“Birbirinizi sevmezseniz iman etmiş sayılmazsınız. Gerçekten iman etmedikçe de asla cennete giremezsiniz…"(Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et’ime 45; İbni Mâce, Mukaddime 9)
İnancı ve kültüründe, “muhabbetin ve sevmenin” mükâfatlandırıldığı bir topluma; bir zamanlar sevgiyi cezalandırmış “batı” diliyle “sevgiyi” hatırlatmak ve de “batıca” yaşatmaya yönlendirmek ne hazin. 14 Şubat (Aziz Papaz Valentine günü) SEVGİLİ/LER GÜNÜYMÜŞ!
“Birçok manevi kavramlar gibi, İngilizcedeki “love” ile Türkçedeki “aşk” aynı şeyleri ifade etmiyor. İngilizcedeki “love” bedenin hissettiği… Türkçede ki “aşk” ise sadece ilgi, his değil, manevi boyutu ve gönül derinliği ile insanı ifade eden bir kavramdır.”
Bu günlerde, batı kapitalizmine ve inancına hizmet adına, Hıristiyan kültürünün özel günlerinden birine daha balıklama daldık… da, gönlüm, “Aşkın bu taraftan(!) nasıl görünür” olduğunu bir kez daha düşünelim istedi.
Mevlana derki,
“Körlük gözde kalsın,
Sağırlık kulakta,
Dermansızlık dizde kalsın,
Sükûnet dudakta.
Ama yürek sağırlaşmasın,
Göz görüneni neylesin?
Gönül hissetmezse,
Kulak duymuş neylesin?
Kalp sevmedikçe”
Aşk maddesel, batıya dönük(!)yüzü ile hangi yüreğe derman olabilir. Ki, İnsani olarak bizi tamamlaması gerekirken, batı istedi diye, “aşkın” bizim dışımızda anlamlandırılmasına bizden bir şeyler alıp götüren ve yalnız bırakan şekline razı gelebilir mi yüreğiniz?
Kültürümüzde beşikten mezara ve ötesindedir de aşk; bizlerin “aşkı” paylaşmak ve yüreklerimize güller koymak için bir Aziz’e(Papaz Valentine) ihtiyacımı var? Ne diye sevgili yüreği, 14 Şubat’a hapsedilip “o günü” beklemekte.
Belli ki, bu aralar bizi biz yapan değerlerimizi ve inancımızı bir kez daha gözden geçirmemiz gerekecek.
Son zamanlarda , “Milli ve Özel günlerimiz nasıl yok edilir” in provaları yapılırken, “millileştirilmiş küresel günlerin” önem ve ehemmiyetinin gittikçe artırılmasını, kötü niyetli bir siyaset çalışması olarak görüyorum. Yakındır özde olmayan bu küresel kutlama günlerini, resmi tatil bile ilan edilebilirler.
Artık iyi niyetle bakmadığım bu günler, önemli ve bir o kadar da sinsi, kalbimize kadar hükmetmekte… Mesele, Milli ve özel günlerimizin içi boşaltılırken, sözde günlerin kültürümüze iliştirilmesi. Mesele, batı kültürü ve kapitalizmin- bay pas yöntemi… Mesele, batının bize insan haklarından sonra “aşk”ta da ders verir hale gelmesi.
Değil mi ki, “Leyla ile Mecnun”nu anlamadan(!) “Romeo ve Juliet”i çözmeye çalıştık. Bu da yetmedi batılının “aşkı” büyük alışveriş merkezlerine taşımasına destek verdik, “aşkı” hediyelerle sınadık da arabesk yaşamaya razı geldik, yazık olsun bizlere.
Biz insanı ve bütün canlıları ve de vatanı, Allah için, aşk ile severken… şimdilerde aşkı ölümle cezalandıranların, dünyevi duygularına hizmet ederek…“14 Şubatlarla” vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlara para olma- yaranma durumundayız…
İktidarın istediği buysa eğer gözü aydın, yeni trend; “14 Şubat kabul,19 Mayıs red” Gençliğimize dayatılan da bu değil miydi; “milli” aşklara son, “küresel” aşklara devam…
Dilerim bizler,“Aşkım için Ya şair olacağım ya da yolunda öleceğim” diyenlerden… Aşka emek verip, “aşk” ile Tanrıya kavuşmayı özleyenlerden oluruz.