H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

‘Zamanla’ Yaşamayı Öğrendim!

Şu anda Trabzon’dan Ankara istikametine yeni bir yolculuk için uçağımın kalkış saatini beklemekteyim… Sık seyahat eden birisi olarak en çok şükrettiğim konulardan birisidir, uçak yolculuğunun bana kazandırmış olduğu zaman.

Aslında burada zamanı bize uçak yolculuğu kazandırıyormuş gibi görünse de, bunun asıl cevabını bulmak için zamanın başlangıcına gitmemiz gerektiği kanaatindeyim. Zamanın başlangıcının bilimsel çalışmalar bize yaklaşık 13,7 milyar yıl önce mekânla (kâinatla) birlikte doğduğunu söylüyor ki, o zaman da “zamanın” Tanrı tarafından insana nimet olarak verildiğini kavramamız mümkün oluyor.

Mademki “zaman” insana nimet olarak verilmiştir, o vakit: “Biz insanoğlunun kendisine, acaba zamanı gerektiği gibi kullanabiliyor muyuz” diye bir soru yöneltmesi gerekiyor. Olaya bu noktadan bakarsak hemen herkesin “zaman yetmiyor” şikâyetine, her canlı kendi rızkıyla doğduğu gibi, “her canlı da kendisine verilen vakti yaşar/doldurur” şeklinde cevap vermek ihtiyacı doğar. Böylelikle bu kader anlayışı bizi “zaman yetmiyor” şikâyetinden alıkoyup, yaşadığımız anları verimli kılma çabasına girişmeye sevk edecektir.

Zaman kendisi için var olmaz, ancak onu fark eden için var olur. Dolayısıyla da kendini fark edenle sıcak diyalog kurar. Bu fark edişle birlikte bizi, ‘zamanı’ boşuna harcıyormuş gibi bir korku sarar… Bundan sonrasında da, hızımız ve çabamız ‘zamanı’ bereketlendirmek, uzatmak üzerine olur. Ama kaçırılmaması gereken nokta şudur ki: Önemli olan zamanın peşine takılmak ya da zamanı savuşturmak değil, zamanın içini doldurmaktır. Bu da ancak yaşadığımız ana “hükmetmekle”; yani bizden sonrakilere eser niteliğinde bir şeyler bırakmakla olur. Ziya Paşa bakınız ne demiş: “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri”…

Çok sık duyarız bu sihirli tabiri: ‘Zamanı doğru kullanmak!’ Bulunduğunuz ortamı “bilgilendiriyor” ya da bulunduğunuz ortamdan “bilgileniyorsanız” şayet, bana göre işte bu davranış biçiminin adı; zamanı doğru kullanmak oluyor.

Sevgili peygamberimiz(s.a.v): “Ya âlim (öğreten) ol, ya öğrenci, ya da dinleyici ol. Veya ilme sevgi besleyenlerin safında yer al. Sakın beşinci bir gruptan olma, yoksa helak olursun.” tavsiyesinde bulunuyor. Bu tavsiye üzerine yaşam ve davranış biçimlerimizi bir kez daha sorgulamamız gerekiyor.

Zamanı fark edemeyen insanların yaşamdan kopuk bir halde, akli ve ruhsal sorunları olabileceğini söylerken bu fark edemeyişlerin ilk belirtisinin de can sıkıntısı olduğunu unutmayın. Zamanın ilk uyarısıdır; sıkıntı ve darlık hissi. Ne kadar zamanı ölçen olarak saat kullansak da, insan psikolojik ve fizyolojik belirtilerle zamanı en iyi ölçendir.

“Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim. Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…” *Mevlana

Uçağın kalkış zamanı geldiği için yazımı sonlandırıyorum. Umarım zamanınızı almadım. Ben sadece avuçlarınızdan hızla akıp giden zamanın içinde hasbihal edelim istedim… Aman ha, zamanı zamana sakın şikâyet etmeyesiniz…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!