Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Cinler

 

“Ne derlerse desinler,
Yakın dostlarım cinler…
Havanın ve alevin
Kemiksiz çocukları;
Yüz bir odalı evin
Haşmetli konukları,
Rüzgârdan topukları,
Yakın dostlarım cinler…
Kum gibi kalabalık,
Bin şekil ve bin kılık;
Suda bir gümüş balık,
Postacı güvercinler,
Zümrüt yüklü hecinler,
Yakın dostlarım cinler…”

Necip Fazıl merhumun cinlerle bir alıp veremediği yoktu. Muhtemelen onun cinleri dost cinlerdi. Cemal Amca’nın da cinleri vardı. 

Bir gün Rahmetli Muhsin Başkan’ın Elmalı’daki evinde geç vakit uykuya dalacakken Cemal Amca’nın bahçedeki sesiyle uyandım.

Gecenin karanlığında hızla esen rüzgârlara şöyle sesleniyordu: 
“Tanımıyor musunuz? Bizim Muhsin…”

Sabah kahvaltısında Cemal Amca’nın yüzü kıpkırmızı ve yorgun hatlarla mümeyyiz idi…
“Ne o Cemal Amca cinlerle epey uğraştın” dedim.
Yakalanmıştı…

Başkaca hocaları da duydum, gördüm. Cinleri ile insanların orasını burasını bağlattıkları ileri sürülüyordu…
Fakat cinlerin bu kadar büyük bir kıyamete girişeceklerini ve ülkesel hatta küresel bir projede yer alacaklarını tahmin edemezdik.

Bunu Başkanımız keşfetti.
Pek yakından…
Melih Gökçek, Fetullah Gülen’in cinleri olduğunu deşifre etmiş…
Demek ki cinlerle muhatap olmuş…
Gerçekten Melih Bey cin gibi adam…

Yeniçağ’da ‘Melih Gökçek’ten Korkmayan Taş Olur’ diye yazmış Burhan Ayeri…

Vallahi haklı…
Cin gibi adam…

Fetullah’ın cinlerini yakın zamanda ortaya çıkaracak Türkiye…

O cinlerin sarayda, genelkurmayda, başbakanlıkta, medyada, üniversite camiasında, iş dünyasında hünerlerini saysak Tapınak Şövalyeleri masalları ile Binbirgece masalları yanında halt etmiş olur…

Edebiyatımıza soluk kazandıracak yeni maceralar bu darbe sürecinde iç içe yaşandı…
Çok şükür Türkiye bir beladan kurtuldu.

Şimdi ne tiyatro eserleri, ne sinema eserleri, ne romanlar, ne masallar, ne hikâyeler, ne şiirler yazılıp çizilir…
Şer bildiğinizde hayr, hayr bildiğinizde de şer vardır…

Darbede cinlerin fonksiyonları üzerinde belki ilahiyatçılarımız bir şeyler söylerler.
Fakat siyaseten yahut da milli güvenlik açısından bir zamanlar o cinlere aldananların ortaya atacakları mazeretler acaba onları kurtarır mı?

Bazıları suçu cinlere atıp kurtulabilirler mesela…

Savcılar darbecileri sorgularken şimdi onlar da tutup cinlerden bahsederlerse hukukun cılkı çıkmaz mı?
Ben yapmadım, cinler yaptı derlerse…

Fetullah Gülen cinlerini devreye sokup hükümeti, belediyeyi, devlet müesseselerini karıştırıp içine hem cinlerini hem adamlarını yerleştirmişse yapacak ne var?

Bence meselenin cinlere havale edilmesi, FETÖCÜ DARBE’yi zımnen bir aklama girişimi gibi…
Sorgulamalar ilerledikçe cinlerin yakında mahkeme salonlarını doldurduklarına tanıklık edebiliriz.

Gülerce ve Eski Dostlar

Malum hem aynı gazetede yazıyorlardı hem de aynı televizyon ekranlarında halkımızı aydınlatıyorlardı.
Üç kişiydiler.

Tuna Kiremitçi’nin romanındaki üç kişi değil…
Ya da bizim Naci Bostancı’nın ‘Hayatının Kıyısına Düşen’deki üç kişi hiç değil…
Hepsi de asıl örgütten değildi…

Ahmet Turan Alkan Altıncı Şehir’in ve Üç Noktanın Söylediği’nin yazarıydı…
Kim ne derse desin diğer kardeşleri gibi en iyi kalemlerinden biriydi bu ülkenin…
Diğer kardeşleri derken ne Ali Bulaç’ı, ne de Hüseyin Gülerce’yi kast ediyorum.
Ahmet Turan Alkan, Beşir Ayvazoğlu ve Şahin Uçar üç kardeştiler…
Ne güzeldi bir zamanlar hem hemşerilik, hem kardeşlik…
Ülkücülükle taçlanmıştı bu gerçekten her aklı başında insanı imrendiren entelektüel kardeşlik…
Hem ülkücülüğe çok şey kattılar hem de bizzat o masum zamanlarda kendileri de çok şey kazandılar…

Sonra savruldu herkes…
Alçak bir darbe sonrasında…
12 Eylül Amerikan darbesinden sonra…
O darbeye temenna geçenler sanki hem o darbede hem sonraki darbelerde sanki çok eziyet çekmişlerdi…
Oysa keyiflerine hiç halel gelmemişti…
Hep kuşsütü ile beslendiler…

Ama benim arkadaşlarım savruldukça acısını ben duydum hep…
Bizim siyasi merkez de duymadı, hareketin nimetlerini yiyenler de…
Olsun…
Mazimiz yeterdi yine…
Şanlı mazimiz…
Keşke ona sövmeselerdi…

Ne istediler? Ne şerefli mazileri vardı, ne istediler? Kendi çayımız kendi kahvemiz yetmez miydi dostlukların sürmesine?..

Yazdıklarımız sonra…
Yetmez miydi?
Üç kişiydiler o ekranlarda… Üçü de asıl örgütten değildi…
Şimdi içerdeler…
Mehmet Doğan’ın dediği gibi: “Şimdi sevinmeli miyiz?”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!