobisi çalışmalarında bu iki eylemle AB’de yeşeren Türk düşmanlığı sayesinde AB içinde ortak payda oluşmasına sebep olarak kapıları açmada anahtar olarak kullanılmıştır. Halada kullanılmaktadır.
Avrupalı bir siyasi ile bir ülkücünün sohbeti esnasında “ben ülkücüyüm” dendiğinde de Avrupalının ilk aklına gelen ülkücünün fikri düşünce yelpazesi değil, Papa suikastının müsebbiplerinden biriymiş algısı olmuş, ülkücülerin Hıristiyan düşmanı bir yapının mensubu olduğu yanlış kanaatinin oluşmasına neden olmuştur.
AB kapıları ülkücüye kapalıysa bunun sebebi de Papa suikastındaki tetikçinin ülkücü olduğu sanısıdır.
Oysa hiçbir ülkücü bu iki eylemin ne savunucusu ne tarafı değildir. Mehmet Ali Ağca adlı tetikçi ise ülkücü hiç değildir.
“İpekçi’ye kurşun sıkanlara lanet olsun” Alparslan TÜRKEŞ
Milliyetçi Hareket’in bundan çekineceği, gocunacağı hiçbir şey yoktur. Bu yüzleşmeden zararlı çıkacak olanlar, şahsi çıkarları dışında inançları ve idealleri olmayan, rüzgârın estiği istikamete göre yön değiştiren ve her devrin ve her fikrin adamı olmayı içine sindirebilen fırsatçı ilkesizlerdir. Milliyetçi Hareket’in bu konuda başı dik, vicdanı rahattır. Bu hezeyanların Milliyetçi Hareket’in şerefli geçmişine ve Türk Milleti’nin huzurunda kırk yıldır gururla taşıdığı siyasi kimliğine leke süremeyeceğini herkes çok iyi bilmelidir. ”
(Mehmet Ali Ağca’nın 12 Ocak 2006 tarihinde yanlışlıkla serbest bırakılmasının ardından yaptığı açıklama…)
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ
Tabi işlenen cinayetlerde eylem milliyetçilik gömleği altında sunulsa da bu yaftanın zanlıların üzerine kim tarafından yapıştırıldığını deşifre etmek, sel haline gelen suyun kaynağının merkezine inmek cinayetlerin sebep sonuç ilişkisini çok farklı boyutlara taşıyacaktır..
Mehmet ali ağca ülkücüyse ben değilim o zaman…
İyi bir noktaya parmak basmışsın kardeşim katılıyorum sana.
MHP Bursa Kadın Kolları Başkanı
Semra Mert Gökalp
Solcu bir militan iken, daha sonra Yeşil Kuşak Projesinin sahipleri, sahiplerinin kullandıkları Mehmet Ali Brand gibi Abdullah Öcalan’ın köylülerince 32.Gün adlı Programlarında, Yeşil Kuşak’ın şakşakçısı Nazlı Ilıcak gibilerin gerçekte Yeşil Kuşak’ın tetikçisi olan Mehmet Ali Ağca,ve Ogün Samast ile ülkücülerle bir bağ kurdurmak için özel bir enerji harcamasının tek amacı var;
Uluslar arası arenada Türk milliyetçilerini zor durumda bırakmak… Bu isimler üzerinden MHP’ye ve ülkücülere saldırmak alçaklıktan başka bir şey değildir.
Ülkücüler kendini anlatmazsa dünyaya Diaspora ve PKK ülkücüleri anlatır ki sonuç ortadadır.
Papa’ya suikast yapan Ağca’ya “ülkücü” diye böbürlenip hava attıysanız,
Hrant Dink öldürüldüğünde katillerin Türk Bayrağı önünde kahraman edasıyla çekilmiş resimlerini gördüğünüzde “oh olsun Ermeniye” dediyseniz…
Tuzağa düşmüşsünüz demektir!
Eğer ülkücülerle ve ülkücülerin yayın organı Ortadoğu gazetesini bu eylemlerin müsebbibi olarak suçlayanlara rastlarsanız bilin ki onlar YEŞİL KUŞAK’IN görevli şakşakçılarıdır.
Murat Alperen
Twitter: @muratalperen
